Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türk ulusunun en büyük gururu dünya çapında müstesna bir lidere sahip olmaktır.

Dostu gazeteci Falih Rıfkı’nın dediği gibi:

- O kazandığı zaferlerden de büyük adamdı.

Bir ulusu ve devleti yeniden yaratan, aydınlık bir geleceğin ilk adımlarını atan, ülkesini dünya milletlerinin onurlu bir
üyesi haline getiren eşsiz bir lider.

Atatürk’ü bir kez daha anarken O’nu anlatan çizgiler aktarıyoruz sizlere.

***

 Tarih 16 Mart 1920. İngiliz işgal kuvvetleri Meclis-i Mebusan’ı basıp Mustafa Kemal’e yakınlıklarıyla bilinen 12 kişiyi esir aldı. Hepsini Malta’ya sürgüne gönderdi. Mustafa Kemal’in emriyle birkaç gün sonra Erzurum’da ordumuzun silahsızlandırılmasını kontrol eden Albay Rawlinson başta olmak üzere bir dizi İngiliz subayı rehin alındı. 

Haberin Devamı

O yılın ağustos ayında İngilizlerin Malta’dan 15 kişiyi İstanbul’a gönderecekleri haber alındı. Mustafa Kemal 12 Ağustos 1920 günlü telgrafında İzzet Paşa’ya
hitaben şöyle demektedir:

“İngilizlerin Malta’da tutuklu kişilerden 15’ini cani İstanbul hükümetine teslim etmek üzere İstanbul’a naklettikleri öğrenildi. Bundaki İngiliz maksadının şu biçareleri Ferit Paşa kanlı avenesine parçalattırmak olduğuna zerre kadar şüphe yoktur. Bundan dolayı İstanbul’a nakledilen ve edilecek olan tutuklulardan herhangi birinin düşük İstanbul Hükümeti eliyle de olsa idamı halinde Erzurum’da esaretimiz altında bulunan subay, nefer bütün esir İngilizlerin karşılık olarak derhal idam edilmelerinin kati surette kararlaştırılmış olduğunun... bilinmesi...”

(Kaynak: Atatürk’ün Bütün Eserleri, 9. cilt, s. 16)

İngilizler bu kararlı tavrı görünce tutukladıkları milletvekillerini serbest bırakmıştır.

EKONOMİK MUCİZE

Cumhuriyet’in kuruluş yılları (1923-38) aynı zamanda Dünya Ekonomik Krizi ve
İkinci Dünya Savaşı hazırlığı yıllarıdır.

Dünyayı kasıp kavuran krize rağmen Türkiye o yıllarda 

. Bir yandan Osmanlı’nın devrettiği borçları temizlemenin,

. Bir yandan millileştirmelerin, 

. Bir yandan temel sanayii kurmanın seferberliği içindedir. 

O döneme ilişkin rakamları Özal döneminin Ekonomi Bakanı Ekrem Pakdemirli’nin yazdığı “Ekonomimizin 1923’ten 1990’a Sayısal Görünümü” (Milliyet Yayınları) adlı kitapta bulabilirsiniz.

Haberin Devamı

1923-38 yılları arasında yıllık ortalama kalkınma yüzde 7.4 olmuştur. Menderes dönemi olan 1950-60’ ta bu oran yüzde 6.7, Demirel döneminde yüzde 5.6, Özal döneminde yüzde 4.7’dir. Atatürk yönetimindeki on beş yıllık dönemde fiyatlar istikrarlı seyretmiş, bazı yıllar fiyatlar düşmüştür. Böyle bir şeyi Cumhuriyet tarihi bir daha yaşamamıştır. Bütçelerin açık vermediği, ihracatın ithalatı geçtiği mutlu yıllar da sadece Atatürk döneminde yer almıştır.

***

Cumhuriyet kadroları ekonomiyi çok iyi mi biliyordu? Ömrü cephelerde geçmiş insanlar ekonomiyi nereden bilsin? 

Peki, bu ekonomik mucizeyi nasıl yarattılar? Çok basit...

Aldıkları bütün kararları tek bir ölçüye vurdular.

Bu karar ülkenin ve halkın çıkarına mıdır, değil midir?

Halkın ve ülkenin çıkarları gözetilerek alınan kararlar ve atılan adımlar o yıllarda rekor büyümeler sağladı.

ŞARKI

Kadın erkek eşitliği ve kadına saygı Cumhuriyet Devrimi’nin başta gelen hedeflerindendi. Küçücük bir örneği İnkılap Yayınevi’nin “Atatürk’ten Anılar” adlı kitabından aktaralım.

Haberin Devamı

Yıl 1930. Ölümsüz bestecimiz Selahattin Pınar Dolmabahçe Sarayı’na davet edilmiş, Atatürk’ün karşısında ilk
konserini veriyor.

“Gel gitme kadın

Ruhumu hicranına yakma,

İnlet beni, öldür beni, ağyara bırakma

Karşında esirim, bana düşman gibi bakma!”

Şarkı okunurken, Afet İnan Gazi’ye eğiliyor, bir şeyler söylüyor. Şarkı bitince
Gazi diyor ki:

- Selahattin Bey, şarkınız gerçekten çok güzel... Ama bir şeye itiraz edeceğiz. Şu “kadın” kelimesi biraz kalın düşmüyor mu? Onun yerine mesela kadının inceliğini, nezaketini daha iyi anlatacak bir kelime koysanız olmaz mı?

Selahattin Pınar kendini zar zor topluyor. Kadın kelimesinin yerinde kullanıldığına inandığını nazik bir dille anlatıyor. Ve ekliyor:

- Hanım desek... Yarattığınız hürriyet devrinde bilmem ki hoş görülür mü?

Hanım deyince, akla ve göz önüne kafes veya peçe arkasındaki hatun gelir diye korkarım.

- Peki, “canım” desek olmaz mı?

- Evet, olabilir ama “canım”ı bir kadın bir erkeğe söyleyebilir. Halbuki şarkıda söylenen bir erkektir ve bana pek kaba gelmiyor. Kadın kelimesi, aslında ince ve naziktir. Bununla beraber nasıl
emrederseniz.

Atatürk izahtan hoşlanıyor. “Peki, davayı kazandın” diyor.

NİKÂH

Atatürk’ün Latife Hanım’la nikâhı kadın eşitliği açısından ilginçtir. Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak’ın anılarından aktaralım:

Latife Hanım’ın babası Muammer Beyin evinde yapılan nikâh töreni gayet sade olmuştu. O zamanki usule göre törende nikâhlanacaklar bulunmazdı. Onların yerine seçtikleri vekiller ile şahitler bulunurdu. Atatürk ve Latife Hanım vekil tayinine lüzum görmemişler, bir yenilik olmak üzere, törende bizzat hazır bulunmayı tercih etmişlerdi.”