Suriye ve Irak’ta çatışmalar devam ediyor. Genel tabloya bakınca ABD, Rusya, Esad ve İran’ın DAEŞ operasyonlarını senkronize biçimde yürüttükleri anlaşılıyor. Bu çerçevede Suriye’nin kuzeyindeki askeri resim hadisenin yeni ve ilginç bir aşamaya geldiğini gösteriyor.
DAEŞ, birden fazla cephede saldırı altında. Irak ordusu Felluce’de harekât yürütürken, Esad Rakka’da baskılamayı sürdürüyor. ABD desteğindeki PKK/PYD unsurları ise iki harekâtın yarattığı fırsatları değerlendirerek Türkiye sınırından 40 km uzakta, Fırat’ın batısında ilerleyişine devam ediyor.
DAEŞ, üç cephede kara savaşı yürütmenin yanı sıra, havadan da bombalanıyor. Esad, Rusya ve ABD Hava Kuvvetleri işbaşındalar. Türkiye ile “güven” sorunu yaşayan ABD, İncirlik’te pürüz çıkabileceğini hesaplayarak Akdeniz’e getirdiği uçak gemisinin hava unsurlarını da kullanıyor. Bir süre sonra operasyonların gözle görülür, ilginç sonuçlarına tanıklık edeceğiz.
Örneğin, Türk-Amerikan ilişkilerinden Türkiye’nin Suriye politikalarına, PKK ile mücadele stratejilerinden Suriye politikasından sorumlu kurumların performanslarına kadar.
Gerçek şu, sahadaki gelişmeler Türkiye’nin beklenti ve öngörülerinin çok dışında seyrediyor. Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen, ABD himayesindeki PKK/PYD unsurları Fırat’ın batısına geçtiler ve ilerlemeye devam ediyorlar. Çıkarlarına odaklanmış bir küresel aktörün davranışını yansıtması bakımından oldukça öğretici. Hedef ise DAEŞ’in Türkiye ile fiziki komşuluğuna son vererek çevrelemek. Bunun doğal çıktısı Kobani-Afrin hattının “Türk topçusunun menzili” dışında tesis edilmesi olacak.
ABD’li yetkililer, Fırat’ın batısında PKK/PYD operasyonlarının gerekçesini, hâlâ, DAEŞ’in Türkiye üzerinden personel ve lojistik temin ettiği iddiasına dayandırıyorlar. Oysa Türkiye, Suriye sınırını kapatmak için yoğun bir çaba harcıyor. Sınıra çok sayıda birlik kaydırdığı gibi, DAEŞ hedeflerini de sık sık topçusuyla vuruyor.
ABD, karmaşık çıkar ilişkileri olan Türkiye’yi tamamen gözden çıkarmak istemediğinden, Suriye’de odaklandığı harekâta itirazları bertaraf edecek “yumuşak ve uygun gerekçeler” üretmeyi sürdürüyor. Menbic bölgesinin PKK/PYD’ye teslim edilmemesinden, PKK/PYD’nin operasyonda sadece lojistikle görevli olduğuna, Arap unsurların “Suriye Demokratik Güçler” içindeki ağırlıklarının hızla arttığına kadar.
Fırat’ın batısında yer alan cebin sesiz sedasız kimi kontrolüne geçeceğini, Esad’ın kuzeye dönerek Türkiye sınırındaki son muhalifleri hedefe koyup koymayacağını göreceğiz. Belki de bu sayede Suriye iç savaşı yeni bir aşamaya ulaşırken, Türkiye de yeni tabloyu daha iyi okur.