İstanbul Valiliği kentte trafik sıkışıklığını braz olsun azaltmak için bir proje hazırlamış. Vali Erol Çakır, projenin tartışmaya açılması için bize de özet bilgi yollamış. Önce teşekkür ediyoruz...
      Proje hergün İstanbul trafiğine giren 1 milyon 300 bin aracın 300 binini kent dışında bırakmayı öngörüyor.
      Buna göre
      Son rakamları 1 ve 2 ile biten plakalar pazartesi günü, 3 ve 4 ile bitenler salı günü, 5 ve 6 ile bitenler çarşamba günü, 7 ve 8'le bitenler perşembe günü, 9 ve 0 ile bitenler cuma günü trafiğe çıkmayacak.
      Bu dönüşümlü plaka uygulaması sadece özel otomobilleri kapsayacak... Otobüs, minibüs, taksi, servis araçları, itfaiye, emniyet taşıtları ve ambülanslar kapsam dışı kalacak.
      Okulların açıldığı tarihten itibaren başlatılacak olan bu uygulamaya sabah saat 6 ile gece saat 22 arasında geçerli olacak. Plaka gurubunun son numarası takibi kolaylaştırmak için araçların ön ve arka camlarına yapıştırılacak.
      Projeyle ilgili kimi sorunların nasıl çözümleneceği henüz karalaştırılmış değil.
      Örneğin:
      1) Şehirlerararası yol açıkacaklar nasıl konumlanacak
      2) Kamyon ve kamyonet türü ticari taşıtlar nasıl konumanacak..
      3) Diğer şehirlerden giriş yapan özel otolar nasıl konumlanacak?
      İstanbulluların bu projeye gönüllü katkıları ve destekleri beklenirken, kendilerinden yukardaki sorular veya projenin genel kapsamıyla ilgili düşünceleri de isteniyor. Okurlarımız düşüncelerini "e mail" veya faks yoluyla bize bilderebilecekleri gibi doğrudan İstanbul Valiliği'ne de gönderebilirler.
      Büyük bölümü Urartu'lardan günümüze ulaşmış benzersiz eserlerin sergilendiği Van Müzesi'nin bahçesinde koç ve koyun biçiminde heykelcikler göze çarpıyor... Meğer... 14'üncü yüzyılda bölgede yaşayan Karakoyunlular'dan kalma mezar taşlarıymış... Kazıma tekniğiyle üzerlerine işlenen motifler de altında yatanın cinsiyeti ve toplumsal konumu hakkında bilgi verirmiş... Sözgelimi... Kılıç, hançer, ok veya yay "gençliği, kahramanlığı", tespih ve kandil "ululuğu", iğne, ayna ve süs eşyaları ise "kadınlığı..." Van Müzesi deposunda benzer binlerce eser sergilenmeyi bekliyor. Bir süre önce mevcut binanın yanıbaşındaki parsellerin "Ek bina" yapımı için müzeye devredilmesiyle bu yönde bir umut ışığı da belirmiş.. Fakat ne olmuşsa olmuş; Fazilet Partili belediye yönetimi, ani bir kararla bu parselleri "yeşil alan" ilan edivermiş. Bu gelişmeyi, İslam öncesi uygarlıklara sıcak bakmadığı bilinen FP'lilerin Anadolu tarihinin bir dönemi üzerine "yeşil örtü" örtmesi diye yorumlayanlar da var Van'da...
      Adam, tapu davalarında uzman bir avukatmış...Çok yaşlı olduğu için, sık sık mahkeme salonunda şekerleme yapar, yargıç duruşmanın bir yerinde;
      -Savunmanın bu konuda bir talebi var mı acaba? diye sorduğunda, o uyku sersemliğiyle yerinden fırlayıp;
      -Yerinde keşif istiyoruz hakim bey, der, yeniden şekerlemeye yatarmış. Günün birinde, bir zina davası almış. Duruşma sırasında yine uyukluyormuş ki, yargıç sormuş:
      -Savunmanın bu konuda bir talebi var mı acaba?
