Kurbağalıdere Parkı’ndaki yürüyüş pistinde boydan boya yürüyorum. Amacım parkın ucundaki köprüye varıp dereyi teftiş etmek. Parkta kimseler yok. Pistin orta yerine yaklaşırken ağaçların arasında oturan iki polis memuru seslendi:
- Parkın içinden yürümeyin, dışından yürüyün.
Parkın hemen dışında da paralel bir kaldırım var. Dışarı çıkıp beton kaldırımdan yürüyerek yola devam ediyorum.
Ne fark ediyor?
Parkın içindeki yürüyüş pisti daha havadar. Daha düz. Dışarıdaki kaldırımda yürümek daha zor. Dışarıda yürümenin sağlığımıza hiçbir faydası yok. İnsanlar parkta yürümesin, daha temiz hava almasın diye polis görevlendirmişler. Maçlara yüzlerce kişi girip tezahürat yapıyor. Çoğu ilde Filistin yürüyüşleri yapıldı. Bir kişiye bile engel olunmadı. Onlar virüs taşımıyor. Parkta tek başına yürüyen taşıyor!
Avrupa ülkeleri pandemide çok kayıp verdi. Ama sokaklarda bizdeki kadar sıkı önlem almadılar. Aşılamayı hızlı yaptılar. Şimdi açılmaya başladılar. Kafeler, lokantalar açıldı. Ay sonunda müzeleri açıyorlar. Biz çok sıkı önlemler aldık! Ya da alır gibi yaptık. Rakamlar ortada.
KURBAĞA
Kurbağalıdere’nin üzerindeki köprüdeyim. Derenin iki yanı sonunda yürüyüşe açılmış. İnşaat bitmiş. Ancak derenin suyu yine kirli ve bulanık. İçinde ne balık tutulur ne ayağını sokabilir insan. Üstelik o klasik koku az da olsa yine var. Dere tam temizlenmiş değil sonuçta.
Bu derenin ilk ihalesi 2012 yılında yapıldı. İnşaat dokuz yıl sürdü. Yaklaşık 300 milyon lira harcandı. Dere temizlenemedi. Demek ki başlangıcında doğru hesap ve plan yapılmadı. Sonuç onu gösteriyor.
Haliç’i temizlemek başarısını gösterdik. Ama bu dereyi temizleyemedik.
Bu derenin temizlenmesi 80 yıldır gündemdedir. Mahalle halkının toplanıp Vilayet önüne giderek derenin temizlenmesi için gösteri yaptığını 40’lı yılların gazeteleri yazar. Hâlâ oradayız.
AZRAİL
Dünyada en fazla “kahrolması” istenen, bayrağı en fazla yakılan ülkelerin başında İsrail gelir. Yıllardır Filistin’e ve Filistinlilere dönük saldırısından sonra İslam dünyasında milyonlar “Kahrolsun İsrail” sloganlarıyla sokaklara dökülür, bayrak yakarlar.
Bu manzara yıllardır yaşanır da değişen bir şey olur mu? Hayır.
İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik son saldırısından sonra da aynı şey oldu.
Kimi İslam ülkeleri sustu. Kimi ülkelerde ve bizde, üstelik de sokağa çıkma yasağına karşın pek çok şehirde binlerce insan sokaklara döküldü, saldırıyı protesto etti.
Peki, bu defa sonuç değişecek mi? Tabii ki hayır.
Çünkü İslam dünyası bilimde, teknolojide, ekonomide İsrail’in de içinde bulunduğu Batı’ya bağımlı. Her biri ABD’nin ağzının içine bakıyor. İsrail’e yakınlaşmak için can atıyorlar.
Bilimi, teknolojiyi, çağdaşlığı, demokrasiyi umursamazsanız... Siyasi ağırlığınız oluşmuyorsa... Haksızlıkları önlemeye elbet gücünüz yetmiyor. Din kardeşliği de lafta kalıyor.
HAVV...
Ruh hekimi Prof. Mansur Beyazyürek Oda TV’de geçenlerde yayınlanan söyleşide gündemi kaplayan abuk subuk konuları eleştirmiş, kamuoyunun dikkatinin ilgisiz konulara çekildiğini anlatmış. İnsanımızın daha özlü konulara yönelmesi gerektiğini söylemiş:
Gelen bir eleştiri aynen şöyleymiş:
- Kimin için havlıyorsun?
Söyleyecek söz kalmıyor.
SÖZ
Fukaraya, “Evine hırsız girdi” demişler. “Üzerine kilitleyin kapıyı, açlıktan ölsün mendebur” demiş.
KÂBUS
Futbol tarihimizin gerilimli bir haftasını daha yaşıyoruz. Bu haftaya Beşiktaş önde, Fener onun 2 puan, Galatasaray 3 puan gerisinde girmiştik. Umulmadık bir şey oldu. Hem Beşiktaş hem Fener yenildi.
Beşiktaş ve GS puan puana geldi. Şampiyonluğa hazırlanan Fenerbahçe aldığı yenilgiyle yarıştan koptu.
Futbol sürprizler oyunudur. Ancak kimi kuralları da vardır. Deneyimler bize göstermiştir ki...
1. Şampiyon olmadan şampiyonluk havasına girmeyeceksin.
2. Şımarmayacaksın.
3. Yönetici olarak sürekli hakemleri ve saha dışı unsurları eleştirip oyuncuların dikkatini dağıtmayacaksın. Futbolcu kafayı hakeme takarsa oynayamaz. Rakibi bırakır, hakemle oynamaya başlar. Bunu yapmayacaksın.
Bu hafta dananın kuyruğu kopuyor. Şampiyon olamayan üzülmesin. Futbolun güzelliğidir; Maçlar bitmez, önümüzde yenileri vardır. Bugün üzülen yarın -çok çalışırsa- sevinir.
EBA
Kısa adı EBA olan “Eğitim Bilişim Ağı” ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki öğrencilerin eğitimi için kullanılıyor.
TRT’de EBA yayınını izleyen Dursun Atılgan anlatıyor:
“Lise öğrencileri için anlatılan konu tarihle ilgiliydi.
Dersi anlatan öğretmen, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ne girişini anlatırken söze şöyle başladı:
‘Dış politikamızla ilgili olarak, Atatürk’ün çok güzel bir sözü vardır…’
Cümle orada kesildi. Başka bir konuya geçildi.”
Anlaşıldığı kadarıyla Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” sözü sakıncalı bulunup makaslanmış. İşte size eğitim.
ILGAZ
“Hababam Sınıfı”nın yazarı Rıfat Ilgaz’ı, doğumunun 110. yılında, dizeleriyle anıyoruz:
“Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde
Ölümün anlamı değişti birden
Eskiden yataklarda beklerdik
Ders mi sınav mı görev mi belli değil
Gelecekse ayakta bulsun dimdik
Açılan bir sorumsuz yaylım ateş
Bir top karanfildir göğsümüzde”