Referandum kampanyası süresinde ilişkilerin gerildiğini hatırlatan Başbakan Yıldırım, “Bundan sonra hem AB ortaklık sürecinin normalleştirilmesi hem de Almanya’yla ikili ilişkilerimizin tekrar rayına oturtulması bizim temel düşüncemizdir. Almanya’nın da bu minvalde hareket etmesi esastır” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, Almanya ile Türkiye’nin ilişkilerinin bozulmasının en son düşünülecek iş olduğunu, bundan Almanya’nın da Türkiye’nin de zarar göreceğini belirterek, “Hem AB ortaklık sürecinin normalleştirilmesi hem de Almanya’yla ikili ilişkilerimizin tekrar rayına oturtulması bizim temel düşüncemizdir. Bizim genel prensibimiz dostluktur, düşmanlıkları azaltmaktır. İncirlik ziyareti de bu çerçevede değerlendirilecektir” dedi.
Başbakan Yıldırım’la önceki akşam Çankaya Köşkü’ndeki iftar yemeğinde bir araya geldik. Gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Yıldırım, 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece Rakka operasyonunun başlatıldığını belirterek “Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri gerekli bilgilendirmeyi operasyon öncesinde yaptı” dedi. Yıldırım, kabinede değişiklikle ilgili soruya ise “Kabine değişikliği konuşulmadı. Bir gün bakarsınız değişmiş” diye yanıt verdi. Şırnak’taki helikopter kazasından sonra gündeme gelen ‘Engel Tanıma Sistemi’nin alınması konusunda gerekli talimatları verdiğini belirten Başbakan Yıldırım “Bu tip acil alımlara güvenlik gerekçesiyle muafiyet uygulayacağız ve doğrudan temin cihetine giderek bunu alacaklar” ifadelerini kullandı.
Konuşmasına hayatlarını kaybeden yazar Akif Emre ve Akit gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kadir Demirel’e Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek başlayan Yıldırım, gündeme ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi:
- GENEL PRENSİBİMİZ DOSTLUK: Almanya ile Türkiye’nin ilişkilerinin bozulması en son düşünülecek iştir. Bundan Almanya da Türkiye de zarar görür. Almanya ile anlaşamadığımız konular var. Bu konuları tartışacağız. FETÖ darbecilerine karşı gerekli duruşu göstermiyor. İltica taleplerine sıcak yaklaşıyorlar. Darbe sonrası faaliyetlerine gerektiği şekilde müdahale etmiyorlar. Ayrıca PKK terör örgütü yandaşlarına daha müsamahakâr davranmalarını biz kabul etmiyoruz. Tarihsel olarak, stratejik ortaklığı olan iki ülkenin ilişkilerine zarar veriyor, zedeliyor. Pazartesi (bugün) Almanya Dışişleri Bakanı gelecek. Onlar, Dışişleri Bakanımız’la enine boyuna görüşecekler. Hem İncirlik meselesi hem de bizim gündemimizdeki konular görüşülecek. Biz de kendisini kabul edeceğiz. Nihai hedefimiz ilişkilerin düzeltilmesidir. Özellikle halk oylaması kampanya süresinde gerilen ilişkilerin bundan sonra hem AB ortaklık sürecinin normalleştirilmesi hem de Almanya’yla ikili ilişkilerimizin tekrar rayına oturtulması bizim temel düşüncemizdir. Ancak bu tek taraflı bir iradeyle yapılacak bir şey değildir. Almanya’nın da bu minvalde hareket etmesi esastır. Ümit ederim ki sağduyu galip gelecektir. Bizim genel prensibimiz dostluktur, düşmanlıkları azaltmaktır. Bu yönde de ciddi adımları bugüne kadar attık bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. İncirlik ziyareti de bu çerçevede değerlendirilecektir. Bazı çekinceler var, bunları onlarla paylaştık. Ona göre bir karar verilecek. İncirlik ziyaretine katılacak olanların terörist olması zaten asla söz konusu olmaz da, ziyarete katılacaklar arasında ülkemiz aleyhinde bir faaliyette olanlar olabilir. Varsa onlarla ilgili bir çekincemiz var. Onlar değerlendirilir.
- TİCARİ İLİŞKİLERİMİZ ETKİLENMEZ: Almanya konusunda hükümetler arasındaki gerginlikler vatandaşlara da ister istemez yansıyor. Olumsuz bir hava oluşuyor. Ama gerek Türkiye kamuoyunda, gerekse de Almanya kamuoyunda makul çoğunluğun arasında bir sorun yok. Buradaki gerginlik yapay. Biraz da kampanya döneminde bizim yaşadıklarımız var. Ama tüm bunlar ilişkilerimize kalıcı bir hasar vermemeli. Bu düşünce bizde de var, Almanya yönetiminde de var. Dolayısıyla Almanya’yla ticari ilişkilerimizin olumsuz yönde etkileneceğini görmüyoruz. Yani bunun kolay alınabilecek bir karar olmadığını biliyoruz. Bundan Almanya da bizim üreticilerimiz de ciddi anlamda olumsuz etkilenebilir.
'Yavaş yargılamadan ben de şikâyetçiyim’
(FETÖ davaları) Biz yapılması gereken her şeyi yaptık. Bu süreçlerin hızlı gitmemesinden ben de şikâyetçiyim. Bir defa bütün kamuoyuna bunu açıkça söyledim. Bombayı atan belli, buna izin veren belli. Bu insanları öldürenler belli, tanklar helikopterler belli. İnsanların üzerine sürenler belli. Neyi bekliyorsun? Bu suçüstü halidir. Bir an önce karar verilmesi gerekli. Bu konuda ısrarla her fırsatta yargıya telkinlerimizi iletiyoruz. Yargıya talimat verme imkânımız yok. Fiziki ihtiyaçlarını karşıladık. Hakim ihtiyaçlarını karşıladık. İstinaf mahkemeleri kurularak iş yükü bakımından da önemli bir rahatlama sağlandı. Özellikle bu dava için özel düzenlemeler yapıldı. Bundan sonrası yargı mensuplarının işi. Bir an önce bu davaların sonuçlanması ve mağduriyetlerin bitmesini biz de bekliyoruz.
- GAZETECİLİKLE İLGİSİ YOK: (FETÖ soruşturmaları) Kimin hakkında soruşturma açılır, kimin hakkında gözaltı kararı verilir, soruşturma sürecinin kovuştarma sürecine dönüştürülmesi, bunlar tamamen yargının işidir. Bizim işimiz başımızdan aşkın. Bir de yargının işine burnumuzu sokarsak hem yanlış olur hem de bizim öyle bir alanımız yok. Hukuk devletinde böyle bir yetkimiz yok. İş basın mensubu, gazeteci olunca tabi daha egzotik oluyor. Ama işin hangi amaçla yapıldığının anlaşılması dosyaya bakmakla olur. Dolayısıyla gerek gazetecilerin, gerek yabancı menşeili gazetecilerin, gerekse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gazetecilerin gözaltına alınmasının gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmadığını biliyoruz. Bir şekilde FETÖ ile bağlantılı, bölücü terör örgütüyle ilgili oldukları için bu işlemler yapılıyor. Ama gazeteci olunca tabi hassasiyet artıyor. 360’tan fazla yabancı basın mensubu var Türkiye’de. Öyle bir baskı, gözaltı harekatı olsa bu kadar insan burada nasıl faaliyet gösterir? Çok büyük bir haksızlık ülkemiz hakkında. Bizim yurt dışı gezilerimizde bunlar gündeme getiriliyor. Şunu söylemek istiyorum gazeteci olmak, basın mensubu olmak, suç işleme üstünlüğü veya muafiyeti sağlamaz.
- DUGİN’İN İDDİASIYLA İLGİLİ BİLGİ YOK: (Alexander Dugin’in ‘Darbeyi Amerika yaptı, iki koldan Türkiye’yi parçalayacaklardı’ iddiaları): Şimdi bununla ilgili elimizde bir bilgi yok ama elimizde olan bir bilgi ise FETÖ ve PKK’nın darbe öncesi ve sonrası ittifak halinde olduğudur. Bu konuda istihbaratımız var. Çünkü darbe girişiminden önce saldırıları durdurun diye bir talimat verdi PKK. Darbe başarısız olunca ateşe devam. Yani FETÖ ve PKK’nın görüşmesi vardı. Aralarında bir ittifak olduğu anlaşılıyor ama DEAŞ’le ilgili elimizde bir bilgi yok.
- ABD’YE ISRARIMIZ DEVAM EDİYOR: (Fetullah Gülen’in iadesi) O günden bugüne farklı bir gelişme yok. Bizim bu konudaki talebiniz ve ısrarımız devam ediyor. Bundan sonra iş Amerikan hukuk sisteminin uygulanarak bu konuda karar vermesini bekliyoruz. Bizim yargı sürecinin hızlanması yönünde talebimiz var. Bu konu için işi takip ediyoruz. İhtiyaç olan bilgileri talep ettikleri bunları veriyoruz.
