Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan dün sabah Milliyet'in misafiriydi. Bir masanın çevresinde çaylar içildi, karşılıklı dilekler, düşünceler dile getirildi. Recai Kutan basınla diyalog istediklerini, kendilerine ön yargılı yaklaşılmasından rahatsız olduklarını, yaptıkları doğru şeylerin takıye olarak nitelenmesine üzüldüklerini anlattı. Kendilerine şans verilmesini istedi. İki yıl önce henüz iktidara gelmeden önce RP Lideri Necmettin Erbakan'la Ankara'da yaptığımız toplu görüşmeyi anımsadık. Hoca konuşma boyunca, orada konuk olduğumuza bakmaksızın, hücum etmişti bizlere. Fazilet şimdi barış öneriyordu...
     Â- Yüzde 28 - 30 oyla birinci parti çıkacağımızı sanıyoruz, dedi Kutan...
     ÂFazilet Partisi'nin baÅŸarısına geldi söz... Bu baÅŸarının sebebi dinin siyasete alet edilmesinin ötesindeydi. Kutan'a göre baÅŸarı örgütlenmenin il, ilçe, köy, mahalle derken neredeyse evlere ve tek tek kiÅŸilere kadar götürülmesindeydi.
      Önümüzdeki seçimde her sandık başına bir baş müşahit ile iki müşahit yerleştirmeyi planlıyorlardı.
      Bir başarılarının da sosyal demokratların sloganlarını kullanmaları olduğunu gizlemiyordu Kutan...
      Özetle... Sosyal demokratların... örgütlenme biçimi konusunda olsun... Halkı etkileme konusunda olsun... FP'den öğreneceği çok şey var...
      ***
     ÂRecai Kutan'ın ziyareti sırasında Ali CoÅŸkun hoÅŸ bir olay aktardı...
      DP'li Emin Kalafat bir tarihte Lapseki'de konuşma yaparken bulunduğu yeri şaşırmış, "Enez" der dururmuş. Heyetten birisi sigara paketinin arkasına "Lapseki" yazıp uzatmış. Emin Kalafat konuşmasının arasına o notu sıkıştırmış:
     Â- Buradan sonra da Lapseki'ye gideceÄŸiz, deyivermiÅŸ...
     ÂErman Hoca televizyon başında Ä°ngltere - Arjantin maçının Danimarkalı hakemini yerden yere vurdu. PeriÅŸan etti.
      Bizim hakemler maç oynanırken başarılı yönetim gösteremiyor. O yüzden Umman'dan veya Vanuatu'dan hakem var orada. Bizden yok.
      Ama bizimkiler maçtan sonra televizyon başında çok başarılı hakemlik yapıyor.
      Aklımız biraz geç mi başımıza geliyor ne?
      Mesela depremlere karşı çok etkili önlemlerimiz, parlak fikirlerimiz var. Var da, bunları ancak deprem olunca hatırlıyoruz.
      Trafik kazalarına karşı 1001 türlü önlemimiz var.
      Ama hepsi kaza olduktan sonra aklımıza geliyor.
