Van depremi, sanki Türkiye’de yaşanan ilk depremdi.
Son da olmayacak elbette.
Çok büyük acılar yaşadık ama hiç ders almadık yaşananlardan.
Nedense devlet büyüklerimiz, Van depreminden sonra yapıların kontrolü konusunda daha bir hassaslaşıverdi.
Birden sorumlu yönetici tavırlarına bürünen devlet erkanına sormak lazım:
Daha önce nerelerdeydiniz?
Kocaeli, Sakarya, Elazığ, Simav depremleri değil de niçin Erciş depremi sizi ciddi ciddi bu konuda çalışmaya sevk etti?
* * *
Van, henüz sarsılmamıştı.
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, 14 Ekim 2011’de, yapı stoku envanterinin oluşturulması projesini onaylamıştı.
Yani, Büyükşehir, devletten hızlı silah çekmişti.
Büyükşehir, hafta içerisinde, Dokuz Eylül Üniversitesi ve İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile protokol imzalayarak projeyi hayata geçirdi.
Anlaşma gereği, pilot bölge ilan edilen Balçova ve Seferihisar’da, 10 aylık süreçte 9 bin 500 konutun depreme dayanıklılığı incelenecek.
Sonuçta, depreme dayanıklı olmadıkları tespit edilen konutların güçlendirilmesi veya yıkılması istenecek. İstenecek istenmesine de dayanıksız yapılar güçlendirilecek mi, güçsüzler yıkılacak mı? Yıkılabilecek mi?
Bu çalışmayla ilgili, işin erbabları ne düşünüyor, bir bakalım:
* * *
CHP’li Buca Belediye Meclis Üyesi, Makina Mühendisi Güngör Kaya, “Bu bir milattır. İzmir’in geleceği için atılmış önemli bir adım. Yapılmış ve yapılmakta olan yapıların, deprem güvenliği açısından ne kadar sağlıklı olduğunu bilimsel olarak ortaya çıkaracak bu projeyi destekliyorum” diyor. Raporların, İzmir’i daha güvenli kılacağına inanıyor.
* * *
Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan ise bilimsel araştırmanın, çok faydalı olacağı inancında. İzmir’deki yapıların yüzde 55’inin kaçak olduğuna dikkat çeken Aslan, şunları söylüyor:
“Yaşlı konutların oranı, yüzde 20 civarında. Depreme dayanıksız binaları tespit etmek bile olumlu bir adımdır. Çıkacak sonuçlara göre, biraz vatandaş biraz belediye katkısıyla yapılar depreme dayanıklı hale getirilebilir.”
* * *
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi eski Başkanı Orhan Ayber, “Bu proje, Van depremi sonrası oluşan hassasiyetin ürünü. Bu tür projeler iyiniyetle başlar, yarı yolda kalır” sözleriyle umutsuzluğunu dile getiriyor ve ekliyor:
“Tetkikler bittikten sonra bir şey yapamıyorsan, bu projenin hiçbir anlamı yok demektir. İzmir’in geçmişte aldığı bazı önlemler var. Mesela İhsan Alyanak döneminde, proje denetimi başladı. Statik hesaplar odamız tarafından tek tek incelendi, binalar projeye uygun inşa edildi. Burhan Özfatura zamanında yapı denetimi başladı. Hazır beton mecburiyeti kondu. Mıcır ocaklarında üretilen mıcırla inşaatlar yapıldı. 25 yıldır beton deneyleri yapılan evlerde sorun çıkmaz.”
Orhan Ayber, sözlerini şöyle bitiriyor:
“Binaların depreme dayanıksız olduğu bilgisine ulaşmak, zor bir şey değil. Önemli olan, bunu öğrendikten sonra ne yaptığınızdır. Okulların, resmi dairelerin çoğu, depreme dayanıksız çıktı. Peki kaçı güçlendirildi? Diyelim ki 500 bin konut sağlıksız çıktı. Ne yapacaksınız? Hiçbir şey. Sadece insanları korkutmuş olacaksınız. Oysa İzmir’in binaları, 6.2’lik depremlerde sınavlardan geçti. İzmir’deki binalarda oturmaktan korkacak bir durum yok bence.”
Gerçekten iyiniyetle başlatılan projenin hayal kırıklığıyla sonuçlanmasından çekiniyorum.