Türkiye, 19 Mayıs’ta Atatürk’ün Samsun’a çıktığı günü “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak anarken, Yunanistan aynı gün Pontus anıtlarına çelenk koyarak Pontus Rum soykırımını anma günü düzenliyor. Tabii o gün aynı zamanda Türkiye’yi “Ermeni, Keldani, Süryani, Arami” soykırımlarıyla suçlamayı da ihmal etmeyecekler. Yakında Dersim’i de kampanyaya eklerlerse şaşmayacağız.
Biz eskiden İzmir, Aydın gibi illerimizin kurtuluş günlerinde törenler düzenlerdik. Bu törenlerde Türk askeri temsili Yunan askerini denize döker, süngüyle maketlerini parçalardı. Sonraları bu tür kutlamaların dostluğa ve barışa sığmadığını düşündük. Çoktandır bunlardan vazgeçtik. Ancak biz böyle yaptıkça karşı taraf düşmanlığı artırdı; yeni yeni soykırım masalları icat ediyor, dünyanın dört bir yanında Türkiye’yi küçültmek için ne gerekirse yapıyor. Bu arada ne 1919’da Batı Anadolu’yu işgal ederek 3.5 yıl boyunca uyguladıkları vahşetten, ne çete savaşlarıyla Karadeniz’de Pontus Rum devleti kurma girişimlerinden söz ediyorlar.
Oy avcısı siyasetçiler... Sürdürülen düşmanlığın ve gerçekleşmeyen hayallerin gelecek nesillere fayda getirmeyeceğini biliyorlar ama umursamıyorlar.
Yarattıkları düşmanlığın kendi halklarının sırtına biraz daha fazla askeri harcama olarak bindiğini de biliyor ama bilmezden geliyorlar.
TEŞVİK
Böyle haftalarda teşvik primi iddiaları mutlaka gündeme gelir. Nedir teşvik primi? Rakibinizin puan kaybetmesi için onun rakibine prim vaat etmek. Şike kadar olmasa da ona yakın etik dışı bir girişimdir.
Gelelim bu haftaya... Bu hafta en kritik maçlar var. Beşiktaşlılar Malatya’nın Galatasaray karşısında direnmesini, Galatasaray ise Göztepe’nin Beşiktaş’tan en az bir beraberlik almasını istiyor.
Peki, teşvik primi var mı? Var...
Daha doğrusu, varmış. Arif Kızılyalın’ın Cumhuriyet’teki yazısından öğrendik.
Hayır, yasa dışı değil gayet yasalmış.
TFF kararıyla ligde galip gelen her takıma 2 milyon 700 bin lira prim ödenmekteymiş. Eğer kulüp primi futbolculara dağıtırsa her futbolcuya 100 bin liradan fazla para düşer. Az para değil. Futbolcuyu gayrete getirecek bir miktar sayılabilir.
TEKAÜT
ABD’de emekli general ve amiraller Biden yönetimine zehir zemberek bir uyarı mektubu gönderdiler.
Fransa’da da aynı şekilde emekli generaller Macron’a muhtıra verdiler. Halen orduda görevli kimi personel de emekli generallere katıldı. Macron yönetimini resmen tehdit ettiler.
Sözü nereye mi getireceğiz? 2. Abdülhamit’e.
Ünlü yazarımız Refik Halit Karay’ın kitabında rastladık.
Diyor ki tekaütlerle (emeklilerle) ilgili olarak:
“Abdülhamit ‘tekaüt’ kelimesinden ve fiilen tahakkukundan (gerçekleşmesinden) hiç hoşlanmazdı. Tekaütlüğünü isteyenden de şüphelenirdi. O sebeptendir ki memurlar tekaütlük talebinde bulunmaktan çekinirler, yatalak halde bile memur kalırlar, memur olarak tam maaşla ölürlerdi.”
Padişah neden böyle yaparmış? Karay yazıyor:
“Galiba işsiz kalınca aleyhinde bulunmalarından ve aleyhte bir tekaütler topluluğu teşekkül etmesinden korkardı. Memur emri altında idi, tekaüt nispeten dışında.”
Kuşkucu Padişah’ın böyle kuşkuları da varmış.
CESSUR
Bilmece: Dünyanın en cesur hayvanı hangisidir?
Aslan, kaplan, fil, gergedan, timsah?
Hiçbiri değil. Şair Ahmet Haşim’e göre en cesur hayvan ‘tahtakurusu’dur. Nedenini anlatır:
“...Hiç şüphe yok ki, aslan bile, bu bir kahve damlası kadar küçük hayvandan daha fazla cesur değildir.
Her hayvanın avı, kendisinden daha küçük daha korunmasız bir yaratık iken, tahtakurusunun gıdası, kendisinden bir milyon kez büyük, güçlü olan insanın derisi altındadır.
Uzanmış yatan bir adam, bir tahtakurusu için nedir? Muhakkak Himalaya Dağları gibi korkunç bir girinti ve çıkıntı âlemi! Her kımıldanışında bin tahtakurusunu ezip patlatmağa muktedir olan bu müthiş avın vücudundaki tatlı kan damlasını emmek için küçük böceğin silahı nedir? Ezilirken parmağa bulaştırdığı yalnız bir iğrenç küçük koku zerresi! Ne müthiş cesaret!”