BAŞLARKEN
Kürt sorununda tarihi bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda Türkiye’de barış ve çözüm süreci yürüyor, diğer yanda Rojava sorunu Suriye’deki gelişmelerin merkezine oturuyor. Bu arada, Kürt Ulusal Kongresi’nin toplanması için hazırlıklar tamamlanmak üzere. Türkiye’de daha önce de Kürt sorununu çözmek amacıyla girişimler olmuş, süreçler başlatılmıştı. Fakat hiçbiri şimdiki kadar ciddi ve kapsamlı olamamıştı. Kürt Ulusal Kongresi de daha önce defalarca gündeme gelmiş, ama bir türlü toplanamamıştı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin çağrısı üzerine, 22 Temmuz’da Erbil’de gerçekleşen hazırlık toplantısı, kongre fikrinin bu sefer hayata geçirileceğine dair çok önemli bir işaretti. Dört ülkede (Türkiye, Irak, Suriye ve İran) yaşayan Kürtlerin temsilcilerinin ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gözlemcilerin katılacağı kongrenin 24-26 Ağustos tarihlerinde toplanması öngörülüyor.
6 Ağustos sabahı Erbil’e gittim. Kürt siyasetinin kalbinin burada attığı, otel lobisinde bile hemen fark ediliyor. O gün bazı görüşmeler yaptım. Ertesi gün Kandil’e gittim. Bayramın ilk günü, sabah erkenden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’la buluştum. Söyleşi ve sohbet, beş saatten fazla sürdü. Birçok konuda ayrıntılı açıklamalar yaptı, bilgiler verdi. Söyleşinin ilk bölümünü, Kürt Ulusal Kongresi ve bölgedeki gelişmelere ayırdım. Yarın Cemil Bayık’ın Türkiye’deki barış ve çözüm sürecinin çeşitli yönleri hakkındaki görüşlerini aktaracağım. Yazı dizisi diğer söyleşilerle devam edecek ve kendi değerlendirmelerimle son bulacak.
- Söyleşiye Kürt Ulusal Kongresi’nden başlayalım. Öncelikle Kongre hazırlıkları nasıl gidiyor?
Cemil Bayık: Bir hazırlık komitesi var, biliyorsunuz. Komite, çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyor. Bazı sorunlar vardı. Bunların büyük bir kısmı aşıldı. Şimdi delegelerin Kürtlerin yaşadığı ülkelere göre paylaştırılması, yani hangi bölgeye kaç delegelik verileceği meselesi var komitenin gündeminde. Bunu halletmek zor değil. Hazırlık sürecinde sorun çözme tecrübemiz de arttı zaten. Gelinen noktadan memnunuz.
- Suriye’deki gelişmeler ve Rojava konusunda KDP’yle sorunlar yaşadığınız biliniyor. Bunlar hazırlık sürecine nasıl yansıyor?
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Rojava’yla olan sınırları kapalı tutması, bizim açımızdan kabul edilebilir bir tutum değildir. Ulusal Kongre’nin başlıca amaçlarından biri, Kürtler arasındaki sorunları çözmektir. Güney Kürdistan Yönetimi’nin Rojava’ya karşı izlediği tutum, kongrenin amaçlarıyla bağdaşmıyor. Bu konu, hem örgütlerin hem de hazırlık komitesinin gündemindedir, orada da tartışılıyor, çözülmesi için uğraşılıyor.
Yarın KDP ve KYB temsilcileri, buraya bizimle bu meseleyi görüşmeye gelecekler. Ortak bir çözüm bulacağımızı ümit ediyorum.
(Nitekim 9 Ağustos’ta KDP’den Kemal Kerkuki ile KYB’den Sadi Ahmed Pire, Kandil’de Cemil Bayık’ı ziyaret ettiler. Ertesi gün Sadi Ahmed Pire’yle bir söyleşi yaptım. Söyleşinin geniş bir özetini, yazı dizisi kapsamında yayımlayacağız. Pire, Kandil’deki görüşmede, Mesut Barzani’nin Rojava’da durumu yerinde incelemek üzere bir heyet oluşturulması önerisinin ele alındığını ve Cemil Bayık’ın da buna olumlu yaklaştığını söyledi.)
