KÖRPE EĞİTİM

Bir yakınımızın çocuğu New York’ta Fransız okuluna gidiyor

Henüz 4,5 yaşında, okulun ana sınıfında.

Soruyorum:

- Fransızcası nasıl?

- Öğretmenleri memnun. Gayet iyi diyorlar.

- Evde hangi dil konuşuluyor?

- Biz eşimle Türkçe konuşuyoruz, o da bizimle Türkçe konuşuyor.

- Peki, ev ve okul dışında nasıl anlaşıyor New York’ta insanlarla?

- İngilizcesi de iyi.

- İngilizceyi nerede öğrendi?

- Günde yarım saat kadar çizgi film izliyor. Oradan kaptı İngilizceyi. Okuldaki kimi arkadaşlarıyla da İngilizce konuşuyor. Ayrıca okulda da ek olarak İngilizce dersi görüyor.

- Bu dilleri birbirine karıştırmıyor mu?

- Karıştırmıyor. Öğretmenleri karıştırmadığını söylüyor.

Bu yaşta çocuğun üç dil konuşmasına bizler şaşırıyoruz belki. Ancak çağımızda çocuklar için öğrenmeye en açık dönemin 0-6 yaş arası olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. O yüzden Batı’da yuva ve anaokulu eğitimine aşırı önem veriliyor. Tabii bu dönemde ana babanın çocukla yakından ve eşit ölçüde ilgilenmesi, birlikte vakit geçirmesi, diyalog kurması, ona güven ve kişilik vermesi de aynı derecede önemli.

Ülkemizde maalesef çocukların yarıdan fazlası 6 yaşına kadar okul öncesi eğitime erişmiyor. Yumurcaklar öğrenmeye en uygun yıllarını evde oturarak geçiriyor. Biz toplum olarak hala çocuğun aklının başına ancak 6-7 yaşında geldiğini sanıyoruz. Çağa ayak uydurmamız için zaman geldi, geçiyor.

GRUP

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay telefonla aradı.

Dezenformasyon yasasıyla ilgili görüşmelere CHP’nin topu topu 40 milletvekiliyle katıldığı, 94 milletvekilinin Meclis’te bulunmadığı bilgisi yayılmıştı. Engin Altay bu haberleri tepkiyle karşılayarak
dedi ki:

“Biz o gün her madde için yoklama istedik... İktidarın her madde için 200 sayısını
bulması yeterliydi. Onlar 230’un altına düşmediler. Biz ise görüşmelerde 91 kişiyle hazır bulunduk. CHP Grubu’ndan 90 kişinin görüşmelerde bulunmadığı haberleri kesinlikle yanıştır. Ayrıca bu yasayla mücadeleye altı ay öncesinden başladığımızı belirteyim.”

SKUTER

Kadıköy’den Ahmet Şerifoğlu yazıyor:

- Bugün enteresan bir şey oldu. Apartmanımızın bahçe demirlerine sürekli scooter bağlanmaktaydı.

Artık kaldırımda yürünemez hale gelince yönetici olarak Kadıköy Belediyesi’ni aradım. Bana skuterlerin markalarını sordular. Onları telefonla arıyorlarmış, onlar da lütfedip belki kaldırıyorlarmış. Yaklaşık üç gün sonra skuterler kalktı. Fakat bir gün sonra daha beter oldu; özellikle saydım, 22 tane bağlamışlar. Çözümsüz kalınca yönetim olarak bahçe demirlerine beş adet duyuru astık, bağlanmamasını belirttik. Uzun zaman güzel gitti fakat sonraları bağlama devam etti. En son 14 Ekim günü dokuz adet bağlanmıştı, bekledik alınır diye, kimse oralı olmayınca 17 Ekim günü bu araçlar kordonlarından kesilip kaldırım kenarına bırakıldı. Sonra ne mi olmuş? Ahmet Bey anlatıyor:

- Bugün iki polis memuru geldi, firma veya firmalar şikâyetçi olmuşlar yarın karakola gidip ifade vereceğim.

Demek ki... Kaldırımları işgal eden, insanların hayatını tehlikeye sokan bu skuter firmaları kordonları kesilince sizi şıp diye buluyor, savcılığa şikâyet ediveriyorlar.

ASTORIA

Zarif bir jest...

Rusya’dan gelen, İstanbul’a uğrayan Astoria Grande adlı kruvaziyer (gezinti gemisi) 662 yolcusuyla Amasra’ya yanaşıyor. Gemiden çıkan turistlerin ilk işi ilçedeki madenci anıtına giderek 41 kaza kurbanının anısına 41 gülden yapılmış çelenkleri anıta koymak oluyor. Rus turistler çelenk konulurken anıt önünde saygı duruşunda bulunuyor.

Biz bilvesile Rusya’nın Soçi limanıyla Türk limanları arasında bir kruvaziyer seferinden haberdar oluyoruz. Gemi Soçi’den kalkıyor, İstanbul, Amasra, Sinop, Trabzon limanlarına uğrayarak Soçi’ye dönüyormuş. Bu yıl altı tur yapmış. Önümüzdeki yıl tur sayısının artması bekleniyormuş.

Amasralılar 78 milyon lira sarfıyla yapılan Amasra Limanı’nın ilçeye böyle bir turistik avantaj sağlamasından mutlu görünüyorlarmış.