(Bu yazıyı okumadan önce, “Diren! Gerçeğim”, “Nefes Farkındalığı I”, “Nefes Farkındalığı II” ve “Nefes Farkındalığı III” başlıklı üç yazıya da göz atmanızı öneririm)
Sıra nefes farkındalığı tekniğinin son dört egzersizine geldi. Önceki on iki nefes farkındalığı egzersizi her gün sürekli olarak yapabildiyseniz bu son dört egzersiz ile birlikte aşağıdaki kavramlara aşina olmanız daha kolay olacaktır.
“Zihin nesneden ayrı tutulamaz. Zihin bilinçtir, Zihin duygulardır, Zihin bağımlılıklarımızdır, Zihin nefretlerimizdir. Fizyolojik olarak bilinen nefes, sinir sistemi ve 5 duyumuz, psikolojik bilinenler hisler, düşünceler, bilinçaltı, fiziksel olarak bilinen dünya, su, otlar tabiat, ağaçlar, dağlar, nehirler hepsi zihnin nesneleridir. Hepsi de zihindir, hepsi dünyayı nasıl algıladığımızla ilgilidir.” Onları, nefesle bakıp anlayarak dönüştürebiliriz.
Saatinizi yirmi dakikaya kurun ve önce geçen haftalarda bahsedilen nefes farkındalığı egzersizleri yapın, sonrasında ise bu haftaki dörtlü egzersize geçin.
- Nefes alıyorum, değişimin farkındayım ( ya da andaki değişimin farkındayım ya da değişimi izliyorum). Nefes veriyorum değişimin farkındayım (( ya da andaki
(Bu yazıyı okumadan önce,(Bu yazıyı okumadan önce, “Diren! Gerçeğim “ “ Nefes Farkındalığı I Nefesle Bir Olma, Teslimiyet” Nefes Farkındalığı Egzersizi II- Hisleri Tanımak ile “başlıklı yazılara da göz atmanızı öneririm)
Bugün üçüncü dörtlü nefes farkındalığı egzersizine başlıyoruz. Önceki günlerde yaptığınız gibi 20 dakika boyunca tek başınıza kalabileceğiniz bir alan ve zaman dilimi belirleyin. İlk iki dörtlü nefes egzersizini yaptıktan sonra üçüncü dörtlü egzersize geçin;
- Nefes alıyorum zihnimin farkındayım, nefes veriyorum zihnimin farkındayım ya danefes alıyorum zihnimin şu anki aktivitelerinin farkındayım, nefes veriyorum zihnimin şu anki aktivitelerinin farkındayım.
- Nefes alıyorum zihnimi mutlu hale getiriyorum, nefes veriyorum zihnimi mutlu hale getiriyorum - Zihin huzurda olduğunda, üzgün ve endişeli olduğu hale göre daha kolay odaklanacaktır. Bu yüzden de anda kalmaktan daha önemli bir şey yoktur. Anda kaldığımızda sadece korku, endişelerimize değil içimizdeki iyi olana, şefkate, sükûnete, bağımsız olana da dokunuruz. Onların tohumları bilinçaltının derinlerinde gömülüdür. İhtiyacımız olan onlara dokunmak ve sulamaktır. Bu da ancak bilinçli nefes ile
(Bu yazıyı okumadan önce, bundaki önceki “Diren! Gerçeğim “ ile “ Nefes Farkındalığı I Nefesle Bir Olma, Teslimiyet” başlıklı yazılara da göz atmanızı öneririm)
İkinci nefes farkındalığı egzersizi çok önemlidir. Hisler, algılar, düşünce, hayaller gibi psikolojik olan her şeyin neler olduğunu belirlenir. Hisler algılar, düşünce ve hayallerin hepsi gün içinde zihnin içinde akıp gider ve bu akışın, yükseliş ve düşüşlerini fark edebilme ikinci dört egzersizle kazanılır. Hisleri tanımaya başladığımızda bunların sağlığımız için faydalı olup olmadıklarını anlarız. Örneğin; bağımlılık, nefret, cahillik, gurur, kuşku, sağlıklı olmayan hislerdir. Acıya sebep olurlar. Bu da huzur ve neşeyi iten bir şeydir. Örneğin, Gurur büyük bir engelleyicidir. Herkesten daha iyi olduğumuzu düşünürüz, bu da bizi “Gerçek’ten” uzaklaştırır. Duygular bize aittir. Onlar biziz. Bizden başka kim onlarla ilgilenebilir ki? Dostlarımız, hocalarımız bir aşamaya kadar bize yardımcı olabilirler.