-Kürt Ulusal Kongresi fikri uzun zamandır var, buna ilişkin çeşitli girişimler de oldu, ama bir sonuç alınamadı. Ne oldu da, kongre şimdi toplanabiliyor?
Biz böyle bir kongrenin toplanmasını uzun zamandır istiyorduk. KDP ve KYB’nin katılmayacağı bir kongrenin ulusal nitelik taşımayacağının, dolayısıyla bir anlamı olmayacağının farkındaydık. Bu nedenle kendileriyle görüşmeler yaptık, ama onların çekinceleri vardı, bu nedenle sonuç alamadık.
- Daha önce kongre çağrısına olumlu cevap vermeyen, çalışmalarına katılmayı kabul etmeyen bu örgütler, şimdi neden kabul ettiler?
Daha önce bize diyorlardı ki, siz savaş yürütüyorsunuz, bu şartlarda bir kongre toplanamaz. Bazı örgütler gelmez, bazı devletler rahatsız olur.
Önderlik, Newroz’da strateji değişikliğini içeren yeni tarihi hamleyi başlatınca, yani çatışmalar durunca ve gerillanın geri çekilmesi başlayınca, artık o gerekçeler de ortadan kalktı. Biz de çalışmalara başladık. KDP ve KYB’yle görüşmeler, toplantılar yaptık. Onlarla anlaştıktan sonra, hazırlık süreci başladı.
Yani bu kongrenin toplanması girişimi de bizden geldi. Önderlik, çözüm süreci çerçevesinde dört konferans yapılması talebini iletmişti. Üç tanesi yapıldı, bu sonuncusudur. Bunlar birbirini tamamlıyor. Hepsinin ortak amacı, demokratik siyaset zeminini geliştirmektir. Bu açıdan hepsinin ayrı ayrı işlevi var.
- Kongreden beklentileriniz nelerdir?
Bu kongreyi çok önemsiyoruz. Kürtlerin yüzyıllardır hayalini kurduğu bir şeydir. Bunu gerçekleştirmek zorundayız.
Kongrede kalıcı mekanizmalar için kararlar alınmasını bekliyoruz. Bizim önerilerimiz var, diğer örgütlerin de önerileri var. Bunlardan ortak bir model oluşturulacaktır.
Kongrenin sürekli ve kalıcı bir nitelik kazanmasını istiyoruz. Mesela bir meclisi, bir yürütmesi olmalı; başkanlığı, diplomasi komitesi olmalı.
- Bu kurullar ne yapacak? Böyle bir yapının çalışmaları hangi amaçlara yönelik olacak?
Kongrenin amaçlarını şöyle görüyoruz: Ulusal birliği sağlamak, Kürtler arası sorunları çözmek, Kürtlerle komşu halklar arasındaki sorunları çözmek, özellikle kuşku, endişe ve korkuları gidermek, diğer halklarla birliği, kardeşliği sağlamak. Bütün bunlar, hem Kürt sorununun çözümüne katkı sağlar, hem de çevre ülkelerde demokratikleşmeyi teşvik eder, geliştirir. İstikrar da böyle ortaya çıkar. Bu da herkesin yararına olur.
Kürt sorunu artık bölgesel bir sorundur, hatta uluslararası hale gelmiştir. Bugün Orta Doğu’nun en önemli sorunudur, Filistin sorununun da önüne geçmiştir. Kürt sorunu çözülmeden, Orta Doğu’daki sorunlar çözülemez, bölgede istikrar sağlanamaz. İşte bu kongrenin en çok buna hizmet etmesi gerekir.
