Baştan söyleyeyim; iyi bir hayvansever sayılmam.
Düşman da değilim.
Çünkü çocukluğumda beni de bir köpek ısırdı.
Bugün, ısırmayacağını bildiğim halde cicili bicili minik bir köpeği severken bile tedirgin olurum.
Bu korku, sadece bana mahsus değil elbette.
Konak Belediye Meclisi’nin AK Partili üyesi Ertuğrul Doğuç da sokak köpekleri yüzünden çok acı çekmiş birisi.
Bir fabrikada yıllarca bekçilik yaptıktan sonra sokağa terk edilen, bu yüzden psikolojisi bozulan bir kangalın ısırması sonucu ölümden döndü.
İzmirli tanınmış siyasetçi ve işadamı, 13 gün hastanede yattı.
Aradan dört yıl geçmesine rağmen o korkuyu hala üzerinden atamadı.
Yolda bir sokak köpeği görse, yolunu değiştiriyor artık.
Ertuğrul Bey, sokaklarda sürüler halinde yaşayan köpeklerle ilgili çalışmaların sekteye uğramasından yakınıyor.
Bu konudaki sohbetin ardından şöyle bir geriye baktım ki, Ertuğrul Bey çok haklı.
Sorun, paketlenmiş halde aynen yerinde duruyor.
İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu, geçen mart ayında, bu konuyu gündeme taşımıştı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, o gün, “Sahipsiz köpeklerin sokaktan toplayabilmemiz için yasal düzenleme gerekiyor. Çünkü yasalar, bu konuda bizi engelliyor. Yasa; bir hayvanın bakımını, kısırlaştırma işlemini yapacaksın, sonra bulduğun yere bırakacaksın, diyor. Oysa Doğal Yaşam Parkı‘nın yanında dünya kadar yerimiz var. Ömürlerinin sonuna kadar onları orada bakabiliriz” demişti.
Malumunuz, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bazı değişiklikler yapıldıktan sonra 24 Haziran 2004’te yürürlüğe girdi.
Söz konusu kanuna göre belediyeler, hastalıklı, yaralı, bakımsız hayvanları sokaklardan toplayacak, barınaklara taşıyacak; orada tedavisini, bakımını yapacak, sonra da o hayvanı nereden aldıysa oraya bırakacak!
Yani doğal yaşam alanına terk edecek.
Biz bunu “O hayvan aslansa ormana, köpekse sokaklara” diye yorumlamışız.
Sözün özü yasa bize uymadı.
Peki yasa, Avrupa’dan ithal edildiğine göre, bize nesi uymadı?
Anlatalım:
Avrupa’da sokakta sahipsiz tek köpek bile göremezsiniz.
Avrupalıların bu yasası, ormandan yola çıkıp bir araç tarafından çarpılmış ceylanı, geyiği falan ilgilendiriyor.
Onların tedavisi yapıldıktan sonra yeniden doğal yaşam alanına, yani ormana bırakılmasını öngörüyor.
Bizde ormanda yolunu şaşıran bir tilki, bir ayı yola kırk yılda bir çıkar, onlar da sağ salim karşıya geçmeyi başarır.
Yani söz konusu yasayı Türkiye’de sokak köpekleri için uygulamak mümkün değil.
Hayvan haklarına saygılı olalım, tamam da insan haklarına da saygı duyalım lütfen.
Belediyelere bu konuda yetki verecek şekilde yasal düzenlemeyi yapmak için daha ne bekleniyor acaba?
Vekillerimizi de köpeklerin ısırması mı gerekiyor?
Evet; yerel yönetimler, sokak hayvanlarını rehabilite etmeli, kısırlaştırmalı, tedavisini yapmalı.
Barınaklarda onları hayatının sonuna kadar en güzel şekilde yaşatmalı ama onları iyileştirdikten sonra, bulduğu yere asla bırakmamalı.
Madem köpeklerimizin de Avrupalı köpekler gibi yaşamasını istiyoruz, o halde başka bir yol yok.
Malum bahar geldi, yaz kapıda.
Kışı barınaklarda geçiren köpekler, yakında sokaklarda aramızda olacaklar.
Bu yazıyı, bizi bekleyen tehlikeyi hatırlatmak için yazdım.
Haaa unutmadan...
EXPO 2020’ye talip olan İzmir’e oy vermeyi düşünen BIE üyeleri, sokaklardaki sahipsiz köpek sürülerini gördükten sonra kararını gözden geçirecektir.
Öyle değil mi İzmir’in Sayın Bakanları?