Kamu hukuku uzmanı Avukat Kemal Sarıibrahimoğlu, TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’ye yazdığı mektubun kopyasını bize de göndermiş. Malum, özellikle 2001 krizinden sonra çikletten gazoza, kuru yemişten suya, yemeklik yağdan alkollü içeceklere kadar irili ufaklı pek çok şirketimiz yabancı sermaye tarafından satın alındı. İçinde bulunduğumuz dönem pandeminin de etkisiyle benzer özellikler gösteriyor. Kemal Bey mektubunda bu konuya değinerek, önemli bir öneri yapıyor. Özetle diyor ki:
“... Dünya devi şirketler, pandemi sürecinden fayda sağlayarak çıkacaklardır. Öte yandan, ülkemizdeki sermaye ve likidite açısından daha zayıf ve özellikle de pandemiden yoğun etkilenen şirketler daha da zayıflayacaklardır. Hal böyle iken, nispeten küçük şirketlerin büyük şirketlerce satın alınması, onların bünyesine katılması ihtimali ortaya çıkmaktadır. İşte tam bu noktada tüm siyasi görüşlerin, partilerin bir araya gelerek ekonomimizin devlere teslim olmasını engellemesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, şu anda, başta siz olmak üzere, özel sektör, kamu ile iş birliği yapmak suretiyle ülkemizdeki gelecek vaat eden küçük şirketleri korumak, milli ekonomik değerlerimize sahip çıkmak için çaba göstermelidir.”
Bu önemli konu sürüp giden yapay tartışmalar arasında gündeme gelir mi? Umarız gelir.
EŞİTLİK
Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 86. yıl dönümünü 5 Aralık’ta kutladık.
Bu olay tartışması yapılmayacak büyük bir devrimdir.
Fransız, İtalyan, Japon ve Yugoslav kadınları bu hakka bizden 11 yıl sonra, 1945’te, Portekizli ve Romen kadınları 1946’da, Belçikalı kadınlar 1948’de kavuştular.
BM’nin kadınların seçme ve seçilme hakkına ilişkin sözleşmesi 1952’de kabul edildi. Yunan kadınları o yıl seçme ve seçilme hakkına sahip olabildiler. İsviçre ülke çapında bütün kadınlara bu hakkı 1971’de tanıdı.
Bu tarihi gerçekleri anımsatan Onur Öymen soruyor:
- Peki, bugün kadın-erkek eşitliğinde dünyanın neresindeyiz?
BM 2019 İnsan Gelişimi raporuna göre, Türkiye cinsel eşitlikte 66. sırada yer alıyor. Avrupa ülkeleri arasında ise sondan ikinciyiz. Kadına şiddet ise akıl almaz boyutlarda.
Tartışılması gereken şey bu sonuçlardır.
TİMSS
Milli Eğitim Bakanlığı sevinçle açıkladı:
“Matematik ve fen alanlarında kazandıkları bilgi ve becerilerin değerlendirilmesine yönelik dünyanın en kapsamlı uluslararası çalışması TIMSS’in 2019 sonuçları belli oldu. Türkiye, her iki alanda da hem başarı puanını hem de sıralamasını artırarak ilk kez TIMSS uygulamalarında sabit başarı ölçüsü kabul edilen 500 puanın üzerine çıktı.”
Sevindirici bir gelişme bu. Fakat şuna ne demeli?
Yüksek Öğretim Sınavı YKS sonuçları iki hafta önce açıklandı.
Sınava başvuranlar için zorunlu olan TYT’de 512 bin aday barajı geçemedi.
Temel Matematik testinde 399 bin 271 aday hiçbir soruya doğru cevap veremedi.
Fen Bilimleri testinde 553 bin 129 aday hiçbir soruya doğru yanıt veremedi.
Bunlar da dedikodu değil, devletin geçtiği rakamlar.
Eğitim bu ülkenin en büyük sorunudur. Üzerinde ciddiyetle durmalıyız.
İNTER
İnternetten seçme sözler...
“Evde içki yapan arkadaşlar, korona aşısı için çalışmaya başladığınızı söylemiştiniz, bir gelişme var mı? Tek umudum sizsiniz.”
Delikanlı annesine soruyor;
- Anne, bilim adamları araştırma yapmış, erkekler günde 10 bin kelime konuşuyormuş, kadınlar 20 bin. Sence neden?
Annenin yanıtı;
- Normaldir çocuğum, siz erkeklere bir şeyi ancak iki defa anlatırsak anlıyorsunuz!
“Eve temizliğe gelen kadın yardımcımız az önce telefon etti. Artık evden çalışacakmış, bana telefonda neler yapmam gerektiğini anlattı.”
“Kim demiş gazeteler bütün rakamları çarpıtıyor diye. Bugün maç sonuçlarına baktım, hepsini doğru vermişler.”
AŞILAMA
Zengin ülkeler aşı siparişlerini adeta birbirleriyle yarışarak fazla fazla verdi. Bizim duruma gelince... Çin’e 50 milyon doz aşı ısmarlandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, nisan sonuna kadar bu aşıların gelip uygulanacağını söylüyor. Pfizer-BioNTech’in de 25 milyon doz aşıyı yıl sonuna kadar vereceğini yine Bakan Koca ifade ediyor. BioNTech’in Türkiye’ye vereceği aşıyı yabancı basındaki tablolarda görmüyoruz. Üstelik bunları eksi 70 derecede koruyacak tesisler de yok henüz. Şimdilik kesin gibi görünen 50 milyon doz yani 25 milyon kişiye yetecek aşıdır.
Bu durumda birçok ülke gibi bizde de aşı sıkıntısı yaşanacak. Aşıya ulaşan ve ulaşamayan iki kesim oluşacak. Toplumun sadece bir kesimini aşılamak salgını önlemeyecek. Maskeli hayat daha epey süre devam edecek. Hazırlıklı olalım.
ALKOL
Basın organlarına dün İçişleri Bakanlığı’nın 6 Aralık tarihli tebliği ulaştı. Buna göre bayiler ve marketler sokağa çıkma kısıtlaması sırasında alkol satışı yapamayacaktı. CHP’nin hukukçu milletvekili İlhan Cihaner bu tebliği şöyle yorumladı:
“Yapılan tebligata göre içki satışı yasağı sadece hafta sonunu değil sokağa çıkma yasağı süresince hafta içini de kapsıyor. Bu yasağın hukuki dayanağı olmadığı gibi, makul bir bilimsel ve ticari gerekçesi de yoktur.”
Bugüne dek içki satışının virüs salgınını arttırdığına ilişkin hiçbir bilimsel görüşe rastlanmadı. Arada nasıl bir bağlantı kurulduğu merak ediliyor. Kaldı ki vatandaş içkiyi dışarı çıkmanın yasak olmadığı saatlerde satın alıp evinde stoklayabilir. Unutmayalım; mantığa uymayan yasaklar vatandaşın devlete ve yasaklara inancını azaltır.