Elimizde, birkaç gün önce yayımlanan milletvekilleri albümü... Albümün sayfalarını çevirirken gözümüz AKP İstanbul milletvekili Hüseyin Besli’nin verdiği bilgilere dayanılarak yazılmış özgeçmişine takılıyor. "GÖRELE - 1953. Ahmet - Emine - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji bölümü. (...) SSK Gedikpaşa Dispanseri doktor yardımcısı... "
Doktor tamam da doktor yardımcısı! ne ola ki?
Arkadaşımızın meraklanıp kendisine yönelttiği soruyu Hüseyin Besli şöyle yanıtladı dün:
"Şeyyy, o tabir galiba pek doğru olmamış... Tıbbi bir şey değil... İdari yardımcı diyebilirsiniz... Şöyle anlatayım... Hani, SSK’da doktorlara yardım eden görevliler vardır. Doktorun karşısındaki küçük masada otururlar... Hastayı muayene eden doktor, küçük masadaki görevliye döner, bu hastamızın reçetesini yazalım, filanca servise nakledelim, vs. der... Ben bir ara bu işi yaptım. Kastettiğim bu..."
Durmadan çalan savaş tam - tamlarına, bir de savaş zam - zamları eklendi.
Mustafa Öncül
Profesör Cem Say hükümet koltuğunda oturanlara soruyor:
Atatürk Türkiyesi’nde şu iki sözden hangisi doğru olabilir:
1)Milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir...
2)Cinayet kaçınılmazsa zararları en aza indirmek ve cinayet sonrasında söz sahibi olmak için katilin yanında yer almak caizdir!
Emekli asker Sadi Koçaş’ın "Atatürk’ten 12 Mart’a" adlı kitabında anlattığına göre... Amerika Başbakan olmadan önce Süleyman Demirel’e "İran, Irak ve Türkiye Kürtlerini federe bir cumhuriyet haline getirelim. Bunu Türkiye’ye bağlayalım, toprak kazanmış olursunuz" şeklinde bir öneride bulunmuş. Demirel öneriyi kabul etmiş. Ancak Başbakan olduktan sonra askerlerin tepkisi üzerine uygulamaya koyamamış...
Konuyu Nazmi Kal Cumhuriyet’te yazdı. Demirel yazının diğer bölümlerine yanıt yolladı. Ancak bu bölüme hiç değinmedi.
Yıllarca ekonomimizin düzelmesi "yabancı
sermayenin gelişine bağlı" dediler. Meğerse ekonomimiz "yabancı asker" in gelişine bağlıymış...
Arman Salepçi
Financial Times gazetesi "Türkiye batmasına izin verilmeyecek kadar önemli bir ülke" diye yazmış. Gel de onu hortumculara anlat...
Haldun Ertem
Amerika Kuzey Irak’ta ikili oynuyor, bölgede sivil halka silah dağıtılıyor. Bunlar yabancı asker değil yalancı asker.
Akif Kökçe
Bir birlik oluşturan DEHAP, HADEP, SDP ve EMEP Genel Başkanları Mehmet Abbasoğlu, Ahmet Turan Demir, Akın Birdal ve Levent Tüzel, gazetecilerle bir sohbet toplantısı düzenlediler... Sohbette söz Kuzey Irak’taki oluşumlara geldi. DEHAP Genel Başkanı Mehmet Abbasoğlu, sorulan soru üzerine Kuzey Irak’ta Kürtlerin bağımsız veya federe bir devlet kurmasını doğru ve mantıklı bulmadıklarını söyledi:
- Türkiye için doğru bulmadığımız bir çözümü Irak için de doğru bulmayız, dedi...
Ayrıca bölgenin bir devlet oluşumuna uygun olmadığını ekledi.
HADEP Başkanı Ahmet Turan Demir, artık klasik sınırların önemini kaybettiğini, ekonomik sınırların geçerli olduğunu söyledi.
Klasik soru soruldu:
- Acaba Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt Devleti nüfus yapısının özelliği nedeniyle Türkiye’ye doğru genişler mi?
Turan Demir’e göre Türkiye’de demokrasi ve refah ilerlediği ölçüde Kürtler bir başka coğrafyada yaşamaya özenmeyecekti... Türkiye’nin kendi Kürt yurttaşlarını sevmesi, ileri dönük kaygıları tamamen giderecekti.
Hükümetin Kuzey Irak’la ilgili politikayı Kürt düşmanlığı üzerinden yürütmesi ve "Kürt devleti kurulursa..." kaygıları hem hedefi küçültüyor hem Kürtleri üzüyordu....
Söz Siirt seçimlerine geldi... DEHAP Siirt’te seçime katılmayarak boykot ediyordu. Seçimi AKP’nin 3 - 0 kazanması büyük ihtimal taşıyordu.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dinçer Gülen, 82 öğretim üyesi ve 89 araştırma görevlisi ile birlikte yaptıkları toplantının sonucu konusunda bir not göndermiş... "Yükseköğretim Kanunu hazırlamanın ihtisas, bilgi birikimi ve deneyim gerektiren bir iş olduğu defalarca tekrarlanmıştır..." şeklinde başlayan not "Bu yasa taslağının, Fakültemiz Akademik Kurulu ve araştırma görevlilerinin yaptığı toplantılarda, geri çekilmesi gerektiği yönünde oybirliği ile karar alınmıştır." diye bitiyor.