Ülkenin önemli incir üretim alanlarından, Aydın'a bağlı İncirliova ilçesi 4 - 6 Eylül tarihleri arasında yapılacak "İncir Festivali"nde önemli bir tartışmaya sahne olacak:
     Â"Viagra mı?.. Ä°ncir mi?.."
      Festival programında "Viagra'ya hayır, incire evet!" başlıklı bir sempozyuma da yer verilmiş olduğunu öğrenince, festivali organize eden İncirliova Kaymakamı Kamil Köten'i arıyor; şu bilgileri alıyoruz:
      - Çevre kirliliğinin önüne geçilemez tahribatına paralel olarak, kimyasal güçlendiricilerle de bir vücut kirliliği girdabına doğru sürükleniyor insanlık. Viagra türü kimyasal güçlendiriciler insanlar üzerinde geçici performanslar yaratsalar da o sürenin sonunda vücutta büyük tahribatlara yol açıyorlar. Görüyorsunuz, ABD'de Viagra kullandıktan sonra kalp krizi geçiren ve yaşamını yitiren insan sayısı 100'e yaklaştı. Biz Viagra'nın yerine inciri alternatif olarak sunmaya çalışıyoruz.
     Â- Onun yerini tutuyor muymuÅŸ?..
      - Biliyorsunuz özünde cinsel aktivite güce bağlıdır. Sonuçta bu bir performans olayı. Bakınız, 1 kg. incirde 2900 kalori var. Ki, bu düzeyde kalori dünyada başka hiçbir meyvede yok. Bunun yanısıra cinsel gücü etkileyen çinko var içinde. B vitamini var, vücudu dinç tutan potasyum var. İncir, potasyumda bir numara.. 100 gr. incirde 900 miligram potasyum var. Ayrıca kalsiyum var. A vitamini var, fosfor var, demir var. Kolesterolü önlüyor, çünkü doymuş yağ ihtiva ediyor. Zengin protein var.
     Â- Ancak, Viagra'nın iktidarsızlar üzerinde "damar açıcı" etkisi var. Ä°ncirin de var mı peki?..
     Â- Bakın, sizin de söylediÄŸiniz gibi Viagra afrodizyak bir madde deÄŸil. "Damar açıcı" özelliÄŸi de kalp rahatsızlıklarına neden olabiliyor. Oysa incir afrodizyak özelliÄŸe sahip, gerçekten mucize bir meyve...
      DYP Lideri Tansu Çiller, Cerrefour SA'yı ziyaret etmiş. Kendisini kapıda Sakıp Sabancı karşılamış. Ona "Sayın Başbakan" diye hitap etmiş. Sabancı, kendisine yönelik Anakent Belediye Başkanı adaylığı önerisine de yeşil ışık yakan bir tavır sergilemiş.
      ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı dün Sabancı'nın bu tavrını yorumlarken bize dedi ki:
      - Sayın Sabancı İstanbul Sanayi Odası'nınson Meclis toplantısında orada bulunan DSP Lideri Bülent Ecevit'in yüzüne karşı"Parti liderleri padişah gibi, siz de dahil", demişti... Şimdi o "padişah gibi" dediği liderlerden birinin belediye başkanlığı teklifine sıcak bakıyor. Bir siyasi partide 5 dakika çalışmadığı halde tepeden gelen adaylık teklifine hayır demiyor. Sayın Çiller'e "Siz önce aklanın" demeyi "Bu teklif bana partinin tabanından ya da halktan gelmeli" gibi bir kayıt koymayı da gerekli bulmuyor. Çok ilginç.
      Galatasaray - İstanbulspor maçı sona ermiş, futbolcular birer - ikişer soyunma odalarını terkediyorlar. Televizyon muhabirleri, yakaladıkları futbolculara skorla ilgili düşüncelerini soruyor. Galatasaraylılar mutluluklarını, İstanbulsporlular üzüntülerini dile getiriyor. Sorular ve yanıtlar klasik... Sıra Galatasaraylı Ergün Penbe'ye geliyor. Ergün, maçla ilgili konuşmadan önce bir hatırlatma yapma gereğini duyuyor:
      -Bugün diyor, 30 Ağustos... Zafer Bayramımızın yıldönümü... Herşeyden önce milletimizin bu mutlu gününü kutluyor, bu vesileyle de yüce Atatürk'ü rahmetle, saygıyla anıyorum.
      Ardından da maçla ilgili düşüncelerini birkaç cümlede özetliyor.
      Fenerbahçeli Kemalettin de o gece canlı yayın konuğu olarak katıldığı bir spor programında aynı şeyi yapıyor...
      Başbakan Mesut Yılmaz ise aynı akşam 30 Ağustos resepsiyonunda gazetecilerin sorularından bunalınca:
     Â- Bana maçla ilgili düşüncelerimi sorsanıza, diyor...
      İki futbolcu... Ve bir Başbakan... Aradaki farkı farkedelim.
      Her Cumartesi Galatasaray Lisesi önünde toplanıyor... Ellerinde kayıp yakınlarının resimleriyle... Konuşmadan... Slogan atmadan... Bağırıp çağırmadan... Yarım saat, evet topu topu yarım saat orada sessizce oturuyor... Bir basın bildirisi okuyor... Sonra kalkıp gidiyorlar... Hepsi bu kadar.
      Çocuğu veya yakını kayıp insanların... Bu kadarcık acı ifade etmeye hakkı yok mu?
      Devlet üzerlerine önce hışımla yürüdü. Sonra acılarına ortak oldu. Sezen Aksu'nun onlar için şarkı bestelediği hafta, polisler de annelere çiçek verdi. Hoş tablolar oluştu.
      Bu ağırbaşlı demokratik eylem üç yılı aşkın süre devam etti...
      Ve 162'inci haftadan itibaren... Polis her cumartesi kayıp analarını yine dağıtmaya başladı...
      Bu arada ne değişti?..
     ÂÅžemdin Sakık'ın özel imal edilen itirafları arasına sıkıştırılan "Cumartesi anneleri kontrolümüzde" lafı mı ciddiye alındı? Yoksa Cumartesi günleri Galatasaray Meydanı'nda Türkiye'nin "imajını" bozan bir görüntünün oluÅŸması mı rahatsızlık yarattı? Ki, coplar konuÅŸmaya baÅŸladı...
      Ülkenin en tepesinde "demokrat"lığı dilinden düşürmeyen, yasaklı olduğu yıllarda "Konuşan Türkiye" sloganına sarılmış, "Ben tepki gösteren halk istiyorum" demiş durmuş olan bir zat oturuyor. Başbakan'ın, İçişleri Bakanı'nın demokrat kişiler olduklarına da kuşku yoktur. Ancak Galatasaray Meydanı'nda Anayasa'nın
     Â"Herkes önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapna hakkına sahiptir" diyen 34'üncü maddesi yarım saat bile uygulanamıyor.
      Acaba bu durum kendilerinde bir mahçubiyet yaratmıyor mu?
      Acaba devlet yöneticileri arasında (askerler dahil) hiç kimse... "Dertlerini demokratik yoldan ifade etmek isteyen devlete saygılı insanları copla ve hapisle ezersek... Onlara "gidin terör cephesine iltihak edin" demiş oluruz. Terörün değirmenine su taşırız" diye düşünmüyor mu?
      Bu nasıl demokrasi anlayışıdır. Anlayamadık.
      Öyküyü Salih Kalyon'dan dinlemiştik... Hurda otobüs Trabzon'un dağ yollarında tıngır mıngır ilerlerken iki ihtiyar konuşuyor. Biri diyor ki:
      - Ha bu yollari taa eskiden Ruslar yapti...
      Öteki bilgiç bilgiç ekliyor:
     Â- Åžimdi de gelsinlar asfaltlasinlar onlari...
      Bu diyalogu Rusların yaşadığı ekonomik ve sosyal drama uyarlamak olası...
      Amerikalıların tavsiyesine uyup komünizmi terkettiler. Liberalizme sarıldılar.
      Daha fazla battılar.
      Onlara bu aklı veren Amerika şimdi de gelsin...
      Kurtarsin onlari...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr