İstanbul Büyükşehir Belediyesi Moda’nın dar sokaklarına tramvay sokarak trafiği biraz daha tıkıyor, öte yanda trafiği açacağım diye Moda sahilinden otoyol geçiriyor. En güzel yeşil alanı ve sahil şeridini yok ediyor...
İşin tuhafı... Hem tramvay hem otoyoldan bölge halkı ancak temel atıldıktan sonra haberdar oluyor...
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’e Kadıköy - Altıyol - Bahariye - Cem Sokak - Mühürdar - Kadıköy hattında ring seferi yapacak tramvayın gerekli olup olmadığını sorduk...
- Bence gerekli değil, dedi, ancak zaten bize hiç danışmadan projesini yapıp ihale ettiler...
- Peki Moda’dan geçirilecek otoyol?
- Bu otoyoldan da ancak ihale yapıldıktan sonra haberdar olduk...
Otoyol, Başkan’ın bildiği kadarıyla, Mühürdar’da eski küçük arıtma tesisinin bulunduğu yerden tünelle eski moda plajına bağlanıyor... Oradan da Kurbağalıdere, Kalamış hattını izliyor... Tarihi bir doku hallaç pamuğu gibi atılıyor. Üstelik tepkiden çekinildiği için olacak, hiçbir aşamada ilçe halkına haber verilmiyor.
Nedir bu acele? İhaleleri yeni ihale kanunu öncesinde dağıtma telaşı mı?
Anakent Belediyesi’nin bu ekonomik darlıkta böylesi gereksiz veya yanlış projelere sarf edecek bu kadar çok parası var mı?
Müfit Gürtuna’nın tek görevi müteahhit beslemek mi? Başka görevi yok mu?
İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümünde bazı milletvekilleri ağlamış.
İstiklali gitti marşı kaldı, ondandır...
İsrail istihbarat çevrelerine yakınlığıyla tanınan DEBKA internet sitesi çok ilginç bir haber verdi... Siteye göre Recep Tayyip Erdoğan başbakanlığı üstlendikten sonra ikinci tezkereyi bir hafta içinde TBMM’den geçireceği konusunda ABD’ye söz vermiş. Ve tezkereye ret oyu veren 5 bakanı görevden alacağını bildirmiş.
Ancak DEBKA’nın daha da çarpıcı haberi şu:
- Erdoğan Türk askerlerinin Amerikan askerlerinin yanında savaşacağına da söz verdi...
Vay canına? Doğru olabilir mi bu? Bakalım bir açıklama gelecek mi, bekleyelim...
AKP milletvekili Emin Şirin görmeleri gerekenlerin görmezden geldiği bir demece dikkat çekiyor.
"Gazetelerde okudum. ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, 1959 yılında imzalanan CENTO Andlaşması’ndan söz etmiş... Bu andlaşma, Türkiye’de rejimin tehlikeye düşmesi halinde Amerika’ya müdahale hakkı veriyor, demiş... Pearson bu hatırlatmayı acaba niye yaptı? Buna neden gerek duydu? Bu konuda da derhal bir açıklama yapılmasını talep ediyorum."
Emekli Orgeneral Kemal Yavuz geçen pazar Akşam gazetesindeki yazısını şöyle bitiriyordu:
"... Kuzey Irak’ta çözüm, askeri olmaktan çok daha ziyade, SİYASİ’dir. Çözüm için önce, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta ‘Siyaseten’ ne yapmak istediği ‘Devlet’ tarafından ve ‘Milli Siyaset Belgesi’ne geçecek şekilde tespit edilmeli ve sonra da, bu ‘siyaset’in siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel planlaması ve uygulanmasına geçilmeli ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nden de, bu siyasetin uygun şekilde desteklenmesi istenmelidir..."
***
Siyasi iradenin gerçekten bir Irak politikası var mı?
Dilerseniz konu açılmışken hükümetin "Kürt devletinin kuruluşuna engel olmak ve Türkmenleri güvence altına almak" şeklinde özetlenebilecek politikasına ilişkin birikmiş okur sorularını aktaralım...
- Kürt devletinin kurulmasına engel olmak için diplomatik çabalar neden ihmal ediliyor? Örneğin neden aynı dertten mustarip Suriye ve İran’la siyasi diyalog kurulmuyor?
- Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti oluşumu vardır. Devletin sadece adı konmamıştır. Ordumuz Kuzey Irak’ta bu adın konulmasını mı bekleyecektir? Kaç yıl bekleyecektir? Örneğin Kürt devleti beş yıl ilan edilmezse 60 bin kişilik ordu 5 yıl orada bekleyecek midir? Buna ekonomik ve siyasi olarak nasıl dayanırız?
- Diyelim ki Kürtler birden devlet ilan ettiler. Tepkimiz ne olacaktır? Kürtleri topa mı tutacağız? Kerkük ve Musul’u işgal mi edeceğiz? Anlaşmalara dayanarak çıktığımız Kıbrıs’la ilgili tezlerimizi anlatamazken yabancı ülke toprağındaki bu askeri girişimler dünya kamuoyuna nasıl izah edilecek?
- Bir Kürt devleti ancak ABD’nin onayı ile kurulur. Kürt devletini önlemek için ABD ile çatışmaya mı gireceğiz? O gücümüz varsa neden tezkerelere hayır demiyoruz?
- Kuzey Irak’taki askeri girişimlerin ülke içinde terörü yeniden hortlatması olasılığı üzerinde duruluyor mu?
Siyasi iktidar bu soruların üzerinde durup düşünüyor mu acaba?
Amerikalılar Florida’da "Tüm bombaların anası" adını verdikleri 9.5 tonluk dev bombayı denemişler...
Ne diyelim, bize de "Tüm bombaların sülalesini..." demek kalıyor...