Mustafa Yılmaz

Mustafa Yılmaz

ege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) 2007 yılında yayımladığı raporla, Gaziemir’de Akçay Caddesi üzerindeki fabrikanın çevresinde radyasyonlu atıkların gömülü olduğu bir alan tespit edildi.

Fabrikada ‘radyoaktif kaynak’ olduğu ve bu malzemelerin Türkiye’de bulunmadığı belirtildi.

Radyasyonun ‘Europium 152’ adı verilen bir malzemeden bulaşmış olabileceği, bu malzemenin de nükleer santrallerde kullanıldığı ve Türkiye’ye getirilme-sinin de yasak olduğu ifade edildi.

Tehlikeli atıkların 100 tonun üzerinde olduğu tahmin edildi. Toprak altına gömülen miktarı ise kimse bilmiyordu.

Haberin Devamı

***

Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Helil İnay Kınay, 10 Ağustos 2017 tarihinde ÇED olumlu belgesi verildiği halde Gaziemir’deki radyoaktif bulaşıklı atıkların ayrıştırılması ve bertarafı projesinin bir türlü başlamadığını belirterek şu bilgileri verdi:

“Gaziemir’de tehlikeli ve nükleer atıklar ile ilgili süreçte 10 yılda gelebildiğimiz nokta bu.

Fabrika sahasında bulunan tehlikeli atıklar ve radyoaktif atıklar ile bölge halkı ve İzmirliler yıllardır yaşamaya devam ediyor.

Süreç içerisinde arazinin etrafının tel örgü ile çevrilmesi dışında yapılan hiçbir çalışma olmadı.

Kaldı ki, şu anda arazi terk edilmiş, tel örgülerin parçalandığı, giriş çıkış kontrolünün olmadığı çocukların oyun alanı olarak kullandığı bir yer.

Geçen hafta içerisinde DEÜ Çevre Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Enver Yaser Küçükgil’in yaptığı inceleme ve ölçümlerde limit değerlerin 219 kat üzerinde radyasyon olduğu tespit edildi.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, bölgede çalışmaların durduğunu açıkladı.

6 yıl önce Türkiye tarihinin en büyük çevre cezasının kesildiği alanda, cezanın tahsil edilmediği bilgisi paylaşıldı.

Bu cezalar ile alanın rehabilitasyonu gerçekleştirilebilirdi. Bu kabul edilemez gerçekler ve yapılan açıklamalar, yaşamlarımızın hiçe sayıldığının çok acı bir göstergesi.

***

Kentimizin ortasında yıllardır bulunan atıklarla ilgili işlemlerin ivedilikle bilimsel ve teknik olarak uygun yöntemlerle bertaraf edilmesi gerekmektedir.

Haberin Devamı

Konu ile ilgili olarak hazırlanan raporlar ve yapılan çalışmaların bilim insanları, meslek odaları, kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılması zorunluluğu bulunmaktadır.

Bertaraf işlemi, konunun bir parçasıdır. Diğer yandan, ülkemize girişi yasak olan ve kaçak yollarla giriş yapmış olan nükleer atıklarla ilgili sürecin sorumluları ve bu atığın nasıl ve hangi yollarla bu noktaya geldiğine ilişkin hâlâ kamuoyuna açıklama yapılmış değildir.

2007 yılından beri yasal tespitleri yapılmış olan süreçte, bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmamış olması, çevre ve halk sağlığı ile ilgili yaratılan risklerle ilgili firma ve diğer sorumlular unutulmamalıdır.

Dönemin Çevre Bakanlığı tarafından geri dönüşüm tesisi olarak lisans almış olan ve denetimleri gerçekleştirilen bir firmanın bahçesinde bulunan atıklar ile ilgili olarak sunulan tehlikeli atıkların ayrıştırılması ve bertarafı projesi ile ilgili ÇED süreci de ülkemizdeki atık yönetiminin trajikomik bir örneğidir.

Haberin Devamı

Atıklarımızı mevzuatlarımıza uygun olarak bertaraf etmekle yükümlü olan lisanslı ve denetim altındaki tesislerde bile bu süreci yaşıyorsak, atıklarımızı doğru yönettiğimizi söylemek mümkün müdür?”

***

İzmir ve nükleer atık ya da radyasyon kelimelerinin yan yana gelmesi bile kötü.

Ama daha da kötüsü, bu kentte normalin 219 kat üzerinde bir radyasyonlu alanın 11 yıldır temizlenmemiş olması...