Sosyal medyada dini, etnik ya da cinsel kimlik üzerinden hakarete uğrayan, ağır küfürlere, tehditlere maruz kalanlar çok sayıda üniversitenin de araştırma konusu oldu.
Örneğin The Guardian’da 23 Şubat 2014’de yayımlanan bir habere göre; Ohio’daki Wright State Üniversitesi 51 milyon tweet örneğini inceledi. Tüm küfürleri sıralayarak yüzdelerini okurlarıyla paylaştı. İlk yedi küfür Twitter’daki tüm küfürlerin yüzde 90,6’sını oluşturuyor. Günlük hayatta kullandığımız kelimelerin yüzde 0,5 ila yüzde 0,7’sinin küfür olduğu, buna karşın sosyal medyada bu oranın yaklaşık yüzde 1,15’i ile bunun iki katı olduğu belirtilmekte. Yani her 13 tweetten biri küfür içeriyor.
Bu sosyo-kültürel sorun neredeyse her platformda tartışılırken diğer taraftan ve aynı zamanda bir başka büyük problemimiz de varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Birleşmiş Milletler geçen yıl, en gelişmişinden en yoksuluna tüm dünyada, toplumun yarısının gördüğü şiddeti rapor etti. Bu raporlara göre; dünya genelinde kadınların yüzde 35’i ömründe en az bir kez şiddete maruz kaldı. Belli bir yaş aralığında her beş kadın ve kız çocuğundan biri fiziksel ve cinsel şiddet gördü. 200 milyon kadın ve kız çocuğu da “sünnet” gibi uygulamalarla sakat bırakıldı…
Peki sorun bu kadarla kaldı mı?
İçinde bulunduğumuz COVID-19 salgını sebebiyle uygulanan kısıtlamalar insanları evlerinde ve çevrimiçi platformlarda daha fazla vakit geçirmeye zorluyor. Okul ve işyerlerinin çevrimiçi platformlara taşınması sebebiyle kadın ve kız çocukları bu alanları her zamankinden daha fazla kullanıyor. Kullanım artışı kadın ve kız çocuklarının siber şiddete maruz bırakılma riskini artırıyor. Kadınlar, siber taciz, ısrarlı takip, siber zorbalık, cinsel taciz gibi siber şiddet türlerine maruz bırakılırken, bu durumdan özellikle dijital okuryazarlığı düşük olan kadınlar etkileniyor.
Günümüzde henüz ortak bir tanımı yapılamamış olsa da dünyanın farklı yerlerinden veriler kadın ve kız çocuklarının siber şiddete maruz bırakılma riskinin gün geçtikçe arttığını gösteriyor. Siber taciz ve siber zorbalık Avustralya’da karantina sürecinde %50 artarken, Birleşik Krallık verileri, şikâyet hatlarına yapılan görsel odaklı cinsel taciz başvurularının Mart 2020’de ikiye katlandığını gösteriyor.
Tam da bu nedenle Türkiye’de 2012 senesinden bu yana 16 Günlük Aktivizm çerçevesinde düzenlediği kampanya, etkinlik ve aktiviteler ile kadınlara yönelik şiddete karşı farkındalık yaratmayı hedefleyen BM Kadın Birimi bu kez odağına siber şiddeti koydu.
“Sen de bir ateş böceği yak, karanlığı aydınlat” sloganı ile 1 milyon ateş böceği toplamayı hedefleyen kampanya, siber şiddet sebebiyle dijital dünyanın dışına itilen kadın ve kız çocuklarına dikkat çekerken, herkesi çevrimiçi dayanışma ağı oluşturmaya ve karanlığı aydınlatmaya davet ediyor.
Böyle bir duruma medyanın sessiz kalması mümkün mü? 16 gün boyunca sayfalarımız kampanyanın haberlerine açık olacak. Milliyet olarak bir adım daha atmanın önemine inanıyoruz. Çünkü bu hepimizin sorunu…
https://atesbocekleri.info/