İç politikada kamuoyunun dikkatini içeride tutabilecek kadar konu var. Dışarıda ise Ukrayna ve Kırım sorunu başta Avrupa olmak üzere tüm dikkatleri üzerine çekmiş durumda.
Bu arada fazlaca ilgi toplamasa da komşumuz Suriye’de de ilginç gelişmelere yaşanıyor.
Esad politik ve askeri alanda ilginç hamleler yapıyor. Bir yandan ülkeyi seçimlere götürürken, bir yandan da fazlaca gürültü çıkarmadan askeri hamlelerle etki alanını genişletiyor. İslami Cephe de yaratıcı ve yeni taktiklerle buna cevap vermeye çalışıyor.
İç savaşta seçim
Birçok siyasi gözlemci çatışmaların devam ettiği ülkede seçimin zor olduğunu belirtiyor. Ülke nüfusunun neredeyse üçte birinin yerinden yurdundan olduğu bir ortamda bu girişim iyice zorlaşıyor. Seçimin güvenirliği de iyice zayıflıyor.
Buna rağmen Esad seçim sürecini başlattı ve cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıkladı. Sadece adı “seçim” olsa bile bu tiyatroyu oynayacak. Kameralara poz veren sadık yurttaşları ve Esad’ı oy verirken göreceğiz. Böylece seçim, psikolojik harekât için elverişli bir zemin yaratacak.
İç savaşın hüküm sürdüğü bir ülkede seçimlere yüklenen anlam her şeyin normal seyrettiği bir ortamdan daha farklıdır. Seçim hamlesi ayaklanmayı sona erdirmede önemli bir adımdır. Esad, rakiplerini psikolojik olarak etkilemeyi umut ediyor. Girişim dış aktörlerden çok içerideki kitleleri etkilemeye yönelik bir hamle.
Nitekim Suriye’deki savaşın sonucunu, karakteri icabı, askeri güçten ziyade “psikolojik harekât kapasitesi” belirleyecektir. Sonuçta, halkın kimi desteklediği ve kimi meşru otorite olarak kabul ettiği önemlidir.
Seçim ve ‘suç ortaklığı stratejisi’
İç savaş esnasında seçimin üç anlamı var. Birincisi “meşruiyet” sertifikasıdır. İkincisi, seçime katılım taraf belirlemeye ve meşruiyeti tescile yarar. Üçüncüsü, suç ortaklığıdır ve işbirliğini zorunlu kılar.
Nitekim şimdiden bunun bazı işaretlerini görmeye başladık. PYD’li Kürtlerin, Esad rejimiyle bazı şartlar altında kuzeyde asker bulundurma pazarlığı yapması genel siyasi tablonun değişmekte olduğu göstermektedir.
Yine, ayaklanmanın başladığı Humus’tan muhaliflerin çekiliyor olması ayaklanan tarafın umutlarının azaldığının işaretidir. Sonuçta Esad rejimi psikolojik üstünlüğü ele geçirmektedir.
Muhaliflere diplomatik istisna
Bu gelişmeleri başta ABD olmak üzere muhaliflerin müttefikleri de görüyor ve izliyor. Her ne kadar ABD, muhaliflere yeni bir yardım paketi ve güçlü diplomatik pozisyon sağlayacak olsa da bu sahadaki genel gidişatı pek etkileyecek gibi görünmüyor.
Savaşın amacı siyasi bir sonuç elde etmektir. Savaşın bu amaca uygun karakter, ölçü ve etkide olması gerekir.
Muhaliflerin askeri kapasitesi Esad’ı bırakın pes ettirmeyi, masaya otururken baskılayacak boyutta olmaktan uzaklaşıyor.
ABD ve müttefiklerinin tereddütle verdikleri az sayıdaki tanksavar ve füze ise bu gidişatı değiştirecek sayıda ve de süre değil.
Suriye iç savaşı gibi konvansiyonel olmayan bir savaşta kati zafer yoktur. Ancak kabul edilebilir başarı vardır. Anlaşılan Esad son hamleleriyle kabul edilebilir bir başarıya ulaşma umudunu koruyor.