Türkiye’de Kürt sorunu için başlayan bir süreç var. Çözüm sürecinin en önemli hedefi, demokratik siyasetin hakim kılınmasıdır. Demokratik siyaset stratejisinin başarısı açısından da kongre çok önemlidir. Bu stratejinin önündeki birçok engel bu kongreyle birlikte ortadan kalkacaktır. Kısacası Kongrenin gerçekleşmesi, hem sürece hizmet edecek, hem Kürtlerin kendi aralarındaki sorunları çözmelerine, hem de diyalog, müzakere yöntemlerinin yerleşmesine ve sorunları demokratik yollarla çözmenin zemininin güçlenmesine hizmet edecek.
- Mesela çözüm sürecinde önemli sorunlar ortaya çıktığı takdirde, bunların çözülmesi için kongrenin organlarının ve özellikle Mesut Barzani’nin daha fazla devreye girmesi söz konusu olacak mı?
Süreçte zorluklar yaşanması doğaldır. Daha önemli sıkıntılar yaşanırsa, kongrenin devreye girmesi de normaldir. Türkiye’deki süreç sadece Türkiye’yi ve Türkiye Kürtlerini değil, bütün Kürtleri ve bölgedeki diğer ülkeleri de ilgilendiriyor. Sürecin ilerlemesi için gerektiğinde Kongre kendisi devreye girmeyi isteyebilir, biz isteyebiliriz, hatta Türkiye’nin kendisi de belki ister, isteyebilir.
KDP’nin burada özel bir rolü olabilir. Biz de onlardan bunu bekleriz. Konumları ve imkanları, Kürt sorunun çözümüne daha çok katkı sunmalarına el veriyor.
İran’ın geleceği Suriye’ye bağlı
- İran meselesine dönersek... Son günlerde İran’ın Kürt sorununda daha aktif bir rol oynamak istediğini gösteren gelişmeler yaşandı. Neçirvan Barzani İran’ı ziyaret etti ve alışılmadık bir protokolle ağırlandı. Salih Müslim, İran’a davet edildi. Bütün bunların anlamı nedir sizce?
İran Ortadoğu’da hegemonik güç olmak istiyor. Bunun için Suriye’deki savaşı kazanması şart. Zaten ambargolar dolayısıyla çok sıkıştı, içeride de sorunları var. Yani İran ciddi tehlikelerle karşı karşıya. Suriye’deki savaşı kazanırsa, bunları aşabileceğini hesaplıyor. İran’ın geleceği, Suriye’deki bu savaşın gelişimine bağlıdır. Burada kaybederse, bırakın hegemon güç olmayı, şu anki varlığını bile sürdüremez. Bu nedenle Suriye’deki savaştan kazançlı çıkmak için, her yöntemi deniyor. En başta da bütün Kürtleri yanına almaya çalışıyor. Kürtleri yanına alamazsa kazanamayacağını biliyor. Bütün çabası bunun içindir.
- Bu çabaların ya da bölgedeki gelişmelerin Türkiye’deki sürece etkisi ne olur?
İran, bu süreci baltalamak ister. Bunun için de sabotajlar dahil her yolu deneyebilir. Aslında Ortadoğu’daki bütün gelişmeler ve çekişmeler, Türkiye’deki çözüm sürecine doğrudan etki eder. Ortaya çıkabilecek olumsuz etkileri engellemek için süreci hızlandırmak gerekiyor. Önderlik de bunu açıkça söyledi. Sürecin sabote edilmemesi için, hızla ilerlemesi gerekiyor. Çünkü sabote edebilecek çok güç var. Hükümete gecikmeden adım atması yönündeki uyarılarımızın önemli bir sebebi de budur.
Arayışımız ‘demokratik ulus’
- Kongre girişimiyle Öcalan’ın hedef olarak gösterdiği Anadolu ve Mezopotamya bütünleşmesi fikri arasında bir bağ
var mı?
Biz bunu istiyoruz, bu yönde çaba harcayacağız. Ama diğer örgütler buna ne kadar yanaşır, sonuç ne olur, bilemem.
Mesela Türkiye’deki süreç çerçevesinde hükümete en son sunduğumuz öneride, sekiz komisyon kurulması talebi var. Bunlardan biri, Misak-ı Milli Komisyonu’dur.
- Böyle bir komisyonun hedefi ne olacak?
Kürtler bölücü değildir, bütünlükten yanadır, ama eşit ve özgür şartlarda bir bütünlükten. Bizim sınırlarla bir sorunumuz yok. Esasen ulus devlet anlayışına karşıyız. Bizi diğer Kürt hareketlerinden ayıran en temel özelliklerden biri budur. Onlar ulus devlet anlayışıyla hareket ediyorlar, biz demokratik ulus anlayışını savunuyoruz. Demokratik ulus anlayışında sınırlar esas alınmaz; özgürlük ve demokrasi, adalet ve eşitlik, kardeşlik esas alınır. Biz bu temelde sınırlara dokunmadan Kürtler arasında ve Kürtlerle diğer Ortadoğu halkları arasında birliği sağlamak istiyoruz. Misak-ı Milli komisyonunu da bunun için öneriyoruz.
Ortadoğu’daki büyük savaş
- AKP’nin, özellikle Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bölge siyaseti yaklaşımıyla çizdiğiniz bu çerçeve arasında bir yakınlık yok mu?
AKP’de hegemonik bir yaklaşım var. Buna göre devlet Kürt sorununu çözüp bölgede güçlü hale gelecek. Biz bu sorunun çözümünü, Türkiye’nin bölgede hegemonik güç haline gelmesi için değil, tam tersine demokratik bir güç olması için istiyoruz. Sorun çözülürse elbette Türkiye güçlenir, ama demokratik temelde, demokratik ulus temelinde güçlenir.
- İran’ın Kongre’yle ilgili, hatta Türkiye’deki barış ve çözüm süreciyle ilgili kaygıları, endişeleri olduğu, bunları hatta engellemek istediği yönünde değerlendirmelere ne diyorsunuz?
Ortadoğu’da büyük bir savaş yaşanıyor. Bu savaş geldi, Suriye’de düğümlendi. Suriye, Arap sahasındaki son savaştır. Bu sahadaki savaşın kaderi burada belirlenecek. Suriye şu anda dünya siyasetinin merkezidir. Kürt (Rojava) sorunu da Suriye’nin merkezini oluşturuyor. Burada ortaya çıkacak çözüm, bütün Ortadoğu’nun biçimlenmesinde belirleyici olacaktır. Birçok güç Suriye’deki savaşın tarafıdır. Herkes kendine göre avantajlı bir sonuç için çıkar ve iktidar mücadelesi yürütüyor. İki büyük cephe ortaya çıkmış durumda. En tehlikeli cepheleşme, mezhep temelinde olanıdır. Bu, bölgeyi kan gölüne çevirir.
- Siz bu cepheleşmede nerede duruyorsunuz?
Biz hiçbirinde değiliz, üçüncü bir tarafız. Her iki cephe de bizi yanına çekmeye çalışıyor. Rojava’da hem rejimin hem de muhalefetin saldırmasının nedeni de bu. Kürtleri sıkıştırıp kendilerine mecbur hale getirmek istiyorlar.
- Gelişmeler sizi fiilen bir yere daha yakın durmak zorunda bırakmayacak mı? Mesela Türkiye’de yürüyen süreç, Kürtler ile Türkiye arasında bir yakınlaşma, fiili bir ittifak yaratamaz mı?
Bu cepheleşmede kim Kürtlerin doğal haklarını kabul ederse, onunla birlikte oluruz. Kabul etmediği takdirde, biz birini diğerine tercih etmeyiz. Büyük zorluklarla karşılaşacağımızı biliyoruz, ama bu konuda çok netiz. Tercihlerimizi, amaçlarımıza göre yaparız.
YARIN: Çözüm süreci nasıl işliyor?