      Bizimki yerinden fırlamış, yılların alışkanlığıyla talebini söylemiş:
      -Yerinde keşif istiyoruz hakim bey!
      Durup dururken bu fıkra nereden mi çıktı? Clinton' un ifadesini alan Özal Savcı Kenneth Starr , dalgaya gelip ya da gırgırına, yerinde keşif isteseydi, acaba ne olurdu?
      Malum, Van'ın kedisi meşhur... Bir de... Günbatımı kızıllığında seyrine doyum olmayan gölü... Ve gölünde "canavarı..." Sonra... Van Kalesi ve Hoşap Kalesi... Urartu uygarlığına ait eşsiz eserlerin sergilendiği Van Müzesi... Özetle... Kartpostaldaki Van fotoğrafı göz alıcı...
      Peki... Van Kalesi'nden aşağılara... "Şehirdeki hayata" doğru bakıldığında görünen manzara ne?.. Van gezisinden dönen arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu'nun notlarını birlikte okuyalım...
      ... Van nüfusu, güneydeki sıcak çatışma bölgesinden (Hakkari kırsalından) tahliye edilen köylülerin de katılımıyla 780 bine ulaşmış. Bu koskoca kentte sigortalı çalışan işçi sayısı sadece 3 bin... Kent merkezindeki tek büyük cadde olan Cumhuriyet Caddesi'nin iki yanı akşamüstü saatlerinde "tablacı" denen, cüz'i kƒrlarla birşeyler satmaya çalışan seyyarlarla doluyor. Tümü Hakkari'den göçmüş. Sayılarının 4 - 5 bini bulduğu söyleniyor. Vanlı yoksullar ise caddeye paralel arka sokaklardaki "işçi pazarlarında" iş beklentisinde. İçlerinden biri;
     Â- Ä°stanbul'a gitmek de çare deÄŸil, diyor, çünkü orada da Romenler piyasayı düşürmüş. Nasıl ki orada 3 milyona yapılacak iÅŸi Romenler 1 milyona yapıyorsa, bizim burada da Hakkarili göçmenler, çaresizlik ve açlıktan aynı ÅŸeyi yapıyor. Sonuçta hep birlikte aç kalıyoruz...
     ÂKiminle konuÅŸsanız aynı söz: "Bir kuru ekmekle gün geçer mi?.."
     ÂVan'da sabah çayını yudumlarken günlük gazeteleri okuyamıyorsunuz. Çünkü gazeteler öğleden sonra 15.00 - 16.00 dolaylarında ancak ulaşıyor. Saat 16.00'dan ertesi sabah 07.00'e kadar komÅŸu ÅŸehirlere baÄŸlanan tüm yollar güvenlik kuvvetlerince kapatılıyor, kentin dışarıyla tüm baÄŸları kesiliyor. "Yollarda can güvenliÄŸi olmadığı için" yapılıyor bu. Ãœnlü HoÅŸap Kalesi'nin yanıbaşındaki köy kahvesinde bir köylü, güneyi (Hakkari tarafını) iÅŸaret edip; "Buradan taa Irak sınırına kadar kilometrelerce alan içinde en küçük bir hayat belirtisine rastlanamayacağını, çünkü tüm köylerin boÅŸaltıldığını" anlatıyor.
      Kent merkezindeyse yetkililerin de söylediği gibi "güvenlikle" ilgili bir sıkıntı yok. Olma ihtimali de yok gibi görünüyor. Çünkü "resmi" ve "sivil" çok sayıda güvenlik görevlisi her an, her yerde tetikte bekliyor. Özellikle hava karardıktan sonra inanılmaz sayıda güvenlik görevlisi (ekip otosu, taksi ve diğer devlet dairelerinin araçlarıyla) aralıksız devriye geziyor cadde boylarında...
      Tarihi kentimiz Van'ın içindeki görüntü, dışardan bakıldığında tahmin edilenden çok farklı kısacası...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr