CHP milletvekili Gürsel Tekin’e TV 100’de katıldığı canlı yayında kritik bir soru geliyor:
- İktidar olursanız HDP’ye bakanlık verecek misiniz?
Gürsel Tekin:
- Elbette, HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir, diyor.
Bu sözler hem İyi Parti hem iktidar çevrelerinde eleştiriye yol açıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’na Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebilir” sözlerine ne diyeceği soruluyor. Kemal Bey’in cevabı ilginç:
“Hayır, yok böyle bir şey. Burada önemli olan 6 liderin Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili karar alması ve kamuoyuna duyurması. Karar alınırken altı lider oturup karar alacağız.”
Kemal Bey’in bu sözleri farklı soru işaretleri yaratıyor.
Neden derseniz...
Anayasa’nın 104’ünü maddesine göre...
“Bakanları atama ve görevlerine son verme yetkisi Cumhurbaşkanı’na ait”tir.
Bakanlar Cumhurbaşkanı’na karşı sorumludur.
Öyle olunca Cumhurbaşkanı birlikte çalışacağı bakanları kendisi seçecektir.
Burada 6’lı masaya düşen bir görev yoktur.
Acaba Kemal Bey, (seçimden yaklaşık iki yıl sonra) parlamenter düzene geçildikten sonraki durumu mu tartışıyor?
İyi ama... Parlamenter sisteme geçildiğinde 6’lı masa hâlâ görevde mi olacak? Kimin bakan olacağına karar verecek düzeyde bir üst organ görevi mi yapacak?
6’lı masa her şeyden önce şu konuları aydınlatmalı:
Bu masanın görev ve yetkileri nelerdir? Seçimden önce ve seçimden sonra neleri tayin edecek? Hangi konularda karar verici olacak? Seçmen bunları bilmek isteyecektir.
SULTAN YALILARI
Ortaköy’deki Fehime Sultan ve Hatice Sultan yalıları gündemde. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu yalıların kendisine ait olduğunu savunurken İstanbul Valiliği’nde toplanan Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu, iki yalının mülkiyetini İBB’den alarak Hazine’ye devretti.
Bilvesile gazetelerde iki yalının orijinal fotoğrafları yayımlanıyor. Her biri 30-40 odalı birer saray yavrusu olan bu yalılar, Padişah 2. Abdülhamit tarafından farklı zamanlarda 5. Murat’ın kızları Hatice ve Fehime Sultan’a hediye edilmiş. Bu hanım sultanların bir devlet görevi var mı? Hayır... Yalılarda tatlı hayat yaşıyor, sadece Saray’daki davetlere katılıyor, onun dışında türlü eğlenceli meşgalelerle vakit geçiriyorlar. Her birinde düzinelerle aşçı, uşak, hizmetçi görev yapıyor, Beyoğlu’nun kuyumcuları, terzileri, kunduracıları günübirlik yalıları ziyaret edip sultanlara mücevher ve giysi satmak için birbiriyle yarışıyor.
O sırada Osmanlı orduları dört bir cephede türlü yoksulluk içinde savaştalar. Prensesler ise Boğaz’da zevk âleminde. Böyle dört sultan yalısı daha vardır.
Görkemli yalılar hem mimari zarafeti hem de çöküş yıllarını simgeleyen birer hatıradır.
MANDA ÜZERİNE
Emekli Büyükelçi Daryal Batıbay’ın NET Holding yönetim kurulundan istifasını yazdık.
İstifanın sebebi Net Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk’un internetteki bir video kaydındaki sözleriydi. Tibuk:
- Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kafası çalışan birçok aydın manda istiyordu, buna Mustafa Kemal de dâhil, demiş, ancak ABD kabul etmediği için manda fikrinden vazgeçildiğini söylemişti.
Batıbay ile Tibuk’un ortak yanı, Mülkiye’den sınıf arkadaşı olmalarıdır. Her ikisi bizim de sınıf arkadaşımızdır. Dostluğumuz bakidir. Ama tabii yanlışların üzerinde duracağız. Besim Tibuk ile bu konuyu telefonda konuştuk. Sonradan aynı kanalda yaptığı konuşmayı gönderdi. Diyor ki bu konuşmasında:
- Ben bu programlarda yorum yapıyorum. Yanlış değerlendirmeler olabiliyor. Tarihi evrakları okudum. Mustafa Kemal’in mandaya karşı olduğu belli. Ben orada hata yapmışım.
Besim, o konuşmasında Mustafa Kemal’i yüceltici sözler söylediğini de ekliyor.
Mesele kalmıyor.
SÖZ
Okurumuz İsmail Koç yazmış:
Safevi devletinin kurucusu Şah İsmail (Hatayi) diyor ki,
“Alçağa indir özünü
Turaba çevir yüzünü
Pişir de söyle sözünü
Arasında ham bulunur”
(Turab: toprak)
İsmini hatırlayamadığım bir filozof ise,
Siyaset nedir sorusuna:
“Neyin konuşulmayacağını bilme sanatıdır” diye yanıt veriyor.
Doğrular her zaman geçerli değildir.
Geçerli olanlar da doğru olmayabilir.
Sayın Gürsel Tekin’in iyi niyetle HDP’nin legal bir parti olduğunu hatırlatmak için söylediği söz maalesef günlük siyasi hesaplar uğruna eleştiri malzemesi olmuştur.”
ŞEFTALİ
Şeftalinin en lezzetli olduğu mevsimdeyiz.
Kayısı da öyle.
Bu mevsimde hatırımıza o eski fıkra gelir.
Anlatalım biraz lezzetlenelim.
Bir fabrikada işçilerin başında duran şeflerden birinin adı Tali imiş.
Şef Tali bir gün işe gelmemiş.
İkinci gün de gelmeyince müdür bey meraklanmış, yardımcısını şef Tali’nin evine göndermiş.
Adam kapıyı çalmış. Bir kadın açmış. Adam sormuş:
- Şef Tali burada mı oturuyor?
- Burada oturuyor ama kendisi evde yok, demiş kadın.
- Peki, siz nesi oluyorsunuz?
Kadın “r” harfini söyleyemezmiş.
- Ben kayısıyım, demiş.