Çoğu zaman bedenimiz, duygularımız zihinsel oluşumlarımız yani algılarımızla ilgilenmeyiz. Ailemiz, arkadaşlarımız ve sosyal toplumdan uzak kalmamızın sebebi kendi içimizde verdiğimiz savaş yüzünden
(Bu yazıyı okumadan önce bir önceki “Diren! Gerçeğim” başlıklı yazıya göz atmanızı öneririm)
Nefes farkındalığı tekniği iki ana öğeden oluşur. Bunlardan biri sakinleşmek, diğeri ise derinliğine izlemektir. Sakinleşme aşamasında, zorlanabilir hatta dirençle karşılaşabilirsiniz. Uygulamaya devam ettikçe evrendeki diğer her şey gibi bu durum da değişecektir. Direnci kırmanın en iyi yolu bir önceki yazımda bahsetmiş olduğum gibi güçlü bir niyetin olmasıdır. Bu tekniği ilk uygulamaya başladığımda maalesef güçlü bir niyetim yoktu. Uygulaması çok basit olduğu için etkili olabileceği konusunda şüphelerim vardı. Bu yüzden de sürekli uygulama konusunda tembellik yapıyordum. 2010 yılında bir gün, ne oldu bilmiyorum “Nefes farkındalığı” tekniğini sürekli olarak uygulamaya başladım. “Nefes Farkındalığı” tekniği için kısaca şunları söyleyebilirim ki; “Yaşanılan acı, üzüntü ve korkuların kaynağı yanlış algılardır. Yanlış algıların kaynağına derin bir şekilde bakma becerisini ise tek başına yapacağınız “ Nefes Farkındalığı” tekniği kazandıracaktır. “ Şimdi gelelim “Nefes Farkındalığı” tekniğinin ilk dört egzersizine;
İlk 4 egzersiz nefesle bir olmayı, düşünceleri, hayal
Ne olduğunu bilmediğimiz her şey bizi korkutur. Korktuğumuz her an, şimdiki zamandan uzaklaşırız. Hâlbuki gerçeğe ulaşmak için şimdiki zamanda kalmaya, olanı fark etmeye ihtiyacımız var. Peki, Gerçeğe ulaşmak neden bu kadar önemli? Çünkü ne kadar kötü de olsa gerçek olanda netlik var. Çünkü netlik var ise endişe olmaz, endişe olmayınca da mutluluk var olacaktır. Bende yaşamımın belli bir döneminde hiç kimseyi, hiçbir şeyi anlayamadığım yani gerçeğimi kaybettiğim bir anda “ Nefes” ve “Nefes Farkındalığı” yaşamıma girdi. Adım adım gerçeğin farkına vardım. Daha gideceğim bir sürü yol olsa da gerçeğe her yaklaştığımda bu teknikleri uygulama konusundaki isteğim daha da arttı. Artık çok iyi biliyorum ki “Aşağısı Nasılsa Yukarısı da öyle”Geçmişte bu konudaki gerçeğim ne miydi? “ Onlar böyle, ama ben böyleyim”, “ O hatalı, doğrusu benimki olmalı”, şeklindeki mekanizmalarla çevremle kendimi ikiye bölüyordum. Sonra da “neden bu karmaşanın içindeyim” deyip duruyordum. Artık bu tür durumlarda yapılacak en doğru şeyin, kendime baş başa kalarak, gerçeğe adım adım ulaşmak olduğunu biliyorum. Ve bu Diren!“Gerçeğim” direnişine ömür boyu devam etmeye ve gerçeği daha da çok bulmaya
“Yaşamımızın yaratıcısı bizsek neden acı ve üzüntüyü deneyimliyoruz?”
