ABD Başkanı Trump İngiltere’de katıldığı bir televizyon programında İran’la ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Trump, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile konuşmaya hazır olduğunu, ancak İran’a karşı her zaman askeri bir adım atılması olasılığının bulunduğunu da belirtti. Bu açıklamanın bir anlamda İran üzerinde kurulan baskının istenen sonuçları doğurup doğurmadığını anlama isteğinden kaynaklandığı söylenebilir.
ABD İran’a, 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladığı 8 Mayıs 2018 tarihinden beri artan yoğunlukta yaptırım uyguluyor. Bu süreçte ABD’nin kullandığı yöntemler ve İran’ın cevapları farklı cephelerde, farklı araçlarla sürüyor. ABD ve müttefiklerinin gerek ekonomik gerekse askeri güç bakımında oldukça üstün oldukları bir gerçek. Dahası, İran’a gözdağı vermek isteyen ABD, bölgeye yeni askeri güç yığmaya devam ederken, bir yandan da kontrollü biçimde operasyon ihtimalini güçlendiren “kontrollü” haberler yayıyor. Pentagon’un harekât planlarından, kullanılacak asker sayısına kadar.
Ancak söz konusu güç asimetrisinde İran’ın da etkili/güçlü olduğu alanlar söz konusu. ABD yönetimi uyguladığı ekonomik yaptırımların yanı sıra İran’ın olası asimetrik tepkilerine karşı da tedbirler almaya devam ediyor. Tatsız bir sürprizle karşılaşmak istemeyen ABD ve müttefikleri, Irak’ta görevli diplomatlarının sayısını hızla azaltırken, aslında İran’ın neler yapabileceklerini farkında olduklarını, dolayısıyla yumuşak karınlarını açık etmiş oluyorlar. ABD, en çarpıcı tecrübeyi yakın zamanda Libya’da yaşadı. ABD Büyükelçisi Chris Stevens ve üç elçilik çalışanı 13 Eylül 2012 günü Bingazi’de bulunan ABD Konsolosluğu’na düzenlenen bir saldırıda linç edildiler. Bunu videoya kaydeden eylemciler, internette yayınlandılar. Şok etkisi yaratan söz konusu hadise hem ABD iç politikasında hem de ABD’nin dış politikasında önemli kararların almasına neden oldu. Benzer manzaranın yaşanmaması için ABD müttefikleri harekete geçmiş görünüyorlar.
İşler sıcak bir çatışmaya dönüşmeden bile tarafların mücadelelerini hem açık hem de “örtülü operasyonlar” ile götürecekleri meydanda. Bu anlamda ekonomik yaptırımları, mali kısıtlamaları, askeri güç kaydırmalarını, propagandanın her türünü, suikastları, sabotajları, desteklenmiş terör faaliyetlerini, vekâleten yürütülen savaşları izlemeye devam edeceğiz. Karşılıklı “kötülemeye, yalana” dayalı siyah, sadece kendi işine yarayanı yayan beyaz ve doğruluğunun ispatlanması mümkün olmayan ve kaynağı belirsiz gri propagandaya her gün tanıklık edeceğiz.
Nitekim bunun son örneğini 12 Mayıs günü Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğu sahilinde yer alan Fuceyra Limanı yakınlarında Suudi Arabistan, BAE ve Norveç’e ait 4 ticari kargo gemisine yapılan sabotajda gördük. ABD ve müttefikleri olaydan İran’ı sorumlu tuttular. Kısa süre önce de sabotajı İran’ın yaptığına dair ellerinde önemli ipuçları olduğunu söyleyen ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, konuyu Birleşmiş Milletler’e taşıyacağını açıkladı. Açıklamaya cevap, İran Dışişleri Bakanı’ndan geldi. Olayın failinin İsrail istihbarat teşkilatı Mossad olduğunu söyleyen Cevad Zarif, Mossad’ı sahte bilgi üretmekle itham etti. Anlaşılan savaşın ön cephesinde yer alan istihbarat örgütleri sıkı bir hazırlık ateşi başlamış durumdalar. Bu gün gündemde fazlaca yer tutan “ekonomik ambargo” ve diğer yaptırımlar buz dağının görünen kısmıdır. Asıl olan, fazlaca gündemde olamayan “örtülü” işlerdir.