Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye’de iç savaş gittikçe karmaşık bir hale gelirken, TSK 15 Ekim 2013’te yaptığı bir açıklamayla Suriye’nin Azaz/ Parsa Dağı’ndan atılan bir havan mermisine karşılık verildiğini bildirdi. Atışın yapıldığı Irak Şam Devleti örgütüne ait mevzilerin topçu ateşiyle vurulduğunu duyurdu. Aslında Suriye tarafından yapılan atışlara misli ile cevap verme işi gittikçe sıradanlaşmaya başlamıştı. Fakat bu sefer işin ilginç bir boyutu vardı. Topçu atışını diğerlerinden ayıran “hedefin kimliği” idi. Türk tarafından yapılan topçu atışlarında radikal ve El Kaide ile bağlantılı Irak Şam İslam Devleti örgütünün mevzileri hedef alınmıştı.
Hükümet, Meclis’ten aldığı, Suriye’de kuvvet kullanma yetkisini doğal olarak TSK ’ya devretti. Amaç Suriye topraklarından Türkiye’ye yönelecek her türlü saldırıya anında cevap vermekti. Bu coğrafi/mekânsal bir tanımlama idi. Nitekim de öyle yapıldı/yapılıyor. Ancak Esad rejiminin kuzeyde kontrolü kaybetmiş olması onu genel olarak hedef olmaktan kurtarıyor. Fakat bu durum TSK’nın hedef yelpazesini genişletirken belirsizlikleri de artırıyor.

Hızlı karar alma mecburiyeti
Böylesine belirsizliklerle dolu bir ortamda Suriye tarafından gelecek saldırı ve atışlara verilecek cevabın karar alma süreci de çok kısa olmak zorundadır. Başka bir ifadeyle, Türk tarafına top, füze ya da havan mermisi düştüğünde cevap vermek için uzun uzun müzakere edecek, faili tartışacak zamanınız olmaz. Bu nedenle de yetkiyi mümkün olduğunca en alt seviyeye devretmeniz gerekir. Anlaşılan sistem de bu şekilde işliyor.
Bu çerçevede yapılan atışın askeri, siyasi ve psikolojik sonuçlarını doğru analiz etmek için bazı hususları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Şöyle ki, eğer topçu atışı hedefin kimliğine bakılmazsızın yapılmışsa bunun anlamı başka, kimlik belirleyici olmuşsa bunun anlamı başkadır. Fikrimce, atışı yapan birlik için “hedefin kimliğine dair bir tespitten” çok, işin yapılmış olması önemlidir. Önemli olan bir diğer husus da “hedefin kimliğine dair” Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasıdır.

Sınırın öte yakasında bu sabah kim var?
Sınırın öte yakasında kimin olduğuna dair bilgi ve pozisyon sürekli değişmektedir. Başka bir ifadeyle, Türkiye’nin “fiili Suriye sınır komşuları” sürekli değişim halindedir ve ilişki biçimleri ile sınıflandırma da değişmektedir. Sabah dostlarınızın olduğu sınır hattı, ertesi gün dost olmadıklarınızın denetimine girebilmektedir. Bu manzara iç savaş içinde iç savaşın yaşandığı ülke için normal, Türkiye ve özellikle de TSK için yönetilmesi ve baş edilmesi zor bir durumdur.
Öte yandan, yapılan atışın sembolik bir önemi de bulunmaktadır. TSK’nın hedefin kimliğine dair açıklaması son zamanlarda artan “Türkiye radikal gruplara yardım ediyor” iddialarına farklı bir boyut kazandırabilir. Özellikle de bu iddiaları çeşitli mahfillerde dile getiren “sınır hattının parçalı egemeni” PYD ve onun lideri Salih Müslim için. Bu durumda atılan dört topçu mermisinin bir dönüm noktası mı, yoksa emri yerine getiren ast komutanın işi mi olduğunu kısa süre sonra öğrenebileceğiz.
Eğer açıklamalar ve atış süreklilik kazanırsa Türkiye’nin radikal gruplara yardım ettiğine dair iddialar için bu bir dönüm noktası olabilir. Tıpkı bir kelebek kanadı etkisi gibi birçok değişikliği tetikleyebilir. Aynı zamanda bu “dört mermi” Türkiye’yi hedef tahtasına da yerleştirebilir. Özelliklede El Kaide ve onunla ilişkili örgütler bakımından.