Yaklaşan İstanbul depremi için çok bilinmeyenli ya da çok bilinenli bir denklem var karşımızda.
İBB açıklamalarına göre, şehirde 90 bin ağır hasarlı bina var.
Bu yapılarda toplam 1.5 milyon insan yaşıyor.
Büyüklüğü 7’yi aşan bir depremde bu binaların çökeceğini içinde yaşayanlar da biliyor. Devlet ve belediyeler de biliyor.
Ve bu noktada koca bir imkânsızlık devreye giriyor.
Bu 1.5 milyon insan ne evlerini güçlendirecek veya yıkıp yeniden yaptıracak maddi imkana sahiptir ne geçici de olsa kiraya çıkacak paraları vardır.
Ne bu sayıda kiralık konut mevcuttur ne de kimse onlara bunun için beş kuruş kredi vermektedir.
Bu insanlar için (bir kara mizah olarak) bilimin yanılması için dua etmekten başka çare kalmamaktadır.
Peki, beklerken yapılacak hiçbir şey yok mu?
Pekâlâ var.
Öncelikle bir deprem bakanlığı kurmak.
Yabancılara konut satışını durdurmak.
İstanbul’a göçü mümkün olduğunca önlemek.
İstanbul’dan dışarı göçü teşvik edici önlemler almak.
Depremden sağ ve yaralı kurtulacak yurttaşlara ilk yardım ulaştıracak planları yapmak.
Karadan ve denizden tahliye planlarını hazırlamak.
Gaz ve elektriği de anında kesecek bir erken uyarı sistemi geliştirmek.
Bunların şimdiden planlanması şart.
Tabii bu planlama için ilgili bakanlıklar ile belediyelerin birlikte çalışması şart. Bu da karşımızda duran bir başka mesele.
LİMANDA YANGIN
Deprem sırasında İskenderun Limanı’nda üst üste dizilmiş konteynerler devrildi ve yanıcı maddeler aniden alev aldı.
Yangının ikinci günü, yani 7 Şubat’ta karadan ve havadan müdahale edildiği, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de söndürme çalışmalarına katıldığı haberleri ajanslara yansıdı.
Aynı gün Rusya’nın TASS ajansı, İskenderun’daki yangına müdahale için Türkiye’nin yardım istediğini, BE 200 jet yangın söndürme uçağının Rusya Acil Durumlar Bakanlığı tarafından Türkiye’ye gönderildiğini bildirdi.
Rusya’dan 9 Şubat’ta gelen açıklamada yangını BE 200 uçaklarının söndürdüğü bildirildi.
Ankara, yangının 10 Şubat günü (yani 5’inci gün) tamamen söndüğünü açıkladı.
TSK’ya gelince. Geçen yıl başında Orman Bakanlığı ile TSK arasında çok yararlı bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre, TSK orman yangınlarında yedek güç olarak hareket edecekti. 2 adet C 130 uçağı ile 18 helikopter bu görevle donatılacak ve Kayseri’de konuşlanacaktı. Nitekim son Marmaris yangınında TSK’ya bağlı hava araçları da başarıyla görev yaptılar. İskenderun’da TSK imkânlarından ne ölçüde yararlanıldı, bilmiyoruz.
Bir muhtemel İstanbul depreminde büyük yangınlar da görülebilir. Bu yangınlarda etkili bir hava söndürme gücü gerekebilir. Hızlı ve etkili müdahale için kendi imkânlarımızı geliştirmek zorundayız. İskenderun dersi bunu gösterdi.
İHTİMAL
Yıllar önce bir gün rahmetli Tarık Minkari hocamız ile sohbet ediyoruz.
Ben okuduğum bir haberi naklettim kendisine:
- Bir paket sigaranın 20 yılda yüzde 10 oranında kansere yol açtığı bilimsel olarak ispatlanmış hocam.
- Eee…
- İngiliz doktorlar arasında sigara içenlerin oranı bu yüzden yüzde 1’e düşmüş…
- Eee?
- Türkiye’de ise doktorların yüzde 40’ı hâlâ sigara içiyormuş.
- Peki?
- Yani hocam, siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Sevgili Tarık Hoca dedi ki:
- İngiliz doktor yüzde 10 ihtimalle kanser olurum diye sigarayı bırakır. Türk doktor yüzde 90 ihtimalle kanser olmam diye sigaraya devam eder. Mesele bundan ibarettir.
P P P
Bizim bilimsel bulgulara bakışımız aşağı yukarı hep böyle.
Örneğin, kimimiz İstanbul’da 7 yılda yüzde 70 ihtimalle deprem olacak diye endişeli.
Kimimiz “Demek ki yüzde 30 ihtimalle olmayacak” rahatlığı içinde.
BAĞIŞLAR
Yurt dışında, Türkiye’nin de üye olduğu uluslararası bir kuruluşta çalışan dostumuz telefonda:
- Bizim kuruluşta çalışanlar da deprem için bir yardım kampanyası düzenlediler, bir miktar para toplandı diyor.
- Çok güzel.
- Parayı nereye gönderelim diye bana sordular, bir yanıt veremedim sen ne dersin?
Hiç düşünmeden cevap verebilmeyi isterdim. Ama veremedim:
- Araştırayım, diyerek telefonu kapattım.
Para bağışı kabul eden yardım kuruluşlarına bir güvensizliğin olduğu herkesçe biliniyor. Bu güvensizlik azalmıyor, artıyor üstelik. Bu kuruluşların güven kazanması için tek yol var: Bağımsız denetçilere incelettirmek. Nereden kaç para geliyor, nereye gidiyor? Bağışçıların isimleri. Paranın harcandığı alanlar. Yöneticilerin maaşları, vs.
Bunlar şeffaf hale getirilirse güven az veya çok sağlanacaktır.