Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       İçinde insan bulunan "ilk roket"in bundan 365 yıl önce İstanbul'dan "uzaya" fırlatıldığı haberi, dünkü gazetelerde geniş yer tuttu. Norveç Havacılık Müzesi Müdürü'nün konuyla ilgili açıklamasını Amerikan "Weekly World News" dergisi şöyle aktarıyordu:
     Â"Hasan Çelebi adlı Türk, kendi icadı olan iki katlı roketi 1633 yılında yaptı. Ve 4'üncü Murad'ın kızı Kaya Sultan'ın doÄŸduÄŸu gece Sarayburnu'ndaki ÅŸenlikler sırasında uçma denemesini gerçekleÅŸtirdi. 30 metre boyundaki roketin orta bölümüne yerleÅŸen Çelebi, 300 metre sonra roketi terketti, havada kaymasını saÄŸlayan bir tür paraşüt yardımıyla denize indi. Roket ise denize düşmeden önce 2,5 km. yol aldı..."
       ***
       "İstanbul Kanatlarımın Altında" adlı filmde bu olay işlenmiş ama vatandaşlar gerçekliğine pek inanmamıştı. Haber Batı'dan gelince ilgi çekti.
       Okurumuz Bağdatlı Nejat Bey, dün yolladığı notta ek tarihi bilgi veriyor... Ve şöyle diyor:
       "Topkapı Sarayı 3'üncü Ahmet Kütüphanesi'ndeki `Kitab-ül Hıyal Fi'l Hurup ve Fath Almada Hıyal - Ad Durup' isimli bir eserde roketler hakkında geniş malumat vardır. Roket resimleri olan sayfaların kopyaları Yeşilköy Hava Müzesi'nde sergilenmektedir.
       Ayrıca LASER'in babası MASER'i ilk yapanlardan olan İngiliz fizikçinin de prensipler bakımından ayni kitaptan istifade ettiğini hatırlıyorum..."
       ***
       Peki ilk roketi biz yapmışız, hatta ilk kanatlı uçuşu biz gerçekleştirmişiz de neden bugün o alanlarda nal topluyoruz?..
       Bakınız: Hasan Çelebi ve Hezarfen Ahmet Çelebi'lerin ilk denemelerinden sonra başlarına gelenler!..

       Aşağıdaki basın açıklamasını dün KESK'e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası geçti... Genel Başkan Osman Altuğ'un imzasını taşıyan açıklamayı birlikte okuyalım:
       "11 Aralık 1998 tarihinde Sivas'ta konfederasyonumuz KESK'e bağlı sendikaların Sivas şubelerinin ortaklaşa organize ettiği kuruluş yıldönümü nedeniyle yapılan geceden çıkan bir üyemiz saat 22.30 sıralarında Kurşunlu Hamamı önündeki polis ekibi tarafından çevrilmiş ve `3 aylarda içki içilmeyeceğini bilmiyormusun ulan?' denilerek dövülmüştür. Daha sonra kendi olanaklarıyla hastaneye giderek tedavi olan Tayyar Gedikli isimli üyemiz bir haftalık işgörmez raporu almıştır. Tayyar Gedikli kendisini döven polisler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştur."
       Bakalım Savcılık, daha da önemlisi bu memurların bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı bu konuda tavır alacak mı? Yoksa memurların oruç tutmayanları dövmesini serbest mi bırakacak?..

       Kısa bir süre önce İran'dan dönen dostumuz anlattı...Fıkra değil, yaşanmış bir olaymış.
       Tebriz Camii'nin imamı, Cuma hutbesini veriyormuş. Lafı, o sırada şakır şakır yağmakta olan yağmura getirerek konuşmaya başlamış.
       "Şu afet gibi yağan yağmura bir bakın ey cemaat...Öyle bir yağmur kiii...Bu havada it bile sokağa çıkmaazzz...Başını kulübesinden dışarı uzatamaaazzz...Ama bir de şu cemaate bakııınnn...Vali buradaaa...Belediye Başkanı buradaaa...Devrim Konseyi Başkanı buradaaa...Ayetullah...
       Adamı hemen ertesi gün Kum kentine ışınlamışlar tabii...

       İkinci Lig'de `Play - Off'a yükselmek için kıran kırana bir mücadele sürüyor. Malum... Bu takımların en iyileri oradan da "Birinci Lig"e geçiş yapacak... Takımların performansları, yenen ve atılan goller vs. gibi bilgilerin yanında ilginç birtakım haberler de geliyor şu aralar.. Sözgelimi "Aydın" mahreçli şu haber:
     Â"Aydınspor, play - off grubuna yükselirse futbolculara silah ruhsatı verilecek. Aydın Valisi Muharrem GöktayoÄŸlu ve Emniyet Müdürü Tekin Akın, kaptan Ä°brahim'in isteÄŸini geri çevirmedi; `Play - off'a çıkın, silah ruhsatlarını vereceÄŸiz' dedi..."
     Â
Futbolcular "tesis, malzeme, teşvik primi" filan isteseler anlayacağız da... Nereden çıktı bu silah ruhsatı?.. Hadi futbolcular istedi diyelim.... Vali ve Emniyet Müdürü'nün, "Hadi aslanlar! Siz rakipleri halledin, bir çaresine bakarız!" tavrına ne demeli...
       Okurumuz Cemal Beşkardeş der ki:
       - Takımını başarıya ulaştırmak için sportmence çabalayan kişilerin silahla vuracakları hangi hedefleri olabilir?.. Atıcılık ve avcılık ile uğraşan sporcular istisna tabii!.. Silah taşımak genelde düşmanları olan, korku içinde yaşayan kişilere uygun bir davranış. O yüzden gerçek sporcuların silahla ilgilerinin olamayacağını düşünüyorum. Her türlü spor karşılaşması özünde barış ve kardeşlik duygularının pekiştirilmesi için yapılır. Bu felsefe gereği sporculara verilecek ödüllerin de "barışı" simgelemesi gerekiyor. Türü ne olursa olsun "yaşama son vermeyi" çağrıştıran silah, "daha sağlıklı" ve "uzun" bir yaşam sürmek için yapılan sporun ruhuna uyar mı?.. Sporculara başarı karşılığında ödül olarak "silah ruhsatı" vaat edenler, kamu düzeninin korunmasından birinci derecede sorumlu kişiler; Vali ve Emniyet Müdürü... Bu ödülün barışı ve kardeşliği değil, şiddeti teşvik edeceğini nasıl düşünemezler?..




Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr