Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünyada, bir halkı temsil eden insana karşı hakaret cümlelerinin kurulduğu tek yer Oval Ofis, hakarete maruz tek kişinin Ukrayna Devlet Başkanı olduğunu mu düşünüyorsunuz? 

Eğer böyleyse fena halde yanılıyorsunuz demektir. 

Ocak 1919’da Paris’te Fransa Başbakanı Clemenceau, Osmanlı Devleti’ni temsilen konferansa katılan Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın yüzüne baka baka Türkler için “Barbar halk” ifadesini kullanmış ve utanç verici başka cümleler de kurabilmişti. Türklerin Anadolu’dan kovulmasına karar verilen o toplantıda Damat Ferit Paşa gereğini yapamamış, ulusal onuru koruyamamıştı. 

Haberin Devamı

Araba kaportasına çıkartma yapıştırmanın ya da koluna Mustafa Kemal Atatürk’ün adını yazdırmanın Atatürkçü olmaya yeteceğini zannedenlerin okuma zahmetine katlanmadığı Nutuk’tan bir bölümü alıyorum buraya: “Mösyö Clemenceau’nun, siz Sadrazam Hazretleri’nin yüksek şahsiyetlerine olan ayrıntılı cevabını, ben âcizleri son günlerde okuyunca İstanbul’a nasıl acı ve üzüntüler içinde dönmüş olduğunuzu takdir ediyorum. Vatanımızı paylaşma ve yok etme düşüncesini bu kadar açık ve haysiyet kırıcı bir şekilde ortaya koyan bu ifade karşısında titremeyecek duygulu bir insan düşünemiyorum...” 

Atatürk bu telgrafı çekme amacını yine Nutuk’ta şöyle anlatmıştı: “İstanbul Hükûmetini millî teşebbüsleri engellemekten vazgeçirmek, başarıda sağlayacağı çabukluk ve kolaylık bakımından önemli idi. Bu düşünce ile ve Ferit Paşa’nın, tabiatıyla hiçbir şey başaramadan, adeta hakarete uğramış bir durumda İstanbul’a dönüşünden yararlanarak, kendisine 16 Ağustos 1919 tarihinde bir şifreli telgraf yazdım.” 

Fransız terbiyesizliğine gereken cevabı veremeyen Damat Ferit Paşa, Sivas Kongresi’nin toplanmasına da engel olamayınca Kongre’den 17 gün sonra istifa etmek zorunda kaldı. 

Oval Ofis’ten Sivas Kongresi’ne…

*** 

Halkının özgürlük mücadelesini, bir başka egemenin gücüne, parasına, silahına dayandırmaya çalışan tek kişi Ukrayna Devlet Başkanı mı oldu sanıyorsunuz, o zaman yine fena halde yanılıyorsunuz demektir bu. 

Rauf Orbay ile beraber Mustafa Kemal Atatürk’ün Sivas Kongresi Başkanı olmasını engellemeye çalışan isimlerden birisi olan Kara Vasıf Bey’in altına imzasını atmayıp takma bir isimle yazdığı mektubu anlatayım o zaman: 

Haberin Devamı

O mektupta devletin hiçbir şey yapamayacak durumda olduğu anlatılıyor ve ülkenin bir “müzahir” yani koruyucuya ihtiyacı olduğu söyleniyordu. Kongre’nin başladığı gün eski Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’nın mektubunu aldı Atatürk. O mektupta da ABD mandasının kabul edilmesi isteniyordu. İsmet Paşa da 27 Ağustos 1919’da Kazım Karabekir’e yazdığı mektupla ABD mandasına sıcak bakanlar arasına katılmıştı. 

Elbette Halide Edip Adıvar’ın da yazdığı mektubu hatırlamak lazım: “Serüven ve savaş zamanı geçmiştir. Gelecek için gelişme ve birleşme savaşı açmak zorundayız.” 

Oval Ofis’ten Sivas Kongresi’ne…

***

Bir parantez açalım,14 Mart’ı neden Tıp Bayramı olarak kutluyoruz? 

İngilizler tarafından işgal edilmiş olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin 3. Sınıf öğrencisi Hikmet Boran ve arkadaşları 14 Mart 1919’da okulun iki kulesine de Türk bayrağı çektikleri için. 

Tekrar Sivas’a dönelim, ABD mandası isteyenler, Kongre’de 25 delegenin imzasını taşıyan bir önerge verirler. 

Haberin Devamı

Bu teklif üzerine Mustafa Kemal Atatürk, Kongre’ye Hali Edip Adıvar sayesinde katılan ve görünür görevi Chicago Daily News muhabirliği olan ama aslında bölgede manda imkânlarını araştıran King Crane Komisyonu’na bağlı olarak çalışan Louis Edgar Browne ile görüştüğünü, ABD’nin manda istemediğini anlatır. O görüşmenin içeriğini yıllar sonra Vamık Volkan yazdı. Atatürk o görüşmede söz konusu gazeteciye ekonomik ve sosyal nitelikteki Amerikan yardımlarını kabul edebileceğini ancak siyasi anlamı olacak bir yardım istemediğini bildirmişti. 

Her neyse, tam bu konuşmalar yapılırken, 14 Mart’ta İngiliz işgali altındaki okuluna Türk Bayrağı çeken Tıbbiyeli Hikmet ayağa kalkar ve şunları söyler: “Paşam, temsilcisi olduğum Tıbbiyeliler beni buraya İstiklal davamızı başarmak için gönderdiler. “Mandayı” kabul edemem. Bunu kabul edecek olanları şiddetle reddederiz. Örneğin “manda” düşüncesini siz bile kabul etseniz, sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak ilan eder; şiddetle karşı koyarız!” 

Bu sözleri duyan Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediklerinin son bölümünü alıyorum buraya: “...Evlat; müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz, azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm!” 

***

Cumhuriyet kurulduktan sonra bize hep Mustafa Kemal Atatürk’ün İstanbul hükümetleriyle mücadelesi anlatıldı. Nutuk’u dikkatlice okuduğunuzda Mustafa Kemal Atatürk’ün yanındakilerle de çetin bir mücadele verdiğini anlıyorsunuz. Sadece Sivas Kongresi’nde değil, Misak-ı Millî’yi kabul eden son Osmanlı Meclisi’nde yaşananlar, inanılması zor ama milli mücadele Anadolu’ya taşındıktan sonra İstanbul’daki maaşının aynısını almak için Mustafa Kemal Atatürk’ün kapısını çalanlar, tuzaklar, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi kurduğu TBMM’ye seçilememesi için yasa teklifi verenler... Merak eden, öğrenmek isteyen açar okur, kalanı çıkartma ya da dövme Atatürkçülüğüne devam edebilir, konumuz bu değil ama... 

Trump yakın tarihin en çirkin manzaralarından birine yol açtı, ABD ile yakınlaştıkça Türkiye ile ilişkisinde savrulmalar yaşadığı için eleştirdiğim Ukrayna Devlet Başkanı’na hakaret etti, diplomaside olmayacak şekilde parmak salladı. Cuma günü yaşananlardan sonra krizin adı ABD-Ukrayna değil ABD-Avrupa krizidir. Bu krizin ekonomiden NATO’ya kadar farklı etkileri olacak. 

Türkiye, güçlü ordusu, savunma sanayii üretim kapasitesiyle bugün zayıf Avrupa’dan ileride. Bu zayıflık Avrupa’yı Türkiye ile yeni bir ilişki biçimine zorlayabilir, yaşayıp göreceğiz. 

Tüm bu süreçleri yaşarken, bağımsızlığını başka ellere bırakmamanın önemini hiç unutmamak lazım.