İngiltere ile Rusya arasında kriz devam ediyor. Krizin nedeni, çift taraflı çalışan eski Rus askeri istihbarat albayı ile kızının Londra’da uğradığı kimyasal saldırı. Lokantada yemek yerken sinir gazına maruz kalan sabık Albay Sergey Skripal ve kızı hastanede ve hayati tehlikeleri devam ediyor. Kurbanın eski Rus istihbarat subayı olması, operasyonun profesyonelliği, kullanılan kimyasal malzemenin özelikleri işin içinde bir “devlet” parmağı olduğuna işaret ediyor.
Nitekim İngilizlere göre “olağan fail” Rus istihbaratı. Bu düşünceyle hareket eden İngiltere 23 Rus diplomatı, “diplomat kisvesi altında istihbarat elemanı olmakla itham ederek” sınır dışı etme kararı aldı. Ardından da yeni yaptırımlardan söz etmeye başladı. Konuyu NATO ve BM gündemine taşıyarak Rusya’ya karşı diplomatik saldırı başlatmış oldu. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, saldırının “kabul edilemez” olduğunu ve kapsamlı soruşturma yapılması çağrısında bulundu. Açıklamanın en dikkat çekici kısmı ise “sinir gazının silah olarak kullanılmasının hiçbir koşulda kabul edilemeyeceği” ve “bir devlet tarafından kullanımının da uluslararası hukukun ihlali anlamına geleceği” yönündeki ifadesiydi. Üstelik bütün bunlar, Suriye’de “zehirli gaz” tartışmaları sürerken vuku buldu. Aynı olaya sert tepki veren ABD’nin BM Büyükelçisi de ülkesinin İngiltere ile “özel” ilişkilerine dikkat çekerek açık desteğini ilan etti. Rusya bu iddiaları soğukkanlılıkla “inkâr” etmeyi sürdürürken, İngiltere’ye misilleme yapacağını ilan etti. Genel gidişata ve tartışmalara bakacak olursak, konu daha uzun süre gündemde kalacak gibi görünüyor. Çünkü bu düşünceyi destekleyen birçok neden var.
Rusya-İngiltere ilişkileri hassas bir süreçten geçiyor. Rusya’nın doğu Avrupa hamleleri, ABD ile gerilen ilişkiler İngiltere’nin politikalarını da etkiliyor. Ne de olsa Soğuk Savaş’ın izleri tamamen silinmiş değil, özellikle de istihbarat dünyasında.
İngiliz istihbaratının, Rus istihbaratının faaliyetlerine özel bir önem verdiği biliniyor. Soğuk Savaş döneminde Ruslar, İngilizlere yeterince travma yaşattılar. “Cambridge Beşlisi” olarak bilinen, aralarında İngiliz İstihbarat Servisi’nin karşı casusluk dairesi başkanının bulunduğu Kim Philby’nin Rusya hesabına çalışmasından, 1978’de BBC’de çalışırken zehirli minik bilyeyle öldürülen Bulgar muhalif gazeteciye, 2006’da radyoaktif bir maddeyle zehirlenerek öldürülen eski KGB ajanı Alexander Litvinenko’ya kadar çok sayıda hadiseden söz edebiliriz.
Son saldırının zehirli gazla yapılması, tedirginliği daha da artıran bir husus. Akıllara gelen, bu saldırıdan esinlenen terör örgütlerinin de benzerini yapabileceği. Yine Putin’in Rus istihbaratından geliyor olması, Rusya’nın her gün artan özgüveni İngilizleri tedirgin ediyor olmalı. ABD’de devam eden Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiği tartışmaları da sonunda gelip istihbarat dünyasının “örtülü operasyonlarına” dayanıyor. Anlaşılan, önümüzdeki yıllar benzeri olaylara daha çok tanıklık edeceğiz.