Ankara'dan Sabit:
      - Rüyamda IMF heyeti ile Türk Hükümeti arasında yapılan toplantıda zabıt katibiyim...
      Heyetlere mensup üyeler, önlerindeki dosyalardan Türkiye'nin ekonomik durumunu inceliyorlar...
      IMF heyetinin Başkanı Morris gözlüğünün sapını ısırdıktan sonra:
     Â"Hımm," diyor. "Memurlara fazla zam yapmışsınız yine... Çok ayıp beyler, çok ayıp!.. Siz burada bizim çıkarlarımızı mı koruyorsunuz, kendi halkınızın çıkarlarını mı?.."
      Morris'in fırçası bizim heyette paniğe yol açıyor:
     Â"Kusura bakmayın efendim" diyerek BaÅŸkan'ı yatıştırmaya çalışıyor Taner. "Bize kalsa ücretlere hiç zam yapmayacağız, ama dargelirli vatandaÅŸlar enflasyon altında ezildikçe irticai hareketler yoÄŸunlaşıyor... Bu sefer de ordudan fırça yiyiyoruz..."
      Fısıldaşmalar... Gönülsüz de olsa memur maaşlarına yapılan zam onay görüyor...
      Gündemin ikinci maddesi, Türk Lirası'nın durumu...
     Â"Lira'nın deÄŸerini biraz daha düşüreceksiniz," diyor BaÅŸkan Morris. "Türkiye'ye gülen Batılı turistler ÅŸikayet ettiler; fazla kazık yedikleri için tatilleri pahalıya patlıyormuÅŸ..."
      Devalüasyon geliyor... Kamu açıklarına geçiyoruz... Bu noktada bizim heyetten bir üye masanın altındaki dosyaları çıkarıp IMF heyetine gösteriyor:
     Â"Bakın beyler," diyor, "ÅŸu gördüğünüz dosyalar devletten usülsüz kredi alıp yurtdışına tüyen sahtekarlarla ilgili... Kamu açıklarının bir kısmına da bu hırsızlar neden oluyor... Sizden rica etsek onları bize iade eder misiniz?.."
      Bu istek IMF Başkanı'nı sinirlendiriyor:
     Â"Hoop hoop, kendinize gelin Murtaza Bey!" diyerek bizim üyeye çıkışıyor Morris. "Burada talep ancak bizden gelir... Sizin talep hakkınız yok..."
      Öğle yemeği için toplantıya ara veriyoruz.. Zabıtlara şöyle bir not düşüyorum:
     ÂÄ°nekler memleketi Fethediyorlar...
      YORUMU: Rüyanın yorumu son cümlede sabit...
      Gazeteci arkadaşımız Faruk Bildirici, Tansu Çiller'le ilgili bir belge kitap yazdı: Maskeli Leydi... Kitap hoş anektodlar ve renkli çizgilerle Çiller'in iş ve siyaset yaşamından kesitler veriyor. O'nun kişilik röntgenini çekiyor.
      Kitabın ilginç bölümlerinden biri Tansu Hanım'ın yaşına ilişkin olanı.
     ÂÇiller son yıllarda doÄŸum tarihini 1946 diye yazıyor, gerçek tarihin ise 1944 olduÄŸu sanılıyordu. Bu kitaba göre Tansu Çiller 1943 yılında doÄŸmuÅŸtur. Daha ilginci.. DoÄŸduÄŸunda annesi ile babasının nikahı henüz kıyılmamıştır.
      İlgili satırları birlikte okuyalım:
     Â"Kumral bebeÄŸe, Tansu adını verdiler. Mucize anlamına geliyordu. Necati Bey'in annesinin adı olan Pembe de "göbek adı" oldu. Çocuk doÄŸunca birlikteliklerini resmiyete dönüştürmeye karar verdiler. GösteriÅŸli bir düğün yapmadılar. Nikahları, 2 Aralık 1943'te sade bir törenle kıyıldı. (9) Evlendiler, Necati Bey 48, Muazzez Hanım 34 yaşındaydı. Küçük bebekleri Tansu ise yedi aylıktı...
