Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim için 14 Mayıs tarihini verdi. Seçilen tarih Demokrat Parti’nin CHP’ye karşı seçim kazanarak iktidara gelişinin de yıl dönümüydü.

Demokrat Parti’nin “Yeter söz milletindir” sloganıyla iktidara gelişi çok partili demokraside devrim kabul edilir, Başbakan Adnan Menderes demokrasi kahramanı olarak anılır.

Demokrat Parti hareketi gerçekten bir demokrasi devrimi midir? En azından çıkışı itibarıyla değildir. Bu siyasi hareket 1945 yılında CHP’nin Meclis’te “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu”nu hazırlamasıyla birlikte alev alır. Çiftlik sahibi Adnan Menderes ve arkadaşları kanuna karşı ayaklanırlar. Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Adnan Menderes kanunun kabulünden birkaç gün sonra hükümete ünlü “Dörtlü Takrir”i (önerge) verirler. Toprak reformu yüzünden başlayan kavga, takrir içinde yer alan demokratik taleplerle birlikte bir demokrasi hareketine dönüşür. 7 Ocak 1946 tarihinde DP kurulur.

Haberin Devamı

Yeni parti 1950 seçimlerinde Meclis’teki sandalyelerin yüzde 85’ini elde eder, 27 yıllık CHP iktidarı böylece son bulur. DP’nin kuruluşu kimine göre özel mülkiyeti koruma hamlesi, kimine göre büyük bir demokrasi hareketidir.

KUTSAL KİTAP

İsveç ve Danimarka’da polis koruması altında yaşayan sağ siyasetçi Rasmus Paludan’ın Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yakmasını İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, “ifade özgürlüğü” olarak niteledi. İki gelişme dikkatimizi çekti. Bir, İslam ülkelerinin olay karşısındaki sessizliği. İki, İslamcı grupların İstiklal Caddesinde “Yaşasın şeriat” diye gösteri yaparken kime ne mesaj verdiği!

Peki, kutsal kitabı yakmak ifade özgürlüğü müdür? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre belirli bir dinle ilgili düşünceleri açıklamak, o dini eleştirmek düşünce özgürlüğü kapsamına giriyor.

Buna karşılık, dinlere hakaret eden, kutsal değerlere söven, başkalarını gereksiz yere inciten ve kamusal bir tartışmaya katkıda bulunmayan ifadeleri AİHM düşünce özgürlüğü kapsamında görmüyor.

Düşünce ile küfür ve hakareti birbirinden ayırmak gerekiyor.

Haberin Devamı

YOKUŞLAR

Biz eskiden yokuşları yürüyerek çıkardık. Ama yorulmazdık. Evimiz inişte olmuş, yokuşta olmuş fark etmezdi. Zaten kentin mutena semtleri hep yokuştu. Boğaz’ın iki yakası, Adalar, Moda, Çamlıca, Cihangir. Hep yokuş. Yukarı çıktıkça manzara güzelleşir, yorgunluğu unuturduk. Ne zaman mı yorulmaya başladık. Asansör, yürüyen merdiven falan çıkınca. Motorlu araç bizi evin kapısına bırakmaya başlayınca. Yani rahata alışınca. Bize bir yorgunluk çöktü ki sormayın! O gün bugündür, yokuşun ucundaki evden içeri oflaya poflaya girince içilen bir bardak suyun lezzetini de tadamaz olduk.

BAYAR

Askerlerin 1960 yılı 27 Mayıs’ında yönetime el koymasından sonra yargılanan Cumhurbaşkanı Celal Bayar idama mahkûm oldu. Ancak cezası, 78 yaşında olduğundan müebbet hapse çevrildi ve Bayar Kayseri Cezaevi’ne nakledildi.

Bayar’ın cezası 1963 yılında sağlık nedeniyle ertelendi ve Bayar tahliye edildi. Ne var ki Ankara’ya gelişinde lehinde coşkulu gösteriler yapıldığı için tekrar Kayseri’ye götürüldü. Nihayet 1964 yılında tamamen affedildi.

Haberin Devamı

Ülkenin 10 yıllık yönetiminden sorumlu olan Cumhurbaşkanı’nı askeri yönetim hapiste tutmamış, dört yılda tahliye etmişti. Hastalığı da ciddi değildi Bayar’ın, nitekim tahliyeden sonra 103 yaşına kadar yaşadı.

Günümüzde 80-90 yaş aralığındaki emekli generallerin hâlâ hapiste tutuluyor olması bize Bayar’ın yaşına gösterilen saygıyı hatırlattı.

BAŞKAN

Gazeteci arkadaşımız Orhan Erinç’i kaybettik.

Orhan eski neslin son temsilcilerindendi.

Zarif, sakin, efendi bir arkadaşımızdı.

Uzun yıllar Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptı.

Onun başkanlığı sırasında ben de bir süre yönetim kurulu üyeliği yaptım.

Yönetim kurulunda ilk icraat olarak Ankara’ya gitmiş, basınla ilgili olarak birkaç bakanla görüşmüştük.

Dikkat çekici olan şuydu: Bakan bizi kabul ediyor, sorunlarımızı dinliyor ancak ne not alıyor ne yanında not alacak birini bulunduruyordu. Biz çıkınca bir başka heyet giriyor, belli ki onlar da dert anlatıp gidiyor, bakan da çok muhtemelen anlatılanların en az yarısını unutuyordu. Not alır gibi yapsalar yine mutlu olacaktık.

Günün sonunda Orhan’a, “Başkan ne işe yaradı bu ziyaretler?” diye sorduğumda, “Bir işe yaramayacağını öğrenmiş oldun, az şey mi?” demişti.

Nur içinde yatsın.

SÖZ

“Önemli olmayan adamların çevresinde, onların önemli adam olarak görülmesini sağlayan insanlar her daim var olmuştur.”    GOGOL