Fazilet Partisi Lideri Recai Kutan'ın önceki gün gazetemize yaptığı ziyarette söyledikleri dün manşetimizdeydi.. Kutan, zamanın kendilerini de değiştirdiğini, baltaları gömdüklerini, her kesimle diyalog aradıklarını, bu uzlaşmacı tavırlarının takıye olarak algılanmasından rahatsızlık duyduklarını... söylemişti...
      Manşetimizi okuyan ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı aradı...
     Â- Güzel sözlerle herÅŸeyi bir dakikada deÄŸiÅŸtirmek mümkün, ama önemli olan tabii ki sözlerle gerçeklerin örtüşmesi.
      - Yani?
     Â- Efendim ya Sayın Kutan TBMM'deki Fazilet Partisi grubunu izlemiyor... Ya da Fazilet grubu Recai Bey'in aldığı tavırdan habersiz...
      - Yani?
     Â- DiyeceÄŸim o ki, ben eski Refah Partili yeni Fazilet Partili milletvekillerinde en küçük bir deÄŸiÅŸim görmüyorum. Bakış açılarında hiçbir deÄŸiÅŸiklik yok. Her konuda kendilerine müslüman ve kendilerine demokrat bir tavır izliyorlar. Eskisi gibi, hatta eskisinden daha fazla hırçınlık, saldırganlık, hoÅŸgörüsüzlük sergiliyorlar.
      - Yani?
     Â- Yani ya Sayın Kutan kendi altındaki durumu bilmiyor. Ya da biliyor. takıye yapıyor.
     ÂSonuç... FP'nin "deÄŸiÅŸim" yolunda alması gereken daha çoook yol var.
      İnternet'le biraz fazla haşır neşir olduğunuzu nasıl anlarsınız?
      Eğer,
      * Başka kıtalarda yaşayan insanlarla komşularınızdan daha sık görüşüyorsanız;
      * Servis sağlayıcınızdaki destek elemanları garip problemleri danışmak için sizi arıyorsa;
      * Faks haberleşmesini demode buluyorsanız;
      * WEB'de dolaşmak için okulunuzu ya da işinizi asıyorsanız;
      * Gazete aboneliğinizi iptal ettirdiyseniz;
      * Akşam yemeğinden hemen sonra makinenizin başına oturduğunuzda eşiniz "Hadi sabaha görüşürüz..." diyorsa;
      * Çocuklarınız sizden "Ekranın önündeki adam" diye söz ediyorsa;
      * Telefonu "konuşmak" gibi aptalca amaçlarla kullandığı için eşinize kızıyorsanız;
      * Eşiniz boşanma evraklarını e - postayla gönderdiyse...
      7 temmuz günü ölümsüz bir yazarın, Rıfat Ilgaz'ın beşinci ölüm yıldönömü. Çınar Yayınları'nı yöneten Oğlu Aydın Ilgaz, Rıfat Hoca'yla ilgili "Biz de Yaşadık" adlı son kitabı göndermiş. Eklediği mektupta diyor ki Sevgili Aydın Ilgaz: "...Sivas olaylarıyla ayrıldı aramızdan. Bu yıl gene anacağız. Son sözü kulaklarımızda: Herşey yalama oldu. Yaşamla ölümün bir anlamı kalmadı, demişti. Doğru mu bilemeyiz..."
      Yolumuzun sıkça düştüğü hastanelerden biri İstanbul'un Kadıköy yakasındaki Siyami Ersek Kalp Merkezi'dir. Büyük hasta yüküne rağmen sürekli gelişen ve her koşulda belli bir standardı sürdürmeyi başaran ciddi bir sağlık merkezidir burası. Başhekimlik konusunda iyi bir seçim yapıldı. 6 ay önce bu göreve 18 yıldır aynı kurum içinde görev yapmakta olan ve güven veren bir isim; Doç. Dr. Azmi Özler atandı. İleriye dönük çalışmalar iyi gidiyor. Şu sıralar 370 yataklı ek binanın yapımı tamamlanmak üzere. Siyami Ersek Hastanesi Avrupa'nın en büyük kalp merkezlerinden biri olacak birkaç ay içinde... Yılda yaklaşık 5 bin anjiyonun, 2 bin bay - pas ameliyatının yapıldığı hastanenin kapasitesi iki katına çıkacak. Herşey iyi güzel. Tablo mutlu bir görünüm arzediyor.
      Ne var ki birşey hiç değişmiyor. O da hekimlerin mutsuzluğu...
      Yıllardır dinlediğimiz yakınmaları iki gün önce uğradığımızda hekim dostlardan yine dinledik:
      Maaşlar hala 140 - 150 milyon lira düzeyindeydi.
      Bu hastanenin hekimleri, ameliyathane olanaklarının sınırlı olması yüzünden başka bir hastanede ameliyat yapamazlardı.
      Ortalama olarak bir cerrah hekim günde iki bay - pas ameliyatı yapıyordu.
      Ancak yaptığı ameliyat başına bir kuruş ekstra ücret almıyordu.
      Ayda 40 bay - pas ameliyatı yapan bir hekimin aldığı maaş ile hiç ameliyat yapmayan bir hekimin aldığı maaş aynıydı.
      Yıllarca tıp fakültelerinde ve eğitim hastanelerinde dirsek çürütmüş, bay - pas ameliyatı yapacak düzeye gelmiş bir hekimin aldığı 150 milyon lira ücret 600 dolar yapıyordu ve bu para çocuğunun 8 bin dolarlık kolej ücretini ödemeye yetmiyordu.
      Bırakın kolejde çocuk okutmayı, evine et götüremeyen hekim vardı.
      Peki çözüm ne olacaktı?
     Â- GeçmiÅŸte uygulanan ancak sonradan kaldırılan tercihli prim sistemi yeniden hayata geçirilerek... Hastaya ameliyatı yapacak doktoru belli bir prim karşılığında seçme imkanı saÄŸlanarak... Veya benzer önlemlerle... Hekimlerin ve yardımcı personelin gelir düzeyi arttırılabilir...
      Hekim dostumuzun prim dediği atla deve değil. Bay - pas ameliyatı ABD'de 25 bin dolara, özel hastanelerde 10 - 15 bin dolara yapılıyor. Siyami Ersek'te ise 4 bin dolar. Eğer bu ücret mesela 4 bin 500 dolara yükseltilse pek çok şey çözümlenecek. Doktorlar kadar dertli olan hemşireler ve diğer sağlık personeli de biraz nefeslenme imkanına kavuşacak.
      Ortada çözülmeyecek bir sorun yok. Biraz ilgi yeterli.
      Geçmiş birçok Bakan'a göre daha dinamik bir icraat izleyen Sağlık Bakanı Dr. Halil İbrahim Özsoy... Acaba konuyla ilgilenir mi dersiniz?
Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr