Geçen Cumartesi (26 Ocak) yayımlanan yazımda, Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin hava kirliliğiyle ilgili raporuna yer vermiştim. Başta kükürtdioksit olmak üzere, pek çok kirletici unsur açısından İzmir’in büyük bölümünde sınır değerlerin aşıldığının belirtildiği rapor, durumun ciddiyetini ortaya koydu.
Geçen yıl Kasım ayında, dünya genelinde binlerce kenti çeşitli kategorilerde istatistik olarak değerlendiren Numbeo uluslararası derecelendirme merkezi, dünyadaki en kirli şehirleri açıkladı.
Dünyada havası en kirli 25 kent arasında Türkiye’den de 3 şehir var.
Ankara 22’nci, İstanbul 23’üncü ve İzmir de dünya kentleri arasında kirlilikte 24’üncü sırada.
***
Peki, Ankara ve İstanbul’un ardından dünyada havası en kirli 25 kent arasında yer alan İzmir’de bu duruma nasıl gelindi, ona bakalım.
Öncelikle bu köşede defalarca yazdım. İzmir, son yıllarda verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) izinleriyle tehlikeli atık merkezi haline geldi.
Menderes’e bağlı Kısıkköy bölgesinde bir firmanın tehlikeli atık işlemesi için gerekli süreç başlatıldı. Yılda tam 10 bin ton tehlikeli atığın işleneceği bir tesis için “ÇED gerekli değildir” kararı verildi.
Foça’da katı atık yakılarak elektrik elde edilecek bir tesise gerekli izinler verildi. Hem de ÇED sürecine bile gerek duymadan. Söz konusu tesiste her gün 90 ton atık yakılacak. Atıkların birlikte yakılmasından kaynaklanan ve tehlikeli maddeler içeren 9 ton tehlikeli dip külü oluşacak.
Gaziemir’de 7111 metrekarelik bir alan içinde tehlikeli ve tehlikesiz atık tesisine izin verildi. Bu tesislerde yılda 50 bin 300 ton tehlikeli atık, fiziksel yöntemlerle geri kazanılacak. 60 bin ton tehlikesiz atık da depolanacak.
Menemen’in Ulucak bölgesi’nde yılda 57 bin 600 bin ton tehlikeli atık işlenecek tesise ÇED gerekli değildir raporu verildi. Aynı tesiste ayrıca 86 bin 400 bin ton da tehlikesiz atık işlenecek.
Bornova Işıkkent’teki Dökümcüler Küçük Sanayi Sitesi’nde ‘tehlikeli ve tehlikesiz atıkların’ işlenmesi için bir firmaya ÇED sürecinin başlatılması için onay verildi. Gaziemir Akçay Caddesi’nde Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) raporlarına da geçen, radyasyonlu atık skandalı yaşandı. Burada, tehlikeli atıkların 100 tonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Toprak altındaki gömülü miktarı ise kimse bilmiyor. İzmirliler, 11 yıldır kent merkezinde tonlarca radyasyonlu atıkla yaşamak zorunda.
***
Aliağa’daki söküm tesislerine Kuito adında bir petrol gemisi geldi. Günlük 100 bin ton varil petrol işleme kapasitesi bulunan bu gemi, raporlara göre yüksek miktarda radyoaktif ve tehlikeli madde içeriyordu. Kuito gemisinde olması gerekenin tam 5 katı radyasyon vardı. Ama tüm uyarılara rağmen, o gemi Aliağa’da söküldü. Hem de radyasyon ölçümü bile yapılmadan.
Ethan ise hiçbir ülkenin kabul etmediği, insan sağlığına zararlı, sıvılaştırılmış doğalgaz taşıyan bir gemiydi.
Söküm için Aliağa’ya getirildi. İzmir Barosu, geminin gönderilmesi için dava açtı. Hatta bu davada yürütmeyi durdurma kararı verildi. Ama bu karar alınana kadar geminin söküm işlemi çoktan tamamlanmıştı. Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği önemli bir açıklama yaptı. Aliağa Gemi Geri Dönüşüm Bölgesi’nde geçen yıl 125 geminin sökümü yapıldı ve 610 bin ton hurda geri dönüştürüldü. Geçen yıl dünyanın öbür ucundan, Brezilya ve Meksika Körfezi’nden 25’e yakın petrol platformunun sökümü de Aliağa’da yapıldı.
Gemi söküm işinde rakiplerimiz Bangladeş, Pakistan ve Hindistan oldu. Bırakın Avrupa ülkelerini, artık Brezilya ve Meksika gibi ülkelerin bile istemediği asbest içeren radyasyon kaynağı gemilerin söküldüğü yer İzmir oldu. İzmir’in havasını önemli ölçüde kirleten Aliağa’da bir de termik santral çalışmaları başlatıldı. Mahkemelerin verdiği iptal kararlarına rağmen termik santrale faaliyetlerine devam etmesi için defalarca, yeniden ÇED izni verildi.
***
Havayı, suyu, toprağı ve denizi zehirleyen bu kadar faaliyete izin verilmesi, İzmirliyi zehir solumaya mahkûm etti.
Ya bu kirletici unsurlar ortadan kaldırılacak. Ya da zehir solumaya devam edeceğiz. İkisinin bir arada olması mümkün değil.