Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Herkes anlasın!

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür” şeklindeki 66. maddenin ırkçı nitelik taşıdığını iddia ederek “Türk” sözünün kaldırılmasını istiyor.

Madde gerçekten ırkçık mıdır?

Bu alanda yetkin bir isim olan Prof. Sibel Özel’e göre, tam tersine, bu hüküm ırkçılığı önlemektedir. Prof. Özel, herkesin anlayacağı şekilde tane tane anlatıyor:

*Hüküm çok açıktır ve iddia edilenin aksine Türkçülüğü yasaklamaktadır.

*Bu ülkede hiçbir vatandaş diğerine “Sen Türk değilsin; sen Ermeni’sin, Rum’sun, Kürt’sün, Çerkez’sin” diyerek aşağılama hakkına sahip olmasın diye Anayasa Türklüğü bu şekilde tanımlamıştır.

Haberin Devamı

*Bir başka ifadeyle, etnik kökeni Türk olanların, etnik kökeni Türk olmayanlara karşı bir farklılığı ve ayrıcalığı olmadığını vurgulamak için, hukuken TÜRK olmanın anlamı Anayasa’da bu şekilde tanımlanmıştır.

*Böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık ilişkisi olan herkes, etnik kökeni, dini, inancı ne olursa olsun Türk olarak mütalaa edilecektir.

*Ülkenin adı Türkiye olduğu için vatandaşlığın adı Türk vatandaşlığı ve bu vatandaşlığa sahip milletin ismi de Türk milletidir.

*Bu hükmü kaldırmak ve böylece Türk kelimesini bir etnik grubun ismine indirgemek, mikro milliyetçiliği körüklemek ve Türk milletini oluşturan mozaiğin bağlarını gevşetmek anlamına gelmektedir.

YARGIÇ

Gazeteci ağabeyimiz Altan Öymen ile basın üzerinde konuşuyoruz... Takıldığı noktalardan birini aktarıyor:

- Gazeteler mahkemelerdeki davalardan söz ederken neden kararı veren yargıçların ve savcının adını yazmıyorlar?

Bunun bir sebebi malum. Geçmişte yargı mensuplarına yönelik saldırılar yaşandı. İsim yazıldığı takdirde bunun hedef gösterme anlamı taşıyabileceği düşünülüyor.

İyi de davada kararı veren yargıç veya savcının adını gazeteler yazmasa da öğrenmek isteyen öğrenemez mi? Ayrıca yargı adamlarının korunması gerekiyorsa  bu görev de devlete düşer. Gazetelerin isim yazmaması koruma tedbiri yerine geçmez.

Öymen ekliyor:

- Ben Fransa’da ünlü Orly davasını izledim. Baş yargıç ünlü bir hukuk adamıydı. Gazeteler yargıcın geçmişte hangi okulu bitirdiği, hangi davalarda hangi kararları verdiğine kadar her şeyi rahatça yazıyordu. Bizdeki garip bir duyarlık.

Haberin Devamı

Phillips raporu

2009 yılında yapılan Atlantik Konseyi toplantısında görüşülen Phillips raporuna göz atıyoruz... Raporda deniyor ki:

“Türkiye’deki Kürtlerin PKK’ya olan kamusal desteğini azaltabilmek üzere, Ankara, Kürt kimliğini tanımak için ek adımlar atmalı, örneğin, Anayasa’da vatandaşlığın temeli olan ‘Türklüğü’ ortadan kaldırmalıdır.”

Geçen yıllarda İmralı’ya giden heyete Abdullah Öcalan 66. maddenin yeni halini bizzat dikte ettirmişti. İçinde Türk sözü geçmeyen bir madde yazdırmıştı.

Bu arada Türk sözü yalnızca 66. maddede geçmiyor. Anayasa’da 10’dan fazla maddede ( 5, 6, 7, 9, 42, 70, 72, 76, 80, 103, 104, 134) Türk milleti deyimi geçiyor. Bunlar ne olacak?

Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” diyor. Çok açık bir tanım. İçinde ırkçılık yok. Ayrımcılık yok. Gerisi palavradan ibaret.

Haberin Devamı

MÜZİK

İstanbul’un belki de en büyük eksiğinin bir kent müzesi olduğunu yazmıştık...

Gazeteci Semih Kalkanoğlu bir büyük eksiğin de müzik aletleri müzesi olduğunu yazıyor. Diyor ki:

- Türkiye’de ünlü bir müzik aletleri uzmanımız, Etem Ruhi Üngör (1922-2009) vardı. 

Türk organolog (çalgı bilimci) Ruhi Üngör, çok zengin Türk müziği çalgıları koleksiyonu sahibiydi.

2008 yılında TBMM tarafından verilen Üstün Hizmet Ödülü’nü almıştı. 

Hayatı boyunca 760 kadar müzik aletini toplamıştı. 

Kadıköy’de 10 Ağustos 2009 sabahı vefat etti.

Bu koleksiyona kızı Zerrin Ergül sahip çıkmıştı. Sonradan Kültür Bakanlığı’nın bu koleksiyonu satın aldığını duyduk. Bir “Müzik Aletleri Müzesi” kurulacaktı. Konu unutuldu. Müzik aletleri ne oldu? Bir depoda kilitli duruyor olmalı.

MANTIK

Ahmet Davutoğlu iddiasında ısrarlı:

“Geçiş sürecinde genel başkanlar yürütme mekanizmasının içinde etkin bir şekilde yer alacaklar ve karar alma ve imza süreçlerinde yetki sahibi olacaklardır.”

Davutoğlu’nun statüsü ne olacak peki?

Cumhurbaşkanı yardımcılığı düşünülüyormuş.

Anayasa’ya göre, cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanı tarafından atanır, ona bağlı çalışır.

Yani Başkan, Davutoğlu’nu kendine yardımcı olarak atayacak ama ondan izinsiz iş göremeyecek.

Siz bunda mantık görüyor musunuz?