Eğer stratejik ortağınız gerçekte ortağınız değilse ve hedefleriniz farklıysa yollarınız mutlaka bir yerde çakışır, önceden kestiremediğiniz sorunlar yaşarsınız.Aynen şimdi yaşandığı gibi...Amerika 12 yıldır Kuzey Irakta bir Kürt devletinin nüvesini oluşturuyor. Kürt parlamentosu kurulmuş, sınırımızın karşısına Kürt bayrağı ve "Özgür Kürdistana hoşgeldiniz" tabelası asılmış... Üniversitesi var, belediyesi var... Elbet bu noktaya geldikten sonra "Kürt devleti kurulursa..." şartına bağlı hesapların yürümesi pek kolay hatta mümkün değil. Çünkü zaten fiilen kurulmuş. Mesele adını koymaya gelmiş.Üstelik bu süreçte ABDye onlar bizden daha çok lazım. Irakın geleceğini dizayn ederken üç önemli unsurdan birini oluşturuyor Kürtler...Bu noktada herhalde bizim de stratejimizi yenilememiz gerekiyor. Hem iç hem dış Kürtlere karşı daha babacan ve barışçı bir tavra yönelmek gibi...Kuzey Irakla ilgili Türkiye politikası, silahlı kuvvetlerimizin strateji ustalığının da ışığında yeni duruma göre yeniden çizilirse iyi olacaktır... Matematik problemi çözülürken ilk işlem yanlışsa yani iki kere iki beş bulunmuşsa hesaplar sonuna kadar yanlış gider. Fikir yürütürken ilk cümlede mantık hatası varsa doğru sonuca varmak mümkün olmaz... Amerikan savaş makinesinin çalışması için düşman sahibi olmamız şarttır. John Stockwell Silah alanlar değil, satanlar ve üretenler silahsızlandırılmalı. Süleyman Ekim Şeyhin kerameti... Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Profesör Burhan Kuzu televizyonda konuştu. Bir şeyin meşru olması için hukuki olmasının şart olmadığını söyledi. Kıbrıstaki varlığımızı ve 12 Eylül darbesini örnek gösterdi. ABDnin Irak saldırısını kendi kafalarında nasıl meşrulaştırdıklarını böylece anlatmış oldu. Bu arada kendilerine karşı bir askeri darbeyi bile meşrulaştırdı! Muhalefet gizlendi - Ancak, dedi, CHPnin muhalefeti haftada bir grup toplantısındaki konuşmadan mı ibaret olmalıydı? CHP "savaşa hayır" mitinglerine öncülük ederek halkın yüzde 90ının duygu ve düşüncelerini meydana taşısa AKP böyle teslim olur muydu?Dostumuz haklıydı... Bu arada sivil toplum kuruluşları, rektörler, üniversiteler, Atatürkçü dernekler, aydınlar, medya, ülke resmen işgal edilirken susup oturdular. Ne zamana kadar mı oturacaklar? Tezkere çıksın... Bakın ABD tarafından kara listeye alınma tehlikesi geçtikten sonra nasıl da bir yurtseverlik yarışı başlıyor? CHPli bir dostumuz, Deniz Baykalın grup konuşmasını beğenmiş: Abdüllatif Bey... İmzaya hazır hale gelen mutabakat metni içinde neler var?Ne yazık ki bugünden yarına öğrenemeyeceğiz...Hükümet geçen tezkerede olduğu gibi bu defa da TBMMye yarım sayfalık bir tezkere gönderecek, milletvekillerini bu mutabakatın ne getirip ne götüreceği konusunda aydınlatmadan, gümrükten mal kaçırır gibi, Türkiyenin geleceğini derinden etkileyecek metne imzayı attıracaktır...Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Abdüllatif Şener, önceki gece NTVde canlı yayındaydı. Kendisine sorulan mutabakatla ilgili tüm sorularını geçiştirdi. Bakan Bey 70 milyon insanın bugünü ve yarınını ilgilendiren hayati bir konuda halka bilgi vermekten kaçındı. Türkiye bu anlaşmayla savaş hedefi olacak... İlk elde turizm ve nakliye gelirlerini kaybedecek, Kuzey Iraka milyonlarca dolar sarfıyla ordu gönderecek, askerinin canını tehlikeye atacak... Çıkacak savaşın ezici yükünü halk çekecek ama o halk hangi senaryoda rol aldığını bilmeyecek... Tek bildiğimiz geleceğimizi hedefleri karanlık bir dev gücün insafına bıraktığımız...Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar, kapalı meclis oturumları ve halkın öğrenmesinden korkulan bir mutabakatla sonu belirsiz bir macereya sokuluyoruz... TBMMnin sırtına bugün ağır sorumluluk biniyor... Tayyip Erdoğan imza aşamasına gelen mutabakatın içine sinmediğini söylüyor. Peki neden kabullenmiş... Dış borçları ödeyebilmek için kabule mecbur kalmış! Bugün birinci sayfamızda okuyacaksınız... ABD işgal sırasına Suriye ve İranı koymuş durumda. Bizim borcumuz bu yıl ödenip bitmeyeceğine, hatta giderek artacağına göre demek ki Suriye ve İran saldırılarında da üs olarak kullanılmayı kabul edeceğiz! Siz komşu ülkelerle bundan sonraki ilişkilerimizi ve bölgedeki yeni konum ve imajımızı düşünebiliyor musunuz? Bu gidişle; İstiklal ve Meşrutiyet cadde, Özgürlük meydan adı olarak yer alacak yeni nesillerin zihinlerinde. Akif Kökçe Saddam sonrası Bağdatta kurulacak "geçici yönetim"de biz de yer alacakmışız. Irakı da Türkiye gibi yönetirsek vay geldi Irak halkının başına... Haldun Ertem m.asik@milliyet.com.tr