"Aydınlık Türkiye için 1 dakika karanlık" eylemine pek sıcak bakmadığı anlaşılan televizyon kanalında akşam haberleri.. Spikerin okuduğu haber gerçekten ilginç:
"Siz her akşam saat 21'de evinizin ışıklarını yakıp söndürerek ne yaptığınızı biliyor musunuz? Bu yakıp söndürme eylemine katılım ülke çapında yüzde 20 düzeyine ulaşacak olursa; santraller devre dışı kalır, elektrik sistemimiz tümüyle çöker, ülke karanlığa gömülür!.."
Ve arkasından "liberal" yorumcumuz, görüşünü açıklıyor:
- Elektrik sistemi çöker mi, bilemem. Ama bence bu tür eylemler, sokağa taşarsa siyasal sistem tehlikeye girer. Yapmayın, etmeyin! "Işık söndürenler - söndürmeyenler" diye karşı karşıya gelmeyin. Üç askeri darbe gördük, yeter artık!..
"Aydınlık Türkiye" eyleminde somutlanan özlemlerin "kirlenmiş" siyasal sistemin temizlenmesine ne ölçüde katkıda bulunacağını elbette zaman gösterecek. Biz işin "teknik" tarafını araştırmak üzere Elektrik Mühendisleri Odası yöneticisi Hüseyin Yeşil'e danışıyoruz:
- Gerçekten de bu "yakıp söndürme" eylemi, yüzde 20 katılımla elektrik sistemimizin iflası sonucu mu doğurur?.
- Kesinlikle hayır. Bakınız; Türkiye'de tüketilen enerjinin yüzde 20'si konutların aydınlatmasında kullanılıyor. Bu yüzde 20'nin de ancak yüzde 10'u lambalarda kullanılıyor. Geri kalanı priz, buzdolabı, çamaşır makinesi (vs.) ile ilgilidir. Bildiğiniz gibi, eyleme katılanların tamamı değil, bir bölümü "yakıp söndürme" yöntemini uyguluyor. Onlar da evin tüm ışıklarını söndürüp, sadece içinde bulundukları odanın lambalarını açıp kapatıyorlar. Evdeki ampullerin sadece birinin yakılıp söndürülmesiyle süren bu eylemde, konut ampullerine giden toplam gücün sadece yüzde 2 - 6'sı kullanılmış oluyor.. ki, bu çapta bir güçle elektrik sisteminin iflası mümkün değildir. Hatta "daha da aydınlık" bir Türkiye için tek lambayı değil, ikişer lambayı bile yakıp söndürmekte hiç bir sakınca yoktur.
- Masanızdaki kalemleri sık sık sayar mısınız?
- Emekliliğinize 5 yıldan fazla zaman varken emekli olacağınız kesin tarihi (gün ve ay olarak) saptadınız mı?
- Daha çok kural koydukça işlerin daha iyi yürüyeceğine inanır mısınız?
- Diğer memurlar saatlerini sizin işe geliş saatinize göre ayarlıyor mu?
O zaman iyi bürokratsınız...
Dale Danten (ABD)
Eski bir bürokrat... Şimdilerde ise ANAP milletvekili... Dürüst, namuslu bir isim... Gerek eski görevi, gerekse şimdiki mevkii dolayısıyla o kadar çok pisliğe, yolsuzluğa ve hırsızlığa tanık olmuş ki... Dünkü sohbetimizde dayanamıyor, ilginç bulduğu birini özetliyor:
"İstanbul Atatürk Havalimanı'nın genişletilmesi işi, yaklaşık 250 milyon dolarlık bir ihale... Pasta bu kadar büyük olunca, pastayı kapma kavgası da o kadar büyük oluyor tabii... Bu işin komisyonu bile insanın yedi göbek sülalesini ihya edecek çapta... En az 5-6 milyon dolar... Aciliyeti olmasına karşın, ihale bir türlü sonuçlanmıyor. Çünkü ihaleye giren firmaların hepsi de büyük ve güçlü... Buna bağlı olarak da devletin her kademesinde etkili olabiliyorlar... Pasta kavgası yüzünden ihaleyi yapacak komisyon tam dört kez değiştirildi, ama sonuç değişmedi. Neden mi? Çünkü hemen her komisyon üyesi bir firmanın adamı. Firmalar, yıllardır bu adamları besleyip duruyor. Geçenlerde bu ihaleye giren bir firma yetkilisiyle konuşuyordum; `Yahu' dedi, `fena halde kuşkulanmaya başladım. Adamları zaten maaşa bağladığımız için kasten mi uzatıyorlar bu işi diye. İhale sonuçlandığında cukkaları da kesilmiş olacak ya!.."
Dostumuz, bildiği bütün pislikleri, kendisine yeterli süre veya yer ayıracak bir TV programında ya da bir gazetede adıyla sanıyla açıklamaya hazır. İlgilenenlere duyurulur efendim...
ANAP lideri Mesut Yılmaz ile üç büyük konfederasyon; Türk - İş, DİSK ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK), 1 milyon kişinin katılacağı dev bir miting konusunda anlaşmaya vardılar.
Peki CHP ve DSP?..
Onlar ortada yok. Dünyanın her yerinde emekçilerin doğal partisi, sosyal demokrat ve sol partilerdir. Türkiye'de ise durum değişik.. Kendilerini sosyal demokrat olarak niteleyen partilerin liderleri Ecevit ve Baykal, sendika kapısından içeri adım atmıyor. Sendikalar da ister istemez bir sermaye partisinin; ANAP'ın peşine takılıyor.
DSP ve CHP neden DİSK ve diğer sendikalardan kaçıyor? Herhalde o tarafa biraz yaklaşırlarsa sendikaların kendilerini gerçekten sosyal demokrat olmaya zorlayacağından korkuyorlar.
DSP ve CHP'nin bugün sendikalara ANAP kadar yakın olmaması.. bir başka deyişle; ANAP'ın sağına düşmeleri tarihe geçecek bir ayıptır...
Taksim, RP'nin gündeminden düşmüyor... "Cami" konusundaki tartışmaların hemen ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Taksim Parkı'nın ana caddeye bakan yüzünde bulunan işyerlerinden "burayı en kısa zamanda tahliye etmelerini" istiyor.
Sebep?.. Hayır; "bir kısım medya"nın söylediği gibi... "camiye yer açmak" değil!.. Tayyip Erdoğan, "tahliye tebligatlarının cami projesiyle ilgisi olmadığını, amacın Sözen döneminde düşünülen taşıt trafiğini yer altına alma ve Taksim'i tamamen yayalaştırma projesini gerçekleştirmek" olduğunu söylüyor...
Bu son gelişmeleri Mimarlar Odası eski Başkanı Oktay Ekinci bakınız nasıl değerlendiriyor:
- Erbakan "Taksim'e cami yapılacak" diye direktifler vermeye devam ederken Büyükşehir Belediyesi'nin Taksim'de bir planlama çalışması başlatması, akla elbette ki Erbakan'ın direktifine uygun bir yeni çözüm arayışını getiriyor. Kaldı ki, bu yeni arayış da yasal bir zemine oturmuyor. İşyerlerine yapılan tahliye tabligatlarının "yasal" olabilmesi için, en başta tahliye gerekçesi olarak gösterilen projenin "yasallık kazanması" gerekir. Oysa şu anda Belediye sadece bir düzenleme düşüncesi içindedir ve henüz proje çalışması bile başlatmamıştır. Taksim Meydanı'nı ilgilendiren herhangi bir proje, Belediye Meclisi'nce onaylanmadan ve Koruma Kurulu'nca uygun görülmeden yasal olarak yürürlüğe giremez. Bu şekilde yürürlülük kazanmamış, fikir düzeyindeki bir proje için de ilgililere tahliye tebligatı yapılamaz.