Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Sahibi olduğu Sofra lokantalarıyla Türk lezzetini İngiltere’ye tanıtan kültür elçimiz Hüseyin Özer’i tanımayan kalmadı sanırız....
Sofra Londra’da marka oldu... Sofra’da yetişen gençler "Tas" gibi çok başarılı yeni lokantalar oluşturdu. Londra Türk yemeğini sevdiği için Metin Fadıllıoğlu orada geçenlerde "Chintamani" lokantasını açtı. Şimdi de Divan, Londra’da bir lokanta açma hazırlığında...
Bu girişimlerin öncüsü Hüseyin Özer çocukluğunda Tokat’ta çobandır. 1960’larda Ankara’ya gelmiş, bulaşıkçılığa başlamıştır. Bütün derdi okuyamamış olmaktır. Çocuk aklıyla Başbakan Süleyman Demirel’e mektup yazarak okumasına yardımcı olmasını ister... Demirel (veya yardımcıları) mektubu İşçi Bulma Kurumu’na havale edince hayal kırıklığına uğrar. Defter kapanır. Sonra yine bulaşıkçı olarak Londra’nın yolunu tutar. Dişiyle tırnağıyla uğraşır, didinir, bugünkü lezzet sanatçısı Hüseyin Özer olur.
Hüseyin Özer geçen hafta Ankara’daydı... Arkadaşları alıp Süleyman Demirel’i ziyarete götürdüler onu... Demirel’in yanına oturttular. "Eee anlat bakalım", dedi Demirel... Tam anlatacaktı, telefon çaldı. Demirel telefondaki uzun konuşması bitince "Ee anlat bakalım" dedi yeniden... Yine telefon çaldı. Baba’nın konuşmaları bir türlü bitmedi. Özer izin istedi. Anlatacağı güzel şeyleri de alıp Londra’ya döndü...

Bush Türkiye’yi savaşa sokmak için mali baskı uyguluyor ! Hani benim Recebim Receeeebim, sarı lira vereceğim...
Akif Kökçe

1. "Ulusal çıkarlar"ın ne olduğuna ulusun kendisinin karar vermesi gerekmez mi? Bir yönetim "ulusal çıkar" adı altında ulusun yüzde 90’ının istemediği bir kararı alabilir mi? Böyle bir yönetime "demokratik" denebilir mi?
2. Bir ülkenin yönetimi halkının yüzde 90’ının reddettiği, ama başka bir devletin istediği bir şeyi yapıyorsa, o ülkeye "bağımsız" denebilir mi?
3. Atatürk sağ olsa böyle mi yapardı?
Yukarıdaki sorular Boğaziçi Üniversitesi Profesörü Cem Say tarafından soruluyor. Okurları üzerinde düşünmeye davet ediyoruz...

Turizm Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı Ali Osman Koca ve İşletmeler Genel Müdürü İsmail Kökbulut bilerek bilmeyerek ağır cezalık olmuşlar. Sebebi... İstanbul’da bir otele işletme belgesi vermişler. Oysa otel hakkında Fatih Kaymakamlığı’nın fuhuş tespiti bulunuyormuş... Haklarında Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 Ocak 2003 tarihinde kamu davası açılmış.
Davaya rağmen Ali Osman Koca TBMM Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirilmiş. İsmail Kökbulut da Turizm Bakanlığı Müsteşarı oluyormuş.
Bu atamalarda bir garipik yok mu? diye soruluyor!..

Savaş istemiyoruz... Önce silah denetçilerinin raporlarını görelim. Birleşmiş Milletler kararı olmadan ABD’nin isteklerine evet diyemeyiz..."
Birkaç hafta öncesine kadar Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül yukardaki cümlelerle konuşuyorlardı. Gül önceki gün 40 bin Amerikan askerinin ve 350 uçağın ülkemize indirilmesi konusunda ABD ile anlaştıklarını açıkladı.
Hani siz BM kararı olmadan ABD’ye izin vermeyecektiniz?
Gibisinden sorular sormak abes... Bu hükümet hiçbir sözünü tutmadı ki o sözünü tutsun.
ABD’ye çoktan evet denmiş, sadece baklayı ağızdan çıkarabilmek için uygun zaman bekleniyormuş. Anlaşılan o zaman da geldi...
Deniz Baykal’ ın dün CHP Grubu’nda dediği gibi, "Irak konusunda artık müsamere bitti..."
İç kamuoyuna ve dışarıya yönelik göz boyama kampanyası sona erdi.
Sıra geldi sorumluluğu yaymaya, Meclis’i sorumluluğa ortak etmeye...
Meclis istenecek bu izinleri verecek mi?
Önemli bir sorun var ortada...
Sorun "Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş ilanına..." diye başlayan Anayasa’nın 92. maddesi... Görüldüğü gibi daha maddenin başında, "Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde..." lafı var. Oysa tezkerelerin konusu olan olayda meşruiyetin "mösi yok.
Çünkü Irak’a saldırıyı meşru gören ne bir BM kararı var ortada ne de bir NATO kararı...
Dolayısıyla madde bu haliyle ortadayken savaş tezkerelerinin kabul edilmesi nasıl mümkün olacak?
Milletvekilleri Anayasa’yı mı Amerika’yı mı dikkate alacaklar?
Sonucu bir iki gün içinde göreceğiz...
Bu arada umarız Hükümet ülkenin uğrayacağı büyük zararlar karşılığında kendi koltuk garantisi dışında ne elde ettiğini de açıklar... Öğreniriz...

Tayyip Erdoğan "Lider olunmaz, lider doğulur" demiş. Doğum oranının yüksek olduğu ülkelerde bol bol lider çıkması ondan olmalı...
Haldun Ertem