2019 hem iyi hem de kötü anlamda benim için dev sürprizlerle dolu oldu. Hayatımın en büyük hayallerinden birini gerçekleştirme şansına kavuşmuş olmamı en öne koyuyorum, kötülükleri tekmeyle en uzağa savuruyorum. Biz yüzümüzü güzelliğe, aydınlığa ve sevgiye çevirelim. Kötülüklere gelince, karma her şeyi eninde sonunda hallediyor. Gülse Birsel’in “Haklı ve mağdur olmak kadar güzel bir şey var mı? Vicdanın rahat, kaderden de alacağın var, süper! Zamana bırak ve pis pis gülümse!” sözleri tam kulağa küpe yapmalık... Bu senenin son yazısında geride bıraktığımız yıla kısa bir bakış atalım. Bu arada yeni yılla birlikte ben de Milliyet Cadde’de sizinle olan 11’inci yılıma giriyorum, ne büyük mutluluk...
En büyük yükseliş: 2019’da en büyük yükselişin sahibi şüphesiz rap müzik oldu! Pop dünyasından çok rap dünyasının yıldızlarını, onların birbirlerine attıkları ‘diss’leri konuştuk. “Rap popu bitirdi” tartışmaları yapıldı, halbuki
Yılın son günleri; geçmişi geçmişte bırakıp hevesle ileriye bakmak, hayaller kurmak, değişmek, planlar yapmak ve yeni kararlar almak için seçilmiş günlerdir bence... Ha çoğu zaman bir sene önce aldığımız kararların fazlasını uygulamamış olduğumuzu görürüz maalesef! Öyle bile olsa, dilekler tutmanın insana yaşama sevinci ve büyük motivasyon sağladığı bir gerçek... Hem kim bilir, belki de 2020 bütün hayallerimizi ve kararlarımızı gerçekleştireceğimiz yıldır!
Her sene yaptığım gibi yeni yılla ilgili birkaç düşüncemi paylaşıyorum. Siz de kendi listenizi yapmayı unutmayın. Yazıya dökülen temennilerin sözde kalanlardan çok daha etkili olduğu bir gerçek!
Yeni yıla en sevdiklerinle gir... “Yeni yıla kimlerle girersen yılın onlarla geçer” inanışına bağlı bir tipim! Hayatım boyunca sadece birkaç kez gece yarısına ailemden ayrı girdim, koca bir parçam eksik kaldı... Aileyle ve en sevdiklerimle olmak, hem de evde olmak, geleneksel olarak tombala oynamak, benim yılbaşı rutinim! Ha annemin muhteşem hindisinden
Ünlü komedyen ve yazar Kaan Sekban, onu sosyal medyadaki aşırı komik ve zeki skeçlerinden tanıdığım ilk günden; sahne şovları hınca hınç dolan, kitabı yok satan, sevenleri günden güne hızla artan, milyonları kahkaha krizlerine sokan çok başarılı bir adama dönüştüğü güne kadarki hikayesiyle hepimiz için muazzam bir ilham kaynağıdır benim gözümde...
Hayatından mutsuz bir beyaz yakalı olarak yaşadığı uzun yıllardan sonra hayallerinin peşinden gidişi, yüzüne kapanan kapılara ve onu aşağı çekmeye çalışanlara inat sadece kendi bileğinin gücüyle sıfırdan başlayıp; Türkiye’nin tanıdığı, yurt dışında da büyük ilgi çeken bir isme dönüşmesi; “Her şey için çok geç” diye düşünüp kaderine razı olanlar için muazzam bir örnek...
Ayrıca ülke konularına son derece duyarlı oluşu, inandıklarını zekası ve kültürünün gücüyle cesurca dile getirişi de onu çoğu ünlü isimden farklı kılıyor.
Şimdilerde yine yeni bir hayalini
Genelde sporundan vazgeçmeyen ve yarım kilo aldı mı kriz geçiren ben; son 6-7 ayda sporu bırakıp, kendimi yemeye adeta adayarak 10 kilo aldım dostlar! Bir Adanalı olarak, kendimi kısıtlamayınca gayet iştahla yemek yediğimi söylememe gerek bile yok. Anneannem; “Yediğiniz sizi yemesin” derdi, “Tadını çıkararak yiyin, kendinize dert etmeyin” anlamında... Ama arada bir uygulanması gereken bu sözü, ben hayat mottosu yaptım son dönemde! Ah ah, 2019’a 48 kiloyla girmişti bu kardeşiniz.
Eminim aramızda yeni yıl öncesi benim gibi kilo vermek için eli ayağına dolananlar vardır. Sabırlı olmak ve süreci moralimizi yüksek tutarak atlatmak lazım. Diyetisyen Melda Demiröz’ün verdiği püf noktaları sizinle de paylaşıyorum. Kan değerlerinize baktırın; ayarında olmayan bazı değerler kilo vermeyi engellediği için ben de ilk iş baktırdım. Şeker bağımlılığından kurtulun; bu aralar nedense çikolata banyosu yapabilecek kadar şeker ihtiyacım var ama kendimizi tutacağız. Meyveyi abartmadan tüketin; bazısı meyveye abanınca diyette sanıyor kendini, oysa fazlası şekerli olduğu
'Daha Çok Görüşeceğiz' isimli ilk kitabını o kadar sevmiştim ki, o gün bugündür Şevin Ballıktaş’ın ikinci kitabının çıkmasını bekliyordum. Nihayet, ‘Daha Adını Koyamadık’la tekrar karşımızda! Yazar, ODTÜ mezunu ve iş hayatına e-ticaret takım lideri olarak devam ediyor. Ayrıca,
İyilik Paylaş Sosyal Bağış Platformu’nun kurucularından... Bugüne kadar NLP, koçluk ve iletişim eğitimleri almış. Aldığı bu eğitimleri, kitaplarında nasıl olduğunu anlamayacağınız kadar ince bir şekilde okuyucuya geçiriyor.
