CHP Genel sekreteri Adnan Keskin yeni bir yolsuzluğu anlatıyor:
      - Refaeddin Şahin' e bağlı Başbakanlık Toplu Konut İdaresi, Eskişehir'de bir iş merkezi inşaatını ihaleye çıkardı ve bunu Tepe İnşaat kazandı...
      - Yolsuzluk bunun neresinde?
      - İhaleye hangi firmaların davet edileceğini ve hangi firmanın kazanacağını biz biliyorduk ve bu durumu günler öncesinde notere tesbit ettirdik. Sonuç aynen doğru çıktı. İhaleyi Tepe İnşaat Grubu kazandı.
      - Tepe'nin kazanacağını nasıl bilmiştiniz peki?
      - Elimizde, daha işin başında, Tepe Grubu'yla Başbakanlık Toplu Konut İdaresi'nin işbirliği içinde olduğunu gösteren yazışmalar vardı. İşin nasıl yapılacağı, ihaleden önce Tepe Grubu tarafından bir brifingle DTP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk' a anlatıldı. Ayrıca, Tepe Grubu'nun, Konut İdaresi'ne geçtiği bir faks mesajında ihaleye hangi şirketleri çağırılması gerektiği dikte ediliyordu.
      - Elinizde başka ne gibi yolsuzluk dosyaları var?
      - Mardin'de 40 tane okul inşaatı işi ihaleye çıkartılıyor. Sonuçlanan ihale, Mardin'in önde gelen ANAP yöneticilerinin itirazı üzerine iptal ediliyor. Açılan yeni ihaleyi, ilk ihaleye itiraz eden ANAP'lılar kazanıyor.
     ÂAdnan Keskin baÅŸka yoluzlukları da anlatıyor...
      Ama boşuna... Yolsuzluk eğer CHP ya da sol yaparsa kabahattir. Sağ partiler yaparsa haber dahi olmaz. İşte İSKİ... Neydi İSKİ? Bu kuruluştan ihale alan müteahhitlerin CHP'ye teberru yapması. O arada Müdür Ergun Göknel'in aradan para tırtıklaması. Bedelini CHP tonla oy kaybederek, Ergun Göknel 5 yıl yatarak ödedi... Binlerce İSKİ yaşanıyor o gün bugün. Tık yok... Ne Gülay Atığ'ın ne Mustafa Kalemli'nin ANAP'lı oluşu bu partiye leke sürüyor. Karadeniz otoyolu başlıbaşına bir İSKİ'dir. Kimse oralı değil. Sağ partilerin yolsuzluk yapası olağan icraattan sayılıyor. Namuslu olmak ise sadece sol ve sosyal demokrat etiketini taşıyan kadrolar için mecburiyet. Nasıl bir mantıksa?
      Trafik canavarına karşı başlatılan şarkılı kampanyaya okurlarımızın da katılabileceğini duyurmuştuk. Sayın Ercüment Özargun aşağıdaki uyarlamaları göndermiş. Beğeninize...
      ***
      Şoför hızlı gitme, ruhunu hicranıma yakma
      Öldürme beni, öldürüp de şarampola atma
      ***
      Bu kadar yürekten çağırma beni
      Bir gece otobüsle gelebilirim.
      Beni beklersin ama, şoför uyursa,
      Belki de yolunda ölebilirim.
      ***
      Bir ihtimal daha var
      O da ölmek mi dersin
      Belki de ölmek için
      Yolculuğu seçersin.
      ***
      Sabret gönül bir gün olur
      Bu hasret diner.
      Duyulan kazalar canım
      Sanma ki biter.
      ***
      Nihansın dideden ey mesti nazım
      Bana cihanda kazasız bir gün lazım.
      ***
      Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına
      Ey şöförler diyorum, çıkar mıyız yarına.
      ***
      Gam çekme güzel n'olsa baharın sonu yazdır.
      Şoförlerin de bir çoğuna ne söylesen azdır.