Acı ve üzüntüyü deneyimlememizin en önemli sebeplerinden biri; “Şimdideyken sadece geçmişi referans almaktır”. Nedense değişimin sürekliliğini göz ardı edip geçmişte her ne oldu ise tekrarlanacağına inanıyoruz. Bu inancın sebebi, belki de geçmişin, şimdiye göre daha tanıdık olması. Geçmişi o kadar iyi biliyoruz ki neler olabileceğini tahmin etmek çok kolay. Ve bu da bizim kendimizi güvende hissetmemize sebep oluyor. Ama yine de şimdinin sunduğu fırsatları, yabana atmamakta fayda var. Bir kere; şu an, geçmişe göre daha yeni, kesinlikle farklı ve içerisinde enerjisel olarak geçmişin derslerini barındırıyor. Tüm bunlar şimdinin geçmişe göre daha fazla umut vadeden olduğunu ispatlamaya yeterli.Ama biz ne yapıyoruz?
Oyumuzu geçmişten yana kullanıyoruz. Ve böylece ne uzuyor ne de kısalıyoruz. Aslında geçmişi seçmek, umut vadeden şimdiyi seçmekten daha zor? Çünkü geçmişi seçtiğimizde gerçekte olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek zorunda kalıyoruz. Bu da büyük bir enerji gerektiriyor.
Acı ve üzüntülerin diğer bir nedeni ise “Beklenti İçinde Olmaktır”. Ailemizden, arkadaşlarımızdan, sokakta yürüyen
Bugün Afrikalı dostum Daniel’den güzel bir rehberlik aldım. Rehberliğin içeriğine geçmeden önce biraz Daniel’den bahsetmek istiyorum. Daniel, Afrika’daki HIV ve AIDS li çocukların kalan yaşamlarını daha kaliteli geçirmeleri için onları nefesle tanıştırıyor. Nefesin bu çocuklar üzerindeki etkisini Daniel şöyle anlatıyor. “Pek çok insan HIV ve AIDS’i ölüm cezası olarak görüyor. HIV ve AIDS’li çocukların bazıları en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyorlar. Bu çocuklar nefesin yarattığı enerji ile karşılaştıklarında yaşama daha umutla bakıyorlar, kendilerine olan inançları artıyor. Kendi başlarına var olmayı, diğerlerini affetmeyi öğreniyorlar. Ben ve arkadaşlarım ise onlarla çalışırken kalbimizin daha da açıldığını hissediyor, daha enerjik ve neşeli oluyoruz. Nefesin, fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal dönüşümü garantileyen en güçlü tekniklerden biri olduğunu söyleyebilirim.”
Evet, Daniel dünyanın öbür ucunda, arkadaşları ile birlikte güzel şeyler yapıyor. Ve de Daniel’in bu güzel şeyler yapma enerjisi bana da dokundu. Nasıl mı? Kısaca anlatayım;
Daniel, Milliyette yazı yazdığımı öğrenince Aralık ayında Nairobi’de düzenleyecekleri büyük çaplı yardım semineri hakkında
Zaman zaman karanlık ve aydınlık taraf birbiri ile karışır. Mesela, çok sevdiğiniz halde, karşılığını alamadığınızda öfkelenirsiniz ya da o kadar çok alçak gönüllü olursunuz ki kendi değerinizi hissedemez hale gelirsiniz. Hayatınızda bu ve buna benzer durumlar olduğunda karanlık tarafta ikamet ediyorsunuz demektir. Peki, karanlık tarafa geçişi engellemek mümkün müdür?
Maalesef“mümkün değildir”. Aksine bu durumu, fırsata çevirmek mümkündür. Mesela, öfke ve kızgınlık yükselmeye başladığında bu yükselişi karanlık tarafın sunduğu fırsatlar olarak değerlendirip “Hımm, galiba karanlık taraf bana “Sevdiğimi düşündüğüm kişiyi gerçekten sevmediğimi” “Koşulsuz sevgiyi deneyimleme niyetimden uzaklaştığımı” ya da “Şu aralar kendimi sevmediğimi “hatırlatıyor olabilir. En iyisi kendimi sevme, huzurda ve barış kalma niyetimde ısrarcı olayım. Ve … şunu ve bunu ....yapayım ” diyebilirsiniz. Ya da karanlık tarafın kuvvetlerinden destek alıp biraz bencil olun. Hatta öyle çok bencil olun ki öfke ve kızgınlık, yüzünüzdeki nuru alamasın, hormonlarınızın salgıladığı adrenalin enerjinizi tüketemesin.
Tabii bir de öfke ve kızgınlığa, bilgece yaklaşamadığınız anlar vardır. Bu tür anlardan geri