Bir ünlemli başlıkla daha karşınızdayım. Aslında Türkiye yolları, sürücüleri ve yayalarıyla, trafiğiyle ilgili tüm cümleler sonuna en koyusundan ve en büyük puntosundan bir ünlemi hak ediyor. İki hafta önce, aynı gün içinde başımdan geçen iki olayı aktaracağım.
Günler süren yağmur gitmiş, kara bulutlar yerini bahar güneşine bırakmıştı. Yağmur, çamur fark etmez ama işe doğru yapacağım 20 km’lik yolculuğa bu kez güneş eşlik edecekti.
Mutlu, mesut bir şekilde yola çıktım. Henüz bir kilometre gitmemiştim ki, bir süredir arnavutkaldırımı taşları yenilenen ve bu yüzden tek şeride düşen Akaretler yokuşunda bir taksi arkadan bana çarptı.
Kimse kusura bakmasın ama bir motosiklete çarpılmasını, “Trafik bu, kaza olabilir. Yeter ki kalpler kırılmasın” düşüncesi kapsamında değerlendiremiyorum. Trafikte araç kullanıyorsan, önündeki araçla takip mesafene dikkat edeceksin.
Küfür ve yumruk
Her neyse, çarpmaya rağmen motorumla birlikte ayaktaydım. Arkama döndüm, eldivenli elimle taksiciye “Ne yapıyorsun, dikkat etsene” mealinden bir işaret çaktım. Taksinin sahibi değil, şoförü olduğu apaçık belli genç kişi aracından inerek bana “Yolun ortasında ne duruyorsun. Bir siz eksiktiniz şu yolda” diye bağırdı, sonra küfürle devam etti.
Küfüre rağmen soğukkanlı yanıtım “Hem arkadan çarpıyorsun hem de suçluyorsun” oldu. Adam ne cevap verdi dersiniz; kafamdaki kaska aldırmadan bana yumruk attı.
Film kopmuştu; “en iyi savunma hücumdur” felsefesini içinde bulunduğum duruma uyarlamaktan başka çarem kalmamıştı. Neyse, esnaf araya girdi; olası bir facianın eşiğinden döndük. Adamın hâlâ süren sözlü tacizlerine karşılık verirken bir yandan da 155 Polis İmdat’a olay yerini tarif etmeye çalışıyordum.
Dakikalarca polis bekledim.
Ofiste de işler ve bir toplantı beni bekliyordu. Hasarsız motoruma atlayıp gazetenin yolunu tuttum; o sinir harbinde taksinin plakasını bile almayı akıl edemedim.
Diğer olay akşam iş çıkışında oldu. TEM’i D100 karayoluna kavuşturan bağlantı yolunda Haliç istikametine doğru sağ şeritte yol alırken, yarısı emniyet şeridinde yarısı da benim gittiğim şeritte olan bir araç beni resmen sıyırdı.
Nasıl düşmedim bilmiyorum. Genellikle trafikte aralardan sıyrılmaya çalışan motosikletler, otomobillerin aynalarına çarparlar ve bu da sürücülerin canını sıkar. Bu kez beni sıyıran otomobil aynamın yönünü değiştirmişti. Birkaç yüz metre ileride trafik tıkanmıştı. Beni sıyıran araca doğru yaklaştım. Dikiz aynasında beni gören aracın şoförü, “resmi” bir kişilik olduğunu vurgulamak için ördek sirenini birkaç kez “kvak, kvak” diye öttürdü.
“İşine git güzel kardeşim”
Yanına geldiğim aracın şoförü camını indirince yüzleştiği “Beni deviriyordun” cümlesine tehditkar bir şekilde “Güzel kardeşim niye işine gitmiyorsun?” yanıtını verdi. Aslında net bir mesaj içeren bu cümleye, şoförün yanında oturan şahsiyetin elindeki düğmeden çıkan birkaç “kvak, kvak” daha eşlik etti.
Bir günde iki vukuat fazla. “Umarım sağ salim eve ulaşırım” diyerek yoluma devam ettim; şu resmi aracın içinde UH olan plakasını birkaç kez tekrarlayarak.
Kendimize dikkat edelim dostlar; çünkü yollar hiç de tekin değil. Ve bir kez daha anladım ki herkesin kral olduğu asfaltta, kapladığın alan kadar saygı görüyorsun. Ben de beton mikserlerinin önünde saygıyla eğiliyorum.
Ölen ölür ama kalan sağlar bizimdir...
Kullanılmış Motosiklet Fuarı
Yarın motosikletçi kadınların yeni platformu PembeA2‘den onlarca motosikletçi arkadaşımla Ağva’ya gidip geleceğim. Bu geziye ve gezide test edeceğim yeni BMW F 800 GS’e ilişkin izlenimleri yakında okuyacaksınız. Yarın yani
13 Nisan Pazar günü planı olmayan İstanbullular için harika bir önerim var. BMW Motosiklet’in gelenekselleşen Kullanılmış Motosiklet Fuarı yarın Borusan Oto İstinye’de düzenleniyor.
2005’ten beri düzenlenen fuarda her marka motosiklet kullanıcısı 500 cc. ve üzeri motor hacmindeki araçlarını satmak veya yeni bir model almak için bir araya geliyor. Motosikletle ilgilenen herkesin ücretsiz olarak ziyaret edebileceği Kullanılmış Motosiklet Fuarı bu kez açık alanda gerçekleşecek.