Yeni bir yazar keşfetmek yeni bir aşk bulmak kadar ilginç ve heyecanlıdır. Hatta daha ilginç ve daha heyecanlı. Çünkü aşkların çoğu zamanla azalır veya biter, ama ilginç bir yazar keşfetmenin hazzı hiç kaybolmaz. Buzdolabındaki dondurma gibi, kitaplıkta, canınızın istediği an size tatmin vermek için hazır bekler.
İzinde iken yeni bir yazar keşfettim. Adı Geoff Dyer(*). Onu keşfim son çıkan iki kitabını eleştiren bir yazı ile başladı.
Londra’da bir kitapçıdan Yoga For People Who Can’t Be Bothered To Do It (Yapmaya Üşenenler İçin Yoga) adlı gezi kitabını aldım. Aslında kitabı meydana getiren uzun yazılara gezi yazısı değil de gezilerde yazılmış yazılar demek daha doğru olur.
Birkaç sayfa okuduktan sonra orijinal, güldüren, entelektüel ve derin sezgileri olan bir yazarla buluştuğumu anladım. Kitabı elimden bırakamadım. Bu aşamada “keşif” kelimesi biraz iddialı olabilir. İlk kitabını sevdiğim bir yazarın bütün kitaplarını satın alıp okurum. Dyer’in on beş kitabından sadece üçünü okudum. Bu nedenle onu keşfetmeye başladım desem belki daha doğru olur.
Ama bu yazı Dyer’in kitaplarına dair değil. Bizde Dyer gibi hiç yazar olmadığına ve olmayacağına dair. Bunun iki nedeni var.
Dyer eksantrik, sıra dışı, isyankar, gezgin bir tiptir. Bizim “su küçüğün, söz büyüğün” toplumumuz böyle tipler için bereketli bir toprak değil. Görünüşe aldanma uzmanı olduğu için Dyer gibi tipleri esrarkeş, ayyaş, işsiz güçsüz serseri takımı olarak sınıflandırır, ayağının altına alır.
Halbuki sanatta ilginç iş yapanların çoğu sıra dışı, eksantrik insanlardır. Dyer gibi “Tek başıma kalmalıydım ki kendimi o kadar yalnız hissetmeyeyim,” diyebilen tipler.
Bizde Dyer gibi yazarlar olmamasının ikinci nedeni basınla ilgilidir.
Dyer gerçi dört roman yazdı ama en iyi yazıları dergiler ve gazeteler için yazdığı uzun denemeler, incelemeler ve gezilerden alınan ilhamla yazılan yazılarıdır. Bizde yazarları veya yazar olmak isteyenleri bu tür yazılara özendirecek dergi ve gazete yoktur. The New Yorker, Rolling Stone, GQ vesaire gibi yazı başına on binlerce ödeyebilen isimlerden bahsediyorum.
Bizde ne bu kalitede yayın var ne de bu tür yazılara talep.
Belki de hiç olmayacak. Çünkü kaliteli yayın için yüksek standartlara, kaliteli yayıncılara, editörlere ihtiyaç var. Ve bu tür yayınları satın alacak okuyuculara. Bizde bunlardan yoktur.
Burası yazmak ve okumakla aşk macerası yaşayan bir ülke değil. Entelektüel sığlığın ve başka bin bir türlü çözümsüz sorunumuzun nedenlerinden biri budur.
Kitap beynin bileği taşıdır.
Sizi bilmem ama benim mutluyum diyebilmem için günün bazı saatlerinde muhakkak iyi bir kitapla bir yerlerde kıvrılıyor olmam lazım. Bu bir ihtiyaç. Uyanınca, başını bir ruh yoldaşının karnına koyup ısıttıktan sonra güne başlamak gibi.
* http://geoffdyer.com/