      Ancak Tansu'nun doğum tarihi kayıtlara 23 Ekim 1943 olarak geçti. Anne babasının evlenmesinden sadece 39 gün önce doğmuş gibi gösterildi..."
      Tansu Çiller'in başbakanlık tutkusu... İrtica korkusu... Hayalleri... İlk aşkı... Tiyatroya merakı... 31 kısım tekmili birden bu kitapta... İrticayla savaşacağım diye laiklerin oylarını toplayıp onları irticanın emrine veren bu demokrasi kahramanı hakkında daha fazla bilgi istiyorsanız... Kitabı okumanızı salık veririz...
     Â"Yılmaz - Baykal seçim tarihinde anlaÅŸtı" haberleri geçen Haziranda manÅŸetlere çıktığında bu anlaÅŸma Deniz Baykal'ın zaferi diye algılanmıştı. Baykal, Yılmaz'ı dize getirdi diye düşünenler çoÄŸunluktaydı. Öyle ya... Baykal 50 kiÅŸilik grubuyla seçim tarihini kendi istediÄŸi gibi belirlemiÅŸ, üstelik seçime Mesut Yılmaz'ın BaÅŸbakan olmadığı bir hükümetle gidilmesini garanti altına almıştı.
      Bugün ise manzara bambaşka.
      Telefondaki CHP'li dostumuz dün bu konu açılınca:
     Â- Mesut'un fendi Deniz'i yendi, dedi...
      - Neden?
     Â- Çünkü biz Mesut Yılmaz'a güvenip onu her konuda desteklemeye baÅŸladık. Muhalefet görevimizi bıraktık. O kadar ki, memur maaÅŸları konusunda Mesut Yılmaz'a DTP kadar muhalefet edemedik. Seçmenimize rezil olduk. Ve bütün bu maceranın sonunda fedakarlığımızın karşılığı da tehlikeye düştü...
      - Ne gibi?
     Â- Bakınız ÅŸimdi koalisyon içinde hemen hergün seçim tarihi tartışılıyor (nitekim dün bu satırlar yazılırken de Mesut Yılmaz ile Bülent Ecevit Swissotel'de yine seçim tarihini görüşüyorlardı)... Durum gösteriyor ki Mesut Bey kendini Baykal'la yaptığı anlaÅŸmaya baÄŸlı saymıyor. Seçim bu sonbaharda da yapılabilir... 2 bin yılına da atılabilir.
      - Sonuç...
     Â- Mesut Yılmaz, seçim tarihi ve biçimi konusunda verdiÄŸi sözde durmazsa istediÄŸi yasaları çıkartmak için bizi kullanmış olacak. Biz aldatılmış olacağız. Az hendikap mı?
      Olayın Amerika ile Meksika arasındaki sınırda geçtiği söyleniyor. Bisikletine iki torba kum yüklemiş olan Meksikalı ABD'den gelip Meksika'ya geçmek istediğinde sınır muhafızları pirelenmiş. Torbaları açıp bir güzel aramışlar. Kumdan başka birşey bulamamışlar içinde. Mecburen geçişe izin vermişler.
      Aynı Meksikalı iki gün sonra kum yüklü bisikletiyle aynı kapıdan Meksika'ya yine giriş yapmış. Kum torbaları yine didik didik aranmış. Yine hiçbir şey bulunamamış. Bu olay birkaç ay devam etmiş. Sınırdakiler çıldıracak. Ama yasal olarak yapabilecekleri birşey de yok. Çünkü torbalarda birşey yok.
      Aylar sonra sınır kasabasının barında kafayı çeken gümrük müdürü bir ara barın öte ucunda bisikletle kum taşıyan o kuşkulu adamı görmüş. Yanına gitmiş.
     Â- Söz veriyorum kimseye söylemeyeceÄŸim, demiÅŸ, çok eminim birÅŸey kaçırıyordun sınırdan. Ama ne? Söyle yoksa meraktan çatlayacığım...
     Â- Bisiklet, demiÅŸ Meksikalı...
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr