‘Erkenci Kuş’ ile Türkiye’de tüm dikkatleri üzerine çekti, onu konuştuk. Dizi burada bitti, İtalya ve İspanya’da izlenmeye başladı, oralara gittiğinde binlerce kişi tarafından karşılandı ve havaalanlarında izdiham oldu, “Bu ilgi gerçek mi, hikaye mi?” dendi, onu konuştuk. Cengiz Semercioğlu’na röportaj verdi, “Başrol çiftinin libidosunun yüksek olması lazım. Oyuncular ikiye ayrılıyor,
libidosu olanlar ve olmayanlar” dedi,
ortalık ayağa kalktı ve yine onu konuşuyoruz. Sürekli kendinden söz ettirmeyi başarıyor, üstelik basın danışmanı da yokmuş! Yaman kendi PR’ını yapmakta çok iyi!
“Yurt dışında havaalanlarında binlerce kişi karşılıyor, Türkiye’ye geldiğinde kimse karşılamıyor, bu nasıl iş?” diyenlere katılmıyorum öncelikle, hangi Türk sanatçı memleketine geldiğinde binlerce kişi tarafından karşılanmış ki, Yaman’ın karşılanmasını bekliyorlar? Üstelik Avrupa’da ‘fan olmak’ buradakinden çok farklı. Bizde öyle saatlerce bekleyecek hayran pek bulamazsınız ama onlar hayranı oldukları birini görmek için bir gece önceden bile beklemeye başlıyorlar.
Bu konuda epey çılgınlar!
PR çalışması olsa ne olur?
Adam Türkiye’de ilgi görmüyor diye bir şey de yok. Ufacık bir örnek olarak söyleyeyim; geçtiğimiz yıl marka yüzü olduğu bir davete katıldım. Oradakiler kendisiyle fotoğraf çektirmek için birbirini ezdi! Saatlerce tek tek fotoğraf çektirdi insanlarla...
Semercioğlu röportajını okuduktan sonra İspanya ve İtalya’da gördüğü ilginin gerçekliğine iyice inandım ben valla. Hele de bir İtalyan Lisesi mezunu olarak oradaki insanlarla kendi dillerinde iletişim kurması, muhakkak ki onları daha da heyecanlandırıyordur.
Diyelim ki tüm bunlar PR çalışması olsun, yine de Yaman’ın üzerine bu kadar gitmenin alemi yok. Kime ne zararı var?
Nusret örneğine bakın; her şey zekice planlanmış PR çalışmalarıyla başladı, şimdi dünyanın dört bir yanında ünlü oldu.
Haticeye değil, neticeye bakmak lazım!
Kıyamet koparan libido konusu!
Gelelim sert eleştiriler aldığı libido konusuna... Aslında demek istediği, başrol oyuncularının kimyası tutmalı, izleyiciye gerçekten aşıklarmış gibi bir enerji yaymalılar. Bunun olabilmesi için de o oyuncularda doğal bir ışık, bir çekicilik olması gerekiyor. Söylediği bu! Çok da haklı üstelik. Bazı oyuncular öylesine donuk, ifadesiz, ışıksız ve soğuk ki (Nasıl oyuncu olabildiklerini anlamak imkansız!); karşılarına dünyanın en iyi oyuncusunu koysan yine olmaz. İzleyiciyi aşk yaşadıklarına inandıramazsın! Bunu anlatırken “Libido” dedi diye yine linci yedi!
Şu anda oyunculuğundan çok yakışıklılığı ve magazine malzeme olan bu konularla konuşuluyor olabilir ama karşımızda İtalyan Lisesi ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, her şeyden önce eğitimiyle, kültürüyle fark yaratan bir genç Türk yıldız var. İllaki kendini oyunculuk konusunda geliştirmek için de yatırım yapacaktır, sivri konuşmalarını da zamanla törpüleyecektir... Paçasından tutup aşağı çekiştirmenin ne alemi var?