Millet Meclisi önümüzdeki Nisan ayında yerel ve genel seçimlerin birarada yapılması için karar aldı. Ancak kararı alan milletvekilleri bile genel seçimin yerel seçimle aynı tarihte yapılacağına pek ihtimal vermiyor.
      DTP Başkanı Hüsamettin Cindoruk son günlerde sık sık "genel seçimin yerel seçimden sonraya bırakılması" yolunda çağrılar yapıyor.
      Cumhurbaşkanı Demirel'in aynı düşüncede olduğu, Cindoruk'un Demirel'in talebini seslendirdiği söyleniyor.
     ÂDemirel'in de askerlerden esinlendiÄŸi; cihet - i askeriyenin de iki seçimin birarada yapılmasında sakınca gördüğü söylenti zincirine ekleniyor.
      Türkiye'nin seçimin ertesi günü yeni bir Refahyol iktidarıyla başbaşa kalması ihtimali laik çevrelerde tedirginlik yaratıyor. (Bu tedirginliğe demokrasi cephesi! hazırlıkları da tuz biber ekti kuşkusuz...)
      Yerel seçim sonuçlarının görülmesi, genel seçimin yapılacak değerlendirmeler ışığında yeniden şekillendirilmesi görüşü ağırlık kazanıyor.
      İki seçimin aynı anda yapılması konusunda ANAP'la anlaşmaya varan partinin, yani CHP'nin kimi etkili milletvekilleriyle görüştük.
      Onlar da CHP - ANAP mutabakatına ve Meclis kararına rağmen genel seçimlerin daha ileri bir tarihe alınması eğilimine girmiş durumdalar.
      Söyledikleri şu:
     Â- Genel seçim tarihini belirlemek Deniz Baykal ve Mesut Yılmaz'ın Kongre hesaplarıyla yakından ilgiliydi. CHP Kongresini yaptı. ANAP da Eylül ayında yapıyor. Her iki lider, Eylül sonrasında, iki seçimi birarada yapma kararını gevÅŸetebilirler. Etkili çevrelerin de telkiniyle genel seçim ileri bir tarihe bırakılabilir. En doÄŸrusu da bu olur.
      Ya TBMM'deki oylar seçimi ertelemek için yeterli olmaz ise?
      CHP'li milletvekili:
     Â- Ekim ayına doÄŸru S - 300 krizi Türkiye'yi bir savaÅŸ havası içine sokabilir. Anayasa göre savaÅŸ durumu seçimlerin ertelenmesine imkan veriyor. Böyle bir ihtimal de mevcut, dedi.
      Türkiye sıcak bir sonbahara hazırlanıyor.
      Cumhuriyet'in kuruluşunun 75'inci yıldönümüne yetiştirilmek üzere TRT tarafından hazırlanan "Cumhuriyet" filminin çekimleri tamamlandı. Önceki yıllarda ekrana gelen "Kurtuluş" dizisinin devamı niteliğindeki film, Cumhuriyet'in kuruluş dönemini ve ilk on yılını (1922 - 1933) konu alıyor. Filmi sinemalarda gösterime gireceği tarih olan 29 Ekim 1998'e yetiştirebilmek için 5 aydır soluk soluğa çalışan teknik ekip ve oyuncular, Feriye Köşkü bahçesinde düzenlenen koktelyde (bu defa yorgunluk gidermek üzere!) biraradaydı. Arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu da o ara filmin yönetmeni Ziya Öztan'la sohbete koyuldu:
     Â- Çekimler sırasında ufak tefek aksilikler olmuÅŸ?..
      - Evet. Biz konusu doğrudan doğruya kendi tarihimiz olan bu filmin hazırlanışını kolaylaştıracak yardımlar ümidederken maalesef bazı sıkıntılar oldu. Mesela Latife Hanım'ın İzmir'deki köşkünde çekim yapmayı planlıyorduk. Gittiğimizde gördüğümüz manzara şu oldu: Köşk özel bir kolej alanı içinde kalmış, apartmanlarla kuşatılmış ve adeta yok olmuş. Kolej yetkilileri kapısından içeri girmemize bile izin vermediler. Orayı "kendi mülkleri" olarak görüyorlar kısacası. Halbuki o bina, aynı zamanda Türk halkının tarihinin de bir parçası. Böyle düşünülse sorun haline getirilen şey sorun olmaktan çıkacak. Ama olmadı işte... Keza... Pembe Köşk'te de benzer birşey oldu: Aylarca bekletilmemize rağmen yine de Pembe Köşk'e giremedik. Sonradan İnönü ailesi de durumu öğrendi ve çok üzüldü. Halbuki Lozan Konferansı'yla ilgili sahnelerin çekimi için gittiğimiz İsviçre'de, buradakinin tam tersine, küçük ama çok anlamlı jestlerle karşılandık.
     Â- Ne gibi?..
      - Lozan görüşmeleri sırasında İsmet İnönü'nün kaldığı Lozan Palace Oteli'nde çekim yaptık. Otel yönetimi, koskoca bir koridoru bir haftalığına tahsis etti, otel lobisini açtı. Bilaücret... İsmet Paşa'nın odasını birkaç yıl önce restore etmişler. Çok üzüldüler ve herşeyiyle eski haline dönüştürülmek üzere odayı bize bıraktılar. Anlayacağınız, Lozan Palace yönetimi Lozan Barış Konferansı'nı kendi tarihinin bir parçası olarak görüyor ve tarihe saygısı nedeniyle de böyle bir yardımda bulunuyor... Anlaşmanın imzalandığı yer olan Rimini Sarayı'nda da aynı şey oldu. Sarayı olduğu gibi açtılar, girişini eski haline getirdiler. İnanılmazdı. Bunları gördükten sonra kendi ülkemizdeki yaklaşımı düşünüp üzülüyor tabii insan...
      Bir bilgisayar uzmanı, bir avukat ve bir sanatçı evlilik dışı ilişkinin yararlarını - zararlarını tartışıyorlarmış...
      Sanatçı:
     Â- Kadınlar adamın kafasını dağıtıyor, demiÅŸ, çalışabilmek için o iÅŸlerden elimi eteÄŸimi çektim.
      Avukat:
     Â- Riskli iÅŸ, demiÅŸ, karım haber alırsa beni boÅŸar. Mahkemelerde uÄŸraÅŸmaya hiç niyetim yok.
      Bilgisayar uzmanı:
     Â- Bir sevgilim var, demiÅŸ, ve gayet mutluyum. Karım beni sevgilimin yanında zannediyor, sevgilim beni karımın yanında zannediyor. Ben de o arada rahat rahat bilgisayarımla baÅŸbaÅŸa kalabiliyorum...
      Bir soylu gazeteci... Eşi zor bulunur bir sanat ve kültür adamı... Atilla Dorsay dostumuzla bir kokteylde karşılaştık. Ayaküstü sohbet ettik. Şu sıralarda "100 Yılın 100 Oyuncusu"nu kaleme aldığını anlattı. Geçen yıl sinemanın 100'üncü yılı dolayısıyla "100 yılın 100 Yönetmeni" ve "100 Yılın 100 Filmi"ni yazmıştı. Birer cep kitabı değil. Koskoca iki cilt... 100 Film'le ilgili 385 sayfalık kitabında bu ağır uğraşı şöyle özetliyordu:
     Â"...Bu kitap yine çok kısa bir zamanda (3,5 ay kadar) çok yoÄŸun bir çabayla hazırlandı. Birçok film (25 - 30 kadar) yeniden izlendi... Kimi zaman sabahlara kadar film izlemek ve yabancı kaynakları tarayarak gerekli notları almak (gerekti)...
     ÂAyaküstü sohbette, yüzlerce sayfada özetlenen ve aylar süren çabanın bedelini sorduk Atilla Dorsay'a:
     Â- Bedeli önemli deÄŸil, dedi, bu bir sevgi... Ben kültür birikimine sahip herkesin kendi birikimini gelecek nesillere bırakması gerektiÄŸini düşünüyorum. Çabamın nedeni bu...
      - Sen yine de söyle... Bu 100'lü üçlemenin ilk iki cildinden eline ne kadar para geçti?..
     Â- O kitaplar iki baskı yaptı, dedi, yayıncı 6 ayda peyderpey birÅŸeyler ödedi...
      - Ne kadar birşey?
     Â- 150 milyon lira kadar...
      Söyleyecek birşey bulamadık. Karşılıklı gülümsedik...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr