Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Okurumuz Melih Gürol, Bülent Ecevit'in Hükümet kurmasını kolaylaştırmak için ona şu önerilerde bulunuyor:
       1. Acele ikinci bir uçak kiralanmalı. Birincisi Mesut Bey ailesine diğeri Tansu Hanım'a tahsis edilmeli.
       2.Bankalarla sorumlu devlet bakanlığı adedi ikiye çıkartılmalı. Bankalar eşit olarak paylaştırılıp ANAP ve DYP'ye ayrılmalı.
       3. Özelleştirme ile ilgili bakanlıklar aynı şekilde ikiye ayrılarak iki partiye verilmeli. Her iki bakanlığa ikişer milyar dolarlık kamu tesisi satılması görevi verilmeli.
       4. Yatırım yapan bakanlıklar yine eşit olarak iki partiye verilmeli.
       5. DSP bu gün elinde tuttuğu bakanlıklarla yetinmeli.

       İskoçya'nın başkenti Glasgow'da çalışmakta olan okurumuz Dr.Ahmet Dursun çektiği e - mail notunda "Şu italyanları biraz da mizahla yıldırmaya çalışsak" önerisinde bulunuyor. İskoçlar, geçenlerde oynanan Glasgow Rangers - Parma maçı öncesinde İtalyanların moralini mizahla bozmaya çalışmışlar. O arada yaydıkları sloganlardan biri şuymuş:
     Â"Bir Ä°talyan kamikaze pilotu 38 sorti yaptıktan sonra yaÅŸ haddinden emekli olmuÅŸ"

       Yazının başlığı, aynı zamanda CHP milletvekili Fikri Sağlar ile Sabah gazetesinden meslekdaşımız Emin Özgönül' ün birlikte yazdıkları kitabın adı... Bu iki çiçeği burnunda yazar, geçenlerde, İstanbul Kitap Fuarı'nda kitaplarını imzalıyorlardı. Birara karşılarında iki ünlü sanatçı karı - kocayı, Haluk Bilginer - Zuhal Olcay çiftini gördüler. Kitap imzalatacaklardı. Ama ellerinde aynı kitaptan iki tane vardı... Aynı evde yaşayan iki kişi neden bir değil iki kitap satınalır? Bu meraklı soruyu yanıtlayan Haluk Bilginer aynı zamanda bir aile sırlarını da açıkladı; şöyle dedi:
       "Zuhal, aldığı her kitabı, önemli bulduğu satırların altlarını çizerek okur. Bense bundan nefret ederim. Bu yüzden de bizim evde her kitaptan iki tane bulunur. Sizden de bu yüzden iki kitap imzalamanızı rica ediyoruz."

       Arkadaşımız Fahrettin Fidan, Çalışma Bakanı Nami Çağan ile sohbet ediyordu, birara aklına takılan soruyu sordu.:
       -Bizim ülkemizde bir hükümet düşünce, o hükümetin bakanlarına karşı ilk direniş bürokratlardan gelir... Sizde de böyle birşey oldu mu hocam?
       - Hayır. Tam tersine, benim bütün bürokratlarım daha bir canla - başla çalışmaya başladılar.
       - Gerçekten de hiç tavır koyan olmadı mı efendim?
       - Ha, bir tek benim odacılar çay - kahve servisini biraz ağırdan almaya başladılar ama yeni hükümeti kurma görevinin Genel Başkanımıza verildiğini duyar duymaz, onlar da anında eski hızlarına kavuştular.

       10 Kasım'larda Atatürk'ün ölümüyle ilgili yeni ve ilginç bulgular ortaya atılıyor. Hatırlayacaksınız; önceki 10 Kasım'ın "gündemi", Atatürk'ün ölüm saatiydi... Bu sene de Can Dündar,(kötü niyetten değil sanırız bilgi eksikliğinden) Atatürk'ü son hastalığı sırasında tedavi eden Türk doktorlar ile yabancı doktorlar arasında teşhis farkı olduğunu savlayıp Atatürk'e otopsi yapılmamasının "anlamını" sorguladı.
       20 yıla yakın süredir konu üzerinde çalışan Tıp Tarihi Profesörü Arslan Terzioğlu geçen hafta düzenlenen bir konferansta belgeler ışığında iddialara yanıt verdi. Ve özetle bakın neler anlattı:
       - Deniyor ki, "Türk doktorlar, Atatürk'ün hastalığına alkolden kaynaklanan karaciğer sirozu teşhisi koymuşlardı. Yabancı doktorlar ise Türk meslektaşlarının teşhisine katılmıyordu. Böyle bir ihtilaf olduğuna göre otopsi yapılması gerekmez mi, neden yapılmadı?" Bu konudaki şüpheleri giderebilecek belgeler de başkanlığını yürüttüğüm Tıp Tarihi Ana Bilim Dalımızdadır. Belgeler ışığında konuyu izah edeyim şimdi: "Alkole bağlı karaciğer sirozu" teşhisini ilk olarak 1938 Ocak sonunda Yalova'da Dr. Nihat Reşat Belger koyuyor. Sonra Prof. Neşet Ömer İrdelp çağrılıyor. İrdelp de, Belger'in teşhisini doğruluyor. Daha sonra Ankara'da 27 - 28 Şubat 1938'de Türk doktorların katıldığı bir konsültasyon daha yapılıyor. Teşhis orada da doğrulanıyor. Sonra çeşitli aralarla Dr. Fissinger, Dr. Gustav Von Bergmann ve Dr. Eppinger çağrılıyor. Atatürk'ün ölüm raporunda bu safhalar anlatılarak "yurtdışından gelen hekimlerin de aynı teşhisi doğruladığı" söyleniyor. Bu bir.. İkincisi: Aynı yönde bir not da yine Ata'nın doktorlarından Mehmet Kamil Berk'in notlarında var; "Yurtdışından gelen hekimler de teşhisi doğruladılar" diyor. Üçüncüsü Prof. Akil Muhtar Özden'in günlüğü.. O da aynı şeyi tasdik ederek; "gelen doktorlar da karaciğerdeki bu sirozun alkolden kaynaklandığını tespit ettiler" diyor. Öyleyse sözü edilen "ihtilaf" nereden çıktı? İhtilaf olmadığı belgelerle sabit.. O halde sorunun yanıtı: İhtilaf yok ki otopsi yapılsın!..



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr