Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Mimar Sinan Üniversitesi'nin binalarına asılan "Cumhuriyetin 75'inci yılını kutlama pankartları"nın alelade şeyler olduğunu yazmış, halen bini aşkın güzel sanatlar öğrencisini bünyesinde barındıran bu okulun böyle bir fırsatı zarif sanat eserleriyle değerlendirmesi gerektiğini kaydetmiştik.
       MSÜ Rektör Vekili Profesör İsmet Vildan Alptekin'den dün konuyla ilgili bir açıklama aldık. Hoştu (!) açıklama... Birlikte okuyalım...
     Â"...17 Kasım 1998 tarihli Milliyet gazetesinin Açık Pencere köşenizdeki `Åžimdi DeÄŸilse Ne Zaman' baÅŸlıklı, üniversitemizle iliÅŸki kurulmadan hazırlanan yazınızı üzüntüyle okumuÅŸ bulunuyoruz.
       Gelişigüzel alınmış bir fotoğrafın örnek olarak yer verildiği yazıda,
`Cumhuriyetimizin 75'inci Yılı Kutlu Olsun' afişinin üniversitemize yakışır düzeyde olmadığı vurgulanmaktadır.
       Cumhuriyetimizin kuruluşunun 75'inci yıldönümü nedeniyle üniversitemizin ilgili birimleri tarafından özenle hazırlanan afişler kimliği belirlenemeyen kişilerce yok edilmiştir. Zamanın kısıtlı olması nedeniyle yeni afişler hazırlanması mümkün olamayıp Başbakanlığın belirlediği standart afişler kullanılmak zorunda kalınmıştır..."
       Açıklama böyle uzayıp gidiyor. Gerisini okumaya gerek var mı?

       Alanya'dan arayan okurumuz bir yandan kıkır kıkır gülüyor bir yandan anlatıyor:
     Â- Dün akÅŸam Alanya'nın yerel televizyonu ATV'yi izliyordum. Konu Ä°talya'yı boykottu. Ekranda bir ara Belediye garajını iÅŸleten zat konuÅŸtu. Kendi çapında boykota nasıl katıldığını anlattı. Ä°talyan patentli otomobilleri artık garajına almıyormuÅŸ. Fiat, Murat, Tempra gibi markaları garaja kabul etmiyormuÅŸ. Nitekim o sırada Murat marka bir otomobil garaja geldi. Garajın iÅŸletmecisi arabayı geri çevirdi...
       Okurumuz kıkır kıkır gülerken ekledi:
     Â- Ben de artık Cinzano içmemeye karar verdim...
       Tepki, öfke, boykot güzel de... Bu işte de ölçüyü biraz kaçırmıyor muyuz?
       Oysa yapmamız gereken kendi kendimizle uğraşmak yerine haklılığımızı İtalya ve dünya kamuoyuna anlatmak değil midir?
       Dün bu sütunda kaydettiğimiz gibi... İtalya'da ve dünyadaki yayın organlarına tam sayfa ilanlar vererek PKK ve Apo vahşetini anlatmaya yönelsek... Mücadelemizi çok daha etkili bir alana taşımış olmaz mıyız?
     ÂDeniz Baykal'ın dünkü Meclis konuÅŸmasında belirttiÄŸi gibi... Konuyu NATO ve benzeri örgütlere taşıyarak... Ä°talya'yı o platformlarda kınayarak yalnız bırakmayı denesek... Daha etkili olmaz mıyız?
       Sakin olup aklımızı kullanırsak, haklı olduğumuzu anlatmamız kolaylaşacak.

       Avrupa Parlamentosu İtalya'nın Apo'ya sığınma hakkı tanınması meselesini görüşürken Yeşiller Grubu'nun Başkanı Claudia Roth Türkiye'yi savunmuş.
     ÂRoth'un bu davranışı dün basında övülüyordu.
       Geçmişte insan hakları konusundaki sözlerini kendimize hakaret saymıştık.
       Onu PKK'dan ve Apo'dan yana sanmıştık.
       Kabasaba biri ona "fahişe" demeye kadar vardırmıştı işi.
       Demek ki Roth, "insan hakları"yla dün sergilediği gibi "terör"ü ayırabiliyormuş.
       Biz de zamanında o iki konuyu ayırabilseydik...
       Bugünkü güçlükleri yaşar mıydık?..



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr