Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Yeni evli karı - koca, zenginlerin yaşadığı bir semtin sahasında golf oynuyorlarmış. İkisi de acemi. Kadın topa bir vurmuş, beyaz yuvarlak doğru karşıki villanın camından içeri... Genç çift telaşlanmış:
     Â- Hadi gidip ev sahibinden özür dileyelim,
       diyerek eve koşmuşlar. Uşakların açtığı kapıdan salona girmişler. Bakmışlar koltukta ipek giysiler içinde yakışıklı bir genç adam oturuyor. Kırılan camın hemen dibinde kırık bir lamba görünüyor. Karı - koca:
       - Özür dileriz, demeye kalmadan,
     Â- Asıl ben size teÅŸekkür borçluyum, demiÅŸ genç adam, biliyor musunuz ben 1000 yıldır ÅŸu lambanın içinde hapsolan bir devim. ÅžiÅŸe sizin sayenizde kırılınca hayata döndüm...
       Ve eklemiş:
     Â- Dileyin benden ne dilersiniz...
       Adam ayda 1 milyon dolar istemiş... Kadın dünyanın bütün ülkelerinde birer malikane...
     Â- Bunlar basit ÅŸeyler, demiÅŸ sihirli lambadan çıkan dev, oldu bilin...
       Karı - koca şaşkın... Adam nezaketen sormuş:
       - Sizin de bizden istediğiniz birşey var mı?
     Â- Olabilir, demiÅŸ dev, 1000 yıldır ÅŸiÅŸenin içindeyim. Bir kadınla birlikte olmadım. EÅŸinizle bir süre odamda yalnız kalmayı isterdim...
       Adam irkilmiş... Ancak iyiliği de karşılıksız bırakmak istememiş. Sihirli devin eşiyle bir odaya geçmesine izin vermiş. Birlikte odaya girince dev kadına sormuş:
     Â- Kocan kaç yaşında?
       - 35
     Â- Ve hala sihirli lambadan çıkan dev hikayelerine inanıyor öyle mi...

       Hükümet bir "Gizlilik Değerlendirme Kurulu" oluşturulması için harekete geçti. Bu Kurul "devlet sırrı" olup olmadığı yolunda tereddüt olan bilgi ve belgeleri inceleyecek, neyin sır olup neyin olmadığına karar verecek.
       Devlet sırrı kavramı son olarak Susurluk konusundaki Kutlu Savaş Raporu" hazırlandığında ortaya çıkmış, raporun bir kısmı devlet sırrı diye gizlenmişti.
       Nedir devlet sırrı?
       CHP milletvekili Ali Topuz geçenlerde bir sohbette İsmet İnönü'nün bu konudaki ölçüsünü anlattı. Bakın neymiş:
       "İsmet Paşa devletin sırrı olabileceğini kabul ederdi. Ama bir tek koşulla... Sadece benim sahip olduğum bir bilgi devlet sırrıdır, der ve ilave ederdi; O bilgiye, benim dışımda ikinci bir kişi bile sahipse, o artık sır değildir. Devlet sırrı ise hiç değildir."
       Topuz, "Devlet sırrı" konusunda bir anımsatma daha yapıyor.
       "Yıllar önce Amerika'da, bir gazete devlet sırrı denilen bir bilgiyi açıklayınca mahkemeye verilmişti. Mahkemenin kararı şu oldu: Bir sır, gazeteye kadar intikal etmişse, o artık sır değildir. Dolayısıyla gazetenin bu haberi vermesinde herhangi bir suç yoktur."

       İnternet'te gezinirken Hindistan'ı bağımsızlığa kavuşturan barış ve hoşgörü savaşçısı Mahatma Gandhi'nin torunu siyaset bilimci ve gazeteci Rajmohan Gandhi'nin bir konuşmasına rastladık. Gerçek dindarları da yakından ilgilendiren bu konuşmasında Gandhi diyor ki:
       - Dinin çeşitli boyutlarından ilk akla geleni, ahlaksal yanıdır. Din, doğrunun yanlıştan ayırdedilmesini öğretir... Din sayesinde bir işadamı vergi kaçırmamaya, öğrenci kopya çekmemeye, politikacı oy satın almamaya, bürokrat da rüşvet almamaya yönelebilir... Ne var ki, son zamanlarda insanların dinin bu tür ahlaksal, manevi ve toplumsal boyutlarını ihmal ettikleri görülmektedir. Tam tersine, anlaşılan ve benimsenen, dinin politik boyutudur. Din, politik fırsatlar da sunar. Çünkü bu alan, inancın yanı sıra dinsel bir topluluğu da içerir. Bir dinsel topluluk ise, politikacı için oyları alınabilecek kalabalıklar demektir...
     ÂGandhi'yi dinlemeye devam ediyoruz:
       - Dine bağlılık duygusunun sömürülmesi kendi başına kötü bir şeydir. Ama daha da kötüsü, dini, insanları korkutmak ve kontrol altında tutmak için kullanmaktır. Bu durumda din, sevginin gücüne tanıklık edeceğine, güç peşinde koşma sevdasına tanıklık eder...
       Laikliğin temellerine ilişkin olarak da Gandhi şunları söylemekte:
       - Din ile devletin, din ile politikanın birbirinden ayrılması öğretisinin temelinde "Kişilerin dini kullanarak insanları bölmesinden duyulan korku" yatar. Thomas Jefferson bu öğretiyi Amerika Birleşik Devletleri'ne benimsetmişti ve girişiminden Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nin kabul edilmesinde oynadığı rolden daha fazla gurur duyuyordu...
       ***
     ÂGandhi'nin yukarıdaki bir avuç cümlesi üzerinde bir toplumsal mutabakat saÄŸlayabilsek. Toplumsal akıl ve mantığımız o anda yerli yerine oturuverirdi.



Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr