Prime müşteriler yeterli gelire ve iyi kredi siciline sahip kişilerdir. Subprime müşteriler düşük gelir gruplarına aittir. Ne gelir durumları ne de kredi kapatma huyları iyidir. Bu nedenle, prime müşterilerin alabildiğinden daha az kredi alabilirler, onlardan daha yüksek faiz öderler.Subprime, krediyi açan için de alan için risklidir. Çünkü faiz oranı yüksektir, alıcının kredi sicili bozuktur ve bu gibi alışverişlerde bir sürü abidik gubidik dönebilir ve dönüyor.Subprime kredilerin yaygın olduğu sahalardan biri mortgage yani uzun vadeli borçla konut satın almadır.2006 yılının sonundan itibaren ABD'deki subprime mortgage işi yavaş-çekim bir krize girdi. İnşaat sektöründe aşırı arzın yarattığı balon patladı. Subprime borçluları borçlarını ödeyemez, bunlara kredi açanlar da zararlarını kapatamaz duruma geldiler. New Century Financial Corporation gibi büyük kurumlar kapılarını kapatmaya veya konkordato ilan etmeye başladılar. Bunu yarattığı korku, Türkiye dahil dünya borsalarında keskin düşüşler yaşanmasına neden oldu. Kriz subprime pazarında patlak verdi ama bugünkü yaşadığımız çalkantının artık bu pazarla pek alakası yoktur.1998'den bu yana ABD'deki yapılan mortgage'ların sadece % 25'i subprime'dır. Bir hesaba göre, bu güne kadar subprime pazarında meydana gelmiş olan kayıp 35 milyar dolar civarındadır. Bu da borsada yüzde 0.2 bir düşüşe tekabül etmektedir, yani denizde bir damla. Amerika Birleşik Devletleri'nde kredi müşterileri prime, subprime diye ikiye ayrılır. Neden, o zaman, bu damla dünya çapında, sonu neye varacağı belli olmayan bir çalkantıya neden oldu? Çünkü mali sistemin küçük bir bölümünde meydana gelmiş olan sorun piyasanın geri kalan kısmına da bulaştı ve orasını da kirletti. Yatırımcılar bir sahadaki riski hafife aldıklarını fark edince diğer sahalardaki riski de yanlış değerlendirmiş olabileceklerini düşünmeye başladılar. Acaba ellerindeki diğer yatırım araçları sağlam sandıkları subprime gibi kof muydular? Ve iki şey oldu:Bir: Riskli varlıkların fiyatları düşmeye başladı. Çünkü yatırımcılar ellerindeki diğer enstrümanlar konusunda endişelenmeye, bunları da elden çıkarmaya başladılar. İki: Bu gibi endişelerin duyulduğu zamanlarda hep olan bir şey yeniden olmaya başladı. Yatırımcılar kaliteye kaçmaya, yani ABD hazine bonosu gibi sağlam ama az getirili limanlara sığınmaya başladılar. Birikimler güvenli bir başka liman sayılan bankalara da geri dönmeye başladı. Bu arada azalan sadece özel şahısların risk alma iştahı değildi. Bankalarınki de azaldı. Bankalar kriz moduna girdiler. Krize karşı dayanıklılıklarını artırmak için kasalarında tuttukları para miktarını artırdılar. "Ne olur ne olmaz" mantalitesiyle, eskiden interbank piyasasında veya kredi müşterileriyle değerlendirdikleri nakdin üzerine oturmaya başladılar. İnterbank piyasası kilitlendi. Merkez bankaları müdahale etmek zorunda kaldılar.Bankaların şirketlere kredi verme konusunda daha titiz ve tutuk davranmaya başlaması krizi reel sektöre bulaştırmaya başladı.Ne olabilir? Bu sorunun cevabını vermeye çalışan çok var ama verebilen hiç yok. Her kriz dünyaya yeni bir şey öğretir. Bu krizin benzeri daha önce yaşanmadığı için elimizde yeterli bilgi yok. Yeterli bilgi olmadan da sağlıklı bir sonuca varmak mümkün değil. Beklemek ve görmekten başka bir çaremiz yok. mmunir@milliyet.com.tr Kriz reel sektöre bulaştı