Yollarda 21 yıl önce, 1987’de boy gösteren ilk Transalp, yeni bir motosiklet sınıfını müjdelemişti; bir orta sıklet yol ve arazi makinesini. Bu motosikletin kendine özgü çok yönlü felsefesinden hiçbir kısıntıya gitmeyen Honda, performansını artırdığı, makyaj yapıp iyice güzelleştirdiği ve ABS-PBS fren sistemiyle donattığı Transalp’i beğenimize sundu.
Transalp’in ilk jenerasyonu 1987’de piyasaya çıktığında küçük bir devrim etkisi yaratmıştı. Motosikleti orta hacimli V twin (o dönemde 600 cc) motorla donatan Honda, böylece ürün yelpazesini iyice genişletmiş, Transalp’in (rakip tek silindirli arazi motosikletleri için pek de tavsiye edilmeyen) uzun asfalt mesafelerini de rahatça katedebilmesini sağlamıştı.
Transalp kısa sürede “motosikletin İsviçre ordu çakısı” diye tanımlanmaya başlanmıştı. Stiline pek dokunmayan Honda’nın, her yeni modelde ufak tefek iyileştirmelerle motorunu güncellediği (2000’de 650 cc) Transalp 20 yılda “iyi bir yatırım” olarak sarsılmaz bir ün edindi.
2008’e geldiğimizdeyse, Honda bu kez 700 cc’lik bir motorla karşımıza çıktığı yeni Transalp’te şase ve makinede geleneğe bağlı kalmasına rağmen stilde radikal bir evrime gitmiş. Geçen hafta Honda’nın Gebze’deki tesislerinde motosiklet medyasından bir grup arkadaşla test ettiğim yeni Transalp, estetiğinin de etkisiyle insanı hemen yanına çekiyor.
Kıyaslandığında tanınmaz bir hale gelen Transalp, her şeyden önce daha estetik ve sanki daha yararlıymış gibi duruyor. Arazi motosikleti ruhunu koruyan yeni Transalp’in şasesinde küçük modifikasyonlar var. Ancak standart makinedeki en dikkat çeken dönüşüm ön tekerlek cantının 21 inçten 19 inçe düşürülmesi; ki bu tekerlek istenilen arazi \ yol şartlarına uygun şekilde kolayca değiştirilebilir.
Transalp’in “tarihten gelen” en önemli özelliklerinden mükemmel doğallıktaki sürüş pozisyonu ve kolay kavrama bu modelde de korunmuş. Ancak bu motosiklet sanki biraz uzunca arkadaşlar için yaratılmış; boyu 1.80 ve üzerinde olan arkadaşlar duruş halinde kolayca iki ayaklarını yere yapıştırabilir. Açık yoldaysa Transalp 700, geliştirilmiş süspansiyonlarıyla hem sürücüye hem de yolcuya daha iyi bir konfor vaat ediyor.
F 650 GS/F 800 GS
BMW motosiklet merakla beklenen F 650 ve F 800 GS’in yenilenmiş hallerini tüm dünyada aynı anda, 8 Mart’ta Türkiye’de de görücüye çıkardı. Henüz deneyemedik; İstanbul The Hall’daki lansmandan edindiğimiz izlenimler ve anlatılanlarla yetinmek zorundayız.
F 650 GS aşina olduğumuz tasarımının yanında tamamen yenilenmiş bir motora sahip. Kalbinde abisi F 800 GS gibi BMW’nin takdire şayan yüksek teknolojili 798cc paralel ikiz motorunu barındıran bu motosiklet, 71 beygirlik gücüyle abisinden daha yumuşak ve başlangıç için daha kolay bir sürüş imkanı sağlıyor. Bu konfigirasyonun gücü, mükemmel yakıt ekonomisine rağmen ılımlı arazi ve ortalama yol şartlarında oldukça yeterli.
Alçak oturma pozisyonu ve el kontrollerine rahat erişim, F 650 GS’i sürüşü kolay, günlük kullanım için ideal ve yeni başlayanlar için mükemmel bir motosiklet yapıyor.
Yepyeni F 800 GS ise orta sıklet macera-spor sınıfında BMW’nin liderlik geleneğini bir adım öne taşıyor. Dengeli, hafif ve 85 beygir gücündeki F 800 GS, zorlu arazi şartlarında ve uzun yolda mükemmel bir performans sözü veriyor. Denemek gerek...
Fuara son çağrı
Dalgaya gelenler için son uyarı; Türkiye’nin en önemli motosiklet fuarı Motoshow 2008 yarın sona eriyor. Gelen bültenlerden biri dikkatimi çekti: e-rider. Tezgahını 1. Salon, 122 No’lu standda açan Mozaik Grup, elektrikli hobi araçları sınıfındaki e-rider’ı, yokuş yukarı da kayabilen kaykayları, saatte 7 km hız yapan deniz skuterleri ve elektrikli bisikletleriyle birlikte satıyor.
E-rider modelleri 700 dolardan başlıyor.