Yani siz bir aşk romanı okuduğunuzu düşünürken, aynı zamanda bir kişisel gelişim kitabı okuyorsunuz ve satırların içinde
gizlenen olumlu öğretiler bilinçaltınıza işliyor. Belki de bu yüzden kapakta “Yüksek dozda mutluluk içerir” yazıyordur, okumayı bitirince insan kendini gerçekten mutlu ve hayata başka gözlerle bakarken buluyor.
Bay Doğru’yu arayanlar burada mı?
Bay Doğru’yu arayan, tam da bulduğunu sanarken, “Kime göre doğru?” sorusunu düşünmeye başlayan bir kadının hikayesini anlatıyor
Tiyatro seyircisi Oya Başar’ı o kadar çok özlemiş ki, yıllar sonra sahneye döndüğü yeni oyunu ‘Plastik Aşklar’ın İstanbul prömiyerinde, daha ışıklar yanmadan karanlıkta sahnede belirdiği anda salon alkışlarla inlemeye başladı. Öyle büyük ve hiç dinmeyen bir sevgi ki ona duyulan, o anlarda gözlerim dolacak kadar duygulandım. Kimileri bir dönem popüler olur, gelir geçer ama onun gibi gerçek sanatçılarımızın değeri kalplerde hep bambaşka...Tiyatro seyircisi Oya Başar’ı o kadar çok özlemiş ki, yıllar sonra sahneye döndüğü yeni oyunu ‘Plastik Aşklar’ın İstanbul prömiyerinde, daha ışıklar yanmadan karanlıkta sahnede belirdiği anda salon alkışlarla inlemeye başladı. Öyle büyük ve hiç dinmeyen bir sevgi ki ona duyulan, o anlarda gözlerim dolacak kadar duygulandım. Kimileri bir dönem popüler olur, gelir geçer ama onun gibi gerçek sanatçılarımızın değeri kalplerde hep bambaşka...Çocukluğumdan bugüne hiç- bir tiyatro oyununu kaçırmadığım usta
Hayatının başında pırıl pırıl bir genç kadın, karnı acıkmış, anneciğinin ona yaptığı çorbayı içmek için evine yürüyor. Nereden bilebilir ki dakikalar sonra ‘Kimi öldürsem?’ diye ortada gezen cani bir psikopatın kurbanı olacak, hayalleri, geleceği, hayatı sönecek, ardında acılar içinde feryat eden bir anne bırakacak... Ceren Özdemir’in katilinin ifadesine baktıkça insanın kanı daha da donuyor. Hasta ruhlu yaratık pişman olmadığı gibi, “Hapisten çıkınca, yine öldüreceğim” diyor.
Polisin üstün çabasıyla kısa zamanda yakalanmasa daha ne canlar sönüp gidecekti! Belki ben, belki siz, belki bir yakınınız yürüyor olacaktı orada... Yani sokakta yürümek bile başlı başına bir risk maalesef! “Aman kızım taksiye yalnız binme, kalabalık olmayan yerlerde yürüme, ıssız otoparklara park etme” dediğinde “Ben çocuk değilim” diye anneme hep kızarım. Halbuki onlar her zaman o kadar haklı ki... Ceren Özdemir’in katilini ‘cezai ehliyeti var mı yok mu?’ya bile bakmadan direkt
‘Erkenci Kuş’ ile Türkiye’de tüm dikkatleri üzerine çekti, onu konuştuk. Dizi burada bitti, İtalya ve İspanya’da izlenmeye başladı, oralara gittiğinde binlerce kişi tarafından karşılandı ve havaalanlarında izdiham oldu, “Bu ilgi gerçek mi, hikaye mi?” dendi, onu konuştuk. Cengiz Semercioğlu’na röportaj verdi, “Başrol çiftinin libidosunun yüksek olması lazım. Oyuncular ikiye ayrılıyor,
libidosu olanlar ve olmayanlar” dedi,
ortalık ayağa kalktı ve yine onu konuşuyoruz. Sürekli kendinden söz ettirmeyi başarıyor, üstelik basın danışmanı da yokmuş! Yaman kendi PR’ını yapmakta çok iyi!
“Yurt dışında havaalanlarında binlerce kişi karşılıyor, Türkiye’ye geldiğinde kimse karşılamıyor, bu nasıl iş?” diyenlere katılmıyorum öncelikle, hangi Türk sanatçı memleketine geldiğinde binlerce kişi tarafından karşılanmış ki, Yaman’ın karşılanmasını bekliyorlar? Üstelik Avrupa’da ‘fan olmak’ buradakinden çok farklı. Bizde öyle saatlerce bekleyecek hayran pek bulamazsınız ama onlar hayranı oldukları