      Bu sahneyi televizyonda da gördük... Başkan Clinton, eşi Hillary... Arkalarında ABD Dışişleri ve Savunma Bakanları... Kenya ve Tanzanya büyükelçiliklerine yönelik saldırıda ölen 10 ABD'linin Andrews Hava Üssü'ndeki cenaze törenindeler. Başkan Clinton ve eşi Hilary Clinton birara kendilerini tutamıyor, ağlıyorlar. Aklımıza, ister istemez, birer ikişer değil, PKK saldırılarında bazan 10 - 15'ini birden kaybettiğimiz şehit erlerimizin cenaze törenleri geliyor. Çoğunda, subaylar dışında bir tek devlet adamı göremiyoruz. Muhteremler, bir tek erimizin cenaze törenine katılmazlar ama şereflendirdikleri! düğün sayısı saymakla bitmez. "Milli birlik" düğün olunca akıllarına gelir.
     ÂTürker Sanal'ın "Demirel'den siyasi fıkralar" adlı kitabı 4'üncü baskısını yaptı. GönderdiÄŸi yeni baskı için Türker Sanal'a teÅŸekkür ederken içinden iki fıkrayı sizlere sunalım.
      Beğendik mağazısının açılışında leblebi çekirdek fiyatlarını astronomik bulan Demirel bir leblebi fıkrası anlatmış.
      Sadrazam sefere çıkacakmış. Yerini kime bırakacak? Bir "yarışma" düzenlemiş. Adaylara sormuş.
     Â- Benim yokluÄŸumda neler yapacaksınız?
      Herkes uzun, uzun "planını, programını" anlatmış.
      İçlerinden biri ise şöyle demiş:
     Â- Efendim, sizin yokluÄŸunuzda leblebiye narh koyacağım. Leblebi fiyatının artmasını önleyeceÄŸim. BaÅŸka bir ÅŸey yapmayacağım.
      Sadrazam "kararını" açıklamış:
     Â- Yerime "bu adam" oturacak.
      Herkes sormuş:
     Â- Neden o?
      Sadrazam:
     Â- Bunun "ne yapacağı" belli, leblebi fiyatını sabit tutacak. Ötekilerin ise ne yapacağı belli deÄŸil. Bakarsınız ortalığı karıştırırlar.
      ***
     ÂTansu Çiller'in DYP Genel BaÅŸkanı seçildiÄŸi günün ertesinde, "biz ÅŸimdi ne yapacağız, partinin geleceÄŸi ne olacak?" diye endiÅŸelerle Baba'ya koÅŸan partililere Demirel ÅŸu fıkrayı anlatmış:
     Â- Leylek havada uçarken yerde bir yılan gördü mü, hemen üzerine atılmaz. Ya ne yapar? BulunduÄŸu yerden daha yükseÄŸe çıkar. ÇıkabileceÄŸi en yüksek noktaya geldikten sonra birden yılanın üzerine doÄŸru pike yapar. Bir ÅŸimÅŸek hızıyla yılanın üzerine iner, yılanı belinden kaptığı gibi tekrar eski yüksekliÄŸe çıkar. Sonra gagasını birden açar ve yılanı aÅŸağıya atar. Bu kadar yüksekten düşen yılanın beli kırılır ve hayvan ölür. Leylek de ölen yılanı alır, yesinler diye yuvasına, yavrularına götürür. Yavru leylekler de ölen yılanı afiyetle bir güzel yer.
      Baba, can kulağıyla dinlediğini görünce devam eder.
     Â- Ama bu her zaman böyle olmaz. Leylek bazan üşengeçlik eder, yeterli yükseÄŸe çıkmadan yılanı yere bırakır. Bu durumda ne olur? Yılan ölmez, sadece bayılır. Yılanı öldü zanneden leylek, hayvanı alır, yuvasına götürür, alın yiyin diye yavrularının önüne bırakır. Ana leyek yuvadan ayrılınca ne olur? Bu defa tersi olur. Yılan yavru leykelere yem olmaz, yavru leylekler yılana yem olur...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr