24 Şubat’tan bu yana dört gün içinde Ukrayna’dan Polonya’ya 115 bin Ukraynalının geçtiğini Polonya makamları açıkladı. Yetkililer sığınmacılardan pasaport veya başka bir belge de istemediklerini bildirdiler.
Aynı Polonya daha birkaç ay önce Beyaz Rusya’dan gelen Müslüman sığınmacılara sınırlarını sıkı sıkıya kapatmış, bölgeye askeri kuvvet sevk etmiş, yer yer ateş açmıştı.
Romanya ise Ukrayna’dan 500 bin mülteci alabileceğini açıkladı.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis sayı vermeden ülkelerine Ukrayna’dan mülteci kabul edebileceklerini açıkladı.
Türkiye’den ya da Afrika’dan gelen sığınmacıları ise botlarını batırıp denizde boğmaya çalışıyorlar, malum.
Peki, Ukraynalı sığınmacıların ne farkı var?
Onlar Hıristiyan. Ortadoğu’dan gelenler Müslüman. En büyük fark burada. Müslüman’a bakacak imkânları yok. Hıristiyan’a gelince var.
***
Öte yandan, AB bölgede Sputnik, RT ve diğer Rusya kaynaklı haber ajanslarını yasaklayacağını açıkladı.
Sputnik haber ajansı alaycı bir karşı açıklama yaparak dedi ki: “Avrupa Birliği’ne bu yarı tedbirlerle yetinmemeyi, tüm interneti derhal yasaklamalarını öneriyoruz.”
AB’nin düşünce ve basın özgürlüğü duyarlığı nerede kaldı? Avrupa kamuoyunu tek taraflı şartlamak için gösterilen
çağ dışı gayrete bakın hele siz...
HASAN ÂLİ YÜCEL
Cumhuriyet tarihinde iz bırakan Milli Eğitim bakanlarından Hasan Âli Yücel 61. ölüm yıl dönümünde anılıyor.
Yedi yıl yedi ay bakanlık yapan Hasan Âli Yücel’in en büyük hizmetlerinden biri dünya klasiklerinin dilimize çevrilmesi oldu.
Bu amaçla Maarif Vekâleti içinde bir tercüme bürosu kuruldu. Büyük bir kongre düzenlendi. Ve o kongre ışığında kollar sıvanarak çalışma başlatıldı. Çeviri programı Alman mülteci bilim adamlarından Georg Rohde ile birlikte yapılmıştı. 1940-50 yılları arasında bu programın parçası olarak Almancadan 64, Fransızcadan 180, İngilizceden 46, Rusçadan 64, İtalyancadan 13, Eski Yunancadan 76, Latinceden 28, Farsça ve Arapçadan 23 eser çevrildi.
O tarihe kadar elbette çeviri eserler yayımlanıyordu ama çevirmenler popüler hale getirmek için eserlerin aslına sadık kalmıyor, adeta yeniden yazıyorlardı. Tercüme Bürosu ciddi bir çalışmayla dünya klasiklerini dilimize çevirdi. Dil bilmeyen vatandaşlar dünya klasiklerini aslına uygun çevirilerden okumak imkânına kavuştular. Bu hizmeti son yıllarda İş Bankası Kültür Yayınları ele aldı. Eski çeviriler yeniden basıldığı gibi yeni çeviriler yapıldı.
Her birinin iç kapağına Hasan Âli Yücel’in önsözü konuldu. Hasan Âli Bey günümüzde de insanları aydınlatmaya devam ediyor.
HELALİM
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hafta sonunda İstanbul’da 28 Şubat mağdurlarıyla buluştu. Bu buluşmaya helalleşme adını verdi. Toplantıda dedi ki:
- Bu kardeşiniz de 28 Şubat’ta mağdur olan kişilerden birisi. 28 Şubat mağdurlarıyla barışacağız. 28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz.”
Helalleşme, malum, hakkı yenen mağdur ile hakkını yiyen zalim arasında oluyor. Zalim mağdurdan hakkını helal etmesini istiyor. O da helal ederse helalleşme oluyor. Kılıçdaroğlu “Ben de 28 Şubat mağduruyum” dediğine göre, orada hak yiyen kimse yok. Hakkı yenenlerin birbiriyle helalleşmesi ise lügate uymuyor. Ancak böyle bir jest siyasi olarak anlamsız sayılmaz. Kemal Bey malum Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Saadet Partisi’nden onay bekliyor. Yaptığı jestin
SP tabanında olumlu yankısı olacaktır.
KİEV
Rusya Ukrayna’ya karşı giriştiği savaşı ne zaman ve nasıl kazanır?
Cevap: Başkent Kiev düştüğü zaman.
Kiev nerede?
Rusya sınırlarına neredeyse kuş uçuşu mesafesinde. Nitekim Ruslar Başkent Kiev’e bir günde ulaşıp şehri kuşattılar.
Okurumuz Metin Yaylacı diyor ki:
“Burada büyük Atatürk’ün dehası bir kez daha ortaya çıkıyor. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olarak İstanbul’u değil de Anadolu’nun ortasında, bütün sınırlara hemen hemen eşit uzaklıktaki küçük Ankara’yı seçti.
Bunu stratejik bir öngörüyle yaptı. Böylece bir savaşta düşmanın başkente ulaşması zor mu zor olacaktı.”
ÖN SEÇİM
Muhalefetteki altı parti dün törenle “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”in mutabakat metnini imzaladılar.
Metinde kuşkusuz iyi adımlar, olumlu yönelişler var.
Ama önemli eksikler de göze çarpıyor.
Örneğin parlamenter sistem güçlendirilirken ön seçimden söz edilmiyor.
Ön seçimin olmaması liderlerin parti içi diktatörlüğünün devam etmesi anlamına geliyor.
Geçmiş yıllarda parlamenter sistemin en büyük eksikliği parti içi demokrasiydi.
Parti içi demokrasinin ön şartı da ön seçim.
Mutabakatta laiklik de es geçilmiş.
Şimdilik hayırlı olsun diyelim. Devamı gelecek.
BAKIM!
Belçika vergi idaresi, Belçikalı vergi mükelleflerine, “Bakmakla yükümlü olduğunuz kişileri bildiriniz” diye yazı yazmış. Mükelleflerden biri yanıtlamış.
“2.1 milyon kaçak göçmen, 2.5 milyon işsiz, 90 bin mahkûm ve parlamentodaki 650 şapşal.”
Vergi idaresi, bu yanıtı kabul edemeyiz deyince, mükellef sormuş.
“Niye ki? Unuttuğum birileri daha mı var!”