Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



     Türkiye İsrafı Önleme Derneği Başkanı, AKP Diyarbakır milletvekili Prof. Dr. Aziz Akgül sayesinde mikro krediyle yatıp mikro krediyle kalkar olduk. Çok da iyi oldu. Şimdi sıra mikro kredinin ne olup ne olmadığını iyi anlamakta.
     TV'deki söyleşilere ve gazetelerdeki haber / yorumlara baktığımda ilk kaygım, işin başını bir siyasinin çekmesi ve yerel seçimlerin de yaklaşmakta oluşu nedeniyle Bangladeş'teki özgün modelin Türkiye'de uygulanabilmesi için gerekli sabır ve sebatın gösterilemeyeceğiydi. Zaten sevgili Çiğdem Anat'ın CNN Türk'teki Ajans programında da salı günü bu kaygılarımı dile getirdim.
     Programı izleyen Hakkı Devrim, ertesi gün Radikal'deki köşesinde "Tamer milli zaafımızdan endişeli. Sabır ve sebat yoksunu oluşumuzundan. Ben işin içine siyaset ve devlet memurlarının girmesinden endişe ederim. Onların şavullayacağı ve başbakanların kürsülerde dile getireceği, gösteriye elverişli bir konu değil bu. Aslında tam bunun aksi" uyarısında bulunmuş.
     
     Prof. Yunus şaşkın!
     Meslekte duayen olmanın farkı bu işte. Hakkı Bey, Türkiye'de bu işin ne yönde sulandırılacağını ilk bakışta kavrayıvermiş. Zaten mikro kredinin Bangladeşli mucidi Prof. Muhammed Yunus da Türkiye'ye geldiğinden beri olan - bitene fevkalade şaşkın. 3 gündür her fırsatta "Projemiz, 26 yıllık geçmişine rağmen bugüne kadar hiçbir ülkede bir başbakan tarafından başlatılmadı" (bakınız dünkü Dünya) deyip duruyor. Duyanlar da bunu Türkiye'ye iltifat zannediyor, ama tam tersi. Zira Yunus, Doğan Kitap'tan çıkan "Yoksulluğun Bulunmadığı Bir Dünyaya Doğru" adlı kitabında ısrarla "Mikro kredide ilk şart, hükümetlerin müdahalesinden uzak olmaktır" diyor. Çünkü hükümetlerin müdahalesi iltimasa, istismara açık, dolayısıyla da sonuç hüsran oluyor.
     
     Fak - Fuk - Fon'un parası
     Pekiyi bizde yapılmak istenen ne? Hafta başından bu yana duyduklarımıza bakacak olursak, sevgili Hakkı Bey'in fevkalade isabetle endişelendiği gibi bizde devlet, daha baştan inisiyatifi ele alıyor. Pilot uygulamada bile Diyarbakır Valiliği başrolde. Prof. Akgül İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ile de işbirliği içinde olduklarını, neredeyse her TV programında iftiharla vurguluyor. Devlet Bakanı Beşir Atalay'a bağlı Fak - Fuk - Fon'da birikmiş 1 katrilyon lirayı da bu projede kullanmak istiyor.
     
     Bunun adı mikro finans!
     Görünen o ki Akgül'ün projesi, kendi seçim bölgesi Diyarbakır'da Bangladeşli Prof. Yunus'un mikro kredi modeline benzer bir yöntemle başlasa da kısa sürede mikro finansa dönüşecek. Bankalar Birliği ve BDDK'nın hafta başında hazırlıklarına başladıkları Mikro Kredi Bankacılığı Kanun Taslağı'na konan "Bireysel kredilerde üst sınır 5 milyar, kurumsal kredilerde 20 milyar lira" maddesi de bunun kanıtı.
     
     Kurumsal kredi mi?
     Orijinal Bangladeş modelinde ise "kurumsal kredi" türü bir kavram olmadığı gibi, bireysel kredide de başlangıç için üst sınır hâlâ sadece 50 milyon lira. Türkiye'de kişi başına milli gelir Bangladeş'in kabaca 10 katı desek, eğer Bangladeş modeli uygulanacaksa bizdeki mikro kredinin üst sınırının da 500 milyon lira civarında olması lazım. Nitekim 2002 Ağustos'undan bu yana iğneyle kuyu kazarak Kocaelili 200 ev kadınını iş sahibi yapmaya çalışan Kadın Emeğini Güçlendirme Vakfı'nın uygulamasında da sanıyorum üst sınır 500 milyon lira.
     
     Gemici de yapmıştı
     Sakın yanlış anlaşılmasın. Yoksul kesimin mikro finansla iş sahibi yapılması da alkış tutulacak bir girişim, ama yepyeni bir uygulama falan değil. Denenmemiş hiç değil. En son Ecevit hükümeti döneminde, Fak - Fuk - Fon Devlet Bakanı Hasan Gemici'ye bağlıyken, 2 yılı geri ödemesiz düşük faizli 5 yıllık küçük kredilerle 275 bin aile kendi yaşadıkları yörelerde iş sahibi yapılmıştı. Dileyenler ayrıntılarını Gemici'den öğrenebilirler.