Kadıköy’deki apartmanımız acaba depreme dayanaklı mı? Bir süre önce binayı muayene ettirip durumunu öğrenmek istedik. Bunu duyan komşular:
- Aman dur, ne yapıyorsun, dediler.
- Neden?
- Kime muayene ettireceğiz? Belediyeye. Belediye 1999’dan önce inşa edilmiş olup, yeni deprem yönetmeliğine uymayan binalar için hemen yıkım kararı veriyor. Bizim bina 20 yaşından büyük mutlaka yıkım kararı alınır.
Kadıköy Belediyesi’ni arayıp bir yetkiliyle konuştuk:
- Eski yönetmeliğe göre yapılmış binaları muayene edince genelde güçlendirme talep ediyoruz, dediler, eğer güçlendirme yapılmazsa yıkıma gidiyoruz.
- Güçlendirme için ne kadar süre veriyorsunuz, o iş kaça patlıyor?
- Güçlendirme için bir iki ay süre tanıyoruz. Tabii bu da pahalı bir iş. Binayı yıkıp yapmak çoğu kez daha avantajlı.
- Peki, yıktırıp yaptıralım öyleyse.
- Ancak oturduğunuz bölgeye mevcudun üstünde kat izni vermiyoruz. O zaman müteahhit ilgi duymuyor. Dönüşüm yapamıyorsunuz. Ancak daire sahipleri aranızda anlaşırsanız kendi paranızla yaptırabilirsiniz.
Apartmanda zemin yokladık. Dairelerini kiraya vermiş ev sahipleri binanın yıkılma tehlikesine girmesinden ürküp deprem muayenesine karşı çıktılar. Kimse güçlendirme masrafına girmeye de niyetli değildi.
Güçlendirmeyi teşvik edecek bir devlet kredisi olsa belki o yola giderdik. Ama yoktu.
Bize öyle geldi ki kanun ve mevzuat, konut sahiplerinin binalarını kontrol ettirmelerini caydıracak şekilde düzenlenmiştir.
Nitekim İBB yeni bir uygulamayla “Binanızı test edeceğim ama korkmayın yıkım kararı almayacağım” diyor ama vatandaş korkudan bu çağrıya da rağbet etmiyor.
Öncelikli görev: Mevzuat ve kanunları bilimin ışığında yenilemeli.
KÜRSÜ!
Ekranlarda en çok gördüğümüz üç isim malum: Prof. Naci Görür, Prof. Celal Şengör ve Prof. Ahmet Övgün Ercan. Ek olarak birkaç isim daha sayılabilir. Ancak hepsi bir elin parmaklarını geçmiyor.
Peki, gelecek depremlerin yeri ve zamanı konusunda bu üç ismin meslektaşları ne düşünüyor? Bu uzmanların elbet üniversitelerde çalıştıkları kürsüler, bölümler var. Fakülteler var. Neden kamuoyuna sadece üç bilim adamının şahsi görüşleri yansıyor? Neden üniversiteler kurumsal görüş oluşturup açıklamıyor?
Üstelik yukarıda adı geçen üç bilim adamının hangi bilimsel verilere göre görüş açıkladıklarını, hangi araştırmalara dayandıklarını, bu araştırmaların hangi tarihte hangi kurumlar tarafından yapıldığını da bilmiyoruz. Açıklamıyorlar.
Birbirine uymayan görüşler açıklayan üç bilim adamından hangisinin haklı olduğunu öğrenmek için depremi mi bekleyeceğiz!?
Kurumlar neden susuyor!
SENDİKALAR
Sendika konularında uzman bir eski milletvekili, Dr. Engin Ünsal gönderdiği mesajda diyor ki:
“Ülkemizde 250’ye yakın işçi sendikası ve bunların çoğunun üye olduğu üç konfederasyon var. Ülkenin yaşadığı deprem faciası sırasında sendikaların sesi hiç duyulmadı. Oysa sendikaların çoğunun oteli ve misafirhaneleri var. Hiçbiri bunları depremzedelere açmak için çaba sarf etmedi. Konfederasyonlar üyesi sendikaların başkan ve yürütme kurulu üyelerinin bir aylık maaşlarının depremzedelere bağışlanması için çağrı yapabilirdi. Hiçbirinin sesi çıkmadı. Sendikacılık üyelerine iki yılda bir ücret zammı sağlayıp geri kalan zamanda sırt üstü yatmak yeri değildir. Sosyal sendikacılık diye bir kavram var. Sendikalar işyerleri dışında da toplum ve çalışanlar için ellerini taşın altına sokmayı öğrenmelidir.”