OHAL Komisyonu işbaşı yapıyor
OHAL Komisyonu belirlendi. İhtiyaçları vardı, o da görüldü. Zannediyorum kısa sürede başlamış olurlar. Hukuki tarafı işin ayrı boyutu. Atamalar da yapıldı, isimler de belli oldu. Bundan sonrası onlara kalmış.
‘Engel tanıma sistemi için talimat verdim’
(Düşen helikopterlerde engel tanıma sistemi olmaması ile ilgili soru üzerine) Bu helikopter kazasını ilgili takip ettik, biz de duygulandık. Hepimiz milletçe üzüldük. Bu tip kazaların olmaması gerekir. Bu bahsettiğiniz engel tanıma sistemi uzun yıllardır Savunma Sanayii’nin gündeminde olmuştur. Kaç sefer de ihale yapılmış, iptal edilmiş. Bunun sebebi de maalesef bürokrasi bir ve ikincisi de firmaların kendi aralarında sonuca rıza göstermemesinden kaynaklanan anlaşmazlıklar. Bunların hiçbiri bahane olmamalı. Ben Milli Savunma Bakanı’nı ‘gerekirse hemen doğrudan temin suretiyle bu işi halletmesi’ için görevlendirdim. İhale olunca bunlar maalesef bizim kamu mevzuatında zamanı adeta israf eden bir süreç. Birçok işte buna rastlıyoruz. Memur da mevzuata aykırı iş yapmaktan çekiniyor. Dolayısıyla sonuç elde edilemiyor istenilen zamanda. Güvenlik gerekçesiyle, acil alımlara muafiyet uygulayacağız ve doğrudan temin cihetine giderek bunu alacaklar ve bununla ilgili de gerekli talimatları verdik.
‘Bakarsınız kabine değişmiş’
(Kabinede revizyon iddiaları) Burada kabineye girme arzusunda olan var mı? O halde merak edilecek bir konu değil. Kabine değişikliği konuşulmadı. Bir gün bakarsınız değişmiş.
- BEDELLİ ASKERLİK GÜNDEMDE YOK: (Bedelli askerlik) Öyle bir şey yok. Yani bizim programımızda, hükümetimizin gündeminde bedelli ile ilgili bir konu yok. Şu anda terörle amansız bir mücadele içerisindeyiz. Bütün yoğunluğumuzu, ağırlımızı bu konuya vermiş durumdayız. Sayın (Mustafa) Destici böyle bir gündemi getirdi. Bedelli olsa da paraları ayırsak falan tarzında. Buna karşı bir cevabımız olmadı.
‘Rakka’ya operasyon başlatıldı’
Planlanan Rakka operasyonu 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece itibariyle başlamıştır. Bu konuda ABD bize gerekli bilgilendirmeyi operasyon öncesinde yaptı. Rakka operasyonunda Türkiye’nin ABD’nin uyguladığı yöntemi tasvip etmediğini biliyoruz. Bu sır değil. Bu konudaki her düzeyde rahatsızlığımızı ifade ettik. Ancak bunun bir seçim olmadığını, bir mecburiyet olduğunu ve bu operasyon sonrası PYD ve YPG ile ilişkilerin uzun süre devam ettirilmeyeceğini, taktiksel bir işbirliği olduğunu ifade ettiler ve bize gerekli güvenceleri verdiler. Verilen güvence ne? Burada kullanılacak silahların daha sonra ülkemizde terör gruplarının eline geçmemesi, terör faaliyetlerinde güvenlik güçlerimize, vatandaşlarımıza karşı kullanılma ihtimalinin doğmaması, bunu özellikle takip edeceklerini ifade ettiler. Biz de bu süreci yakından izliyoruz, takip ediyoruz, tedbirlerini alıyoruz. Bizim değişmeyen bir stratejimiz var. Ülkemizi tehdit eden terör grupları ister yurt içinde ister yurt dışında olsun adı da ne olursa olsun ister YPG, PYD, PKK, DEAŞ, DHKP/C; ne kadar örgüt varsa hepsi bizim için aynıdır, hedeftir ve yurt içinde gerektiğinde yurt dışında ülkemizin, insanımızın güvenliği için gereken adımları atmaktan çekinmeyiz, geri durmayız, bunu geçmişte de yaptık, bundan sonra da icap ederse yaparız.
- DAYI-YEĞEN İLİŞKİSİ: (PYD/YPG’nin DAEŞ’le mücadele ediyor algısı oluşturulmasına ilişkin soru üzerine) Bizim de baştan beri anlatmak istediğimiz bu. Bunlar iki de bir isim değiştiriyorlar kılık değiştiriyorlar. Ama aynı dayı yeğen gibiler. Birisi dayıysa diğeri yeğeni. PKK, PYD/YPG’nin böyle bir ilişkileri var. Dolayısıyla eninde sonunda muhataplarımız bunların birbirinden farkı olmadığını anlayacaklar. Biraz daha Türkiye’nin burada enerjisini bu yönde tüketmesi gerekiyor. Öyle bir tutum içerisindeler. O tutumun gerçekten onlara çok büyük bir maliyeti olacaktır. Eninde sonunda görecekler yani.
‘Piyasalardan olumlu mesajlar geliyor’
Bankalarla ilgili bir sıkıntı yok. Sermayeleri rekor seviyede. Standart master kriterleri iki katından fazla, referans kriterleri 4 puan üzerinde. Asıl KGF teminatı olmasaydı, o zaman büyük sıkıntı yaşanırdı. Takibe düşen kredileri nedeniyle firmalar nakit sıkıntısından batmayla karşı karşıya kalırdı. Tüm bu tedbirler alındı ve işler yoluna girdi. Artık önümüzde seçim, öngörülemeyen bir süreç de olmadığı için rahat rahat uzun vadeli planlarını, yatırımlarını yapabilirler. Birçok gösterge olumlu yönde seyrediyor. Uluslararası değerlendirme kuruluşları, IMF, Türkiye’nin büyüme oranlarını olumlu yönde revize etti. Uluslararası piyasadan da iç piyasadan da olumlu mesajlar geliyor. Nakit, sermaye ihtiyacı doğarsa bunun da çözümü vardır. Merkez Bankası, şartlar icap ettiği zaman gereken adımları atacaktır. Bunda bir tereddüt yok. Ama başka tereddütlerimiz var, yani gerek özel sektör olsun gerek kamu, borç yükümlülüğünün yerine getirilmesi adına elimizde başka araçlarımız da var. İhtiyaç halinde hepsi adım adım ilerleyecek. Her şey yoluna girecek.
- Kimse ‘zeytin hamisi’ kesilmesin: Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinliklerin çoğalmasını engelleyecek, kimyasal atık oluşturulmasını sağlayacak tesis yapılamaz, işletilemez. Ancak alternatif alan bulunamaması ve kurulun uygun görmesi şartıyla bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için bu sahalarda yatırım yapılmasına bakanlık tarafından izin verilebilir. 9 kişilik bir kurul var. Bu kurul uygun görecek. Prensip olarak 3 km mesafede kimyasal atık oluşturacak yatırım tesisi yapılamaz. Alternatif olarak yatırım amaçlı bu alanların kullanılması icap ediyorsa, bunun bir kurul marifetiyle değerlendirilmesi, uygun görülmesi halinde de Bakanlığın oluruyla izin verilebilecek. Tabi bununla kalmıyor ayrıca burada kullandırılan saha da tekrar zeytinlik alanına dönüştürülmüş olacak. Bu konu istismar edilecek bir konu değil. Bazen fiili durumlar var. Eskiden zeytinlik alanıymış ama oraya sanayi tesisi yapılmış. O sanayi tesisinin bir şekilde var olan durumun hukuki hale getirilmesi icap ediyor. Önemli olan nasıl orman alanı eksiltilemez, orman anayasal güvence altındaysa, zeytinlik alanı da başka alanlar ilave edilmesi suretiyle eksiltilemez. Sanki zeytinlik alanı imara açılıyor gibi takdim ediliyor. Kesinlikle yanlış. Bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu başında düzeltmek istedim. 15 yıldır Türkiye zeytin alanında çok fazla mevcudun üzerinde yeni alanlar oluşturdu. Şu anda iki numarayız. 2030’da ikinci sıraya yükseleceğiz. Yani öyle bir takdim ediliyor ki zeytinlik alanlarını yok etmişiz, tarumar etmişiz. Zeytin alanları arttı, zeytin üretimi arttı.
2002’de 620 bin hektar olan zeytin üretim alanı, 2017 başında 845 bin hektara yükseldi. Zeytin ağacı sayısı da 101 milyon 600 binden, 173 milyona yükseldi. Yani kimse ‘zeytin hamisi’ kesilmesin, zeytinlerin sahibi burada. Zeytinyağı üretiminin de 600 bin tondan 1 milyon 730 bin tona yükseldi.