Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Amerika korku ile yönetilen bir ülke... Geçen yüzyılda toplumu korkutmakta kullanılan öcü komünizm idi. Demirperde yıkıldı, bu yüzyılda komünizm öcüsünün yerini "İslamcı terör" aldı.
ABD yönetimi 11 Eylül’den sonra Usame bin Ladin’i yakalama vaadiyle 300 milyar dolarlık Amerikan savunma bütçesini 500 milyar dolara çıkartırken hiçbir itiraz görmedi.
Bu yıl da savunma bütçesi Saddam Hüseyin’in yok edilmesi vaadiyle yüzde 50 arttırıldı. 450 milyar dolara çıkarıldı.
Sonuçta ne oluyor?
Bu soruyu soran Arman Salepçi arkadaşımızın yanıtı şu:
- Amerikan hükümeti, halkından topladığı vergileri İslami terör öcüsü sayesinde halkının sosyal ihtiyaçlarına harcamak yerine hiçbir dirençle karşılaşmadan silah tüccarlarına aktarmaya devam ediyor.
Amerika bir yıllık savunma bütçesini dünya ülkelerine dağıtsa yüz yıl sürecek barış sağlanır. Yarısını Amerika içine dağıtsa Amerika’nın sosyal sorunları çözümlenir. Ne var ki ABD’nin evsizleri, işsizleri, fakirleri sürünmeye devam ederken 450 milyar dolar ihtiyaç sahibi insanlara değil silah tüccarlarına akıtılıyor. Yalnız dünyaya değil.. Kendi halkına da haksızlık ediyor Amerikan yönetimi.. Amerikan halkı uyanmadıkça bu oyun sürecek...

Savaşma seviş...
Şimdi savaşma seviş diyoruz ama boşuna.
Önceki sevişti de, yaranabildi mi ?
Yok oval ofis, yok oral seks, yok Monica diye diye yıpratmıştık adamcağızı.
Akif Kökçe

Recep Tayyip Erdoğan hakkında açılmış davalardan birer birer beraat ediyor. Malvarlığı davasında verilen beraatle ilgili, okurumuz Müjdat Güler soruyor:
- Tahkikat genişletilmeden, yurtiçi ve dışında banka hesapları tapular ve şirket kayıtları incelenmeden, birinci ve ikinci derece yakınlarının kayıtlarına girilmeden cevaplar alınmadan bu dava nasıl bitti anlamadım.
Ayrıca ortada delil yoksa bu davayı neden açtılar?
AKP muhalefetteyken sık sık yargının siyasallaşmasından söz ederdi. Artık o yakınma duyulmuyor. Üstelik artık "yargının memurlaştırılması" da gündemde.

Bu iktidarın emeği ile geçinen insanlara verdiği sözlerden birini olsun tuttuğunu göreceğimiz günü heyecanla beklerken.... 3 Ocak 2003 tarihine dönüyoruz... Başbakan Abdullah Gül, emeklilere "büyük müjde"yi veriyor:
"Hükümetimiz SSK ve Bağ - Kur emeklilerinin maaşlarına, Sosyal Destek Ödemesi adı altında 75 ile 100 milyon lira arasında zam yapma kararı almıştır."
Gül, aynı toplantıda SSK emeklilerine enflasyon oranında aylık zam uygulamasının devam edeceğini açıklamıştı.
Aradan iki hafta geçti. Pazartesi günü bankalara giden SSK emeklileri büyük bir sürprizle karşılaştılar. Maaşlara 75 milyonluk zam yapılmış ama Ocak ayı enflasyon farkı yapılmamıştı. Neden mi? Efendim meğerse 75 milyon liralık zam, iyileştirme zammı filan değil, 2003 yılında TÜFE’den doğacak maaş artışlarının defaten ve peşin ödenmesiymiş... Ve bu 75 milyon liralık fark kapanıncaya kadar maaşlara zam yapılmayacakmış.
3.5 milyon SSK emeklisine "büyük geçmiş olsun" diyor, eski SSK Genel Müdürü, CHP İstanbul Msilletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’na kulak veriyoruz.
- Kelime oyunuyla 3.5 milyon insan resmen aldatıldı. Böyle bir oyunu tahmin ettiğim için konu Meclis’te görüşülürken "bu işi kararnameyle değil kanunla düzenleyin, kanuna da rakamı açık açık koyun" dedim. Niyetleri ta o günden bozukmuş ki bu önerimi kabul etmediler. Emekli fena aldatıldı...

Hükümet benzine bir zam daha giydirdi. Sürpriz değil. IMF’ci olduğunu seçim bildirgesinde ilan eden ve hiçbir yaratıcı formülü bulunmayan AKP iktidarının ülkeyi zam ve vergiyle yöneteceği belliydi. Araya bir anekdot ekleyelim. Orhan Erinç Cumhuriyet’te yazdı.
Cimriliğiyle ünlü gazete patronu Halil Lütfü Dördüncü her benzin zammında öfkeden havalara fırlarmış. Sormuşlar:
- Hoca senin otomobilin yok ki, neden kızıyorsun?
- Ben de çakmak kullanıyorum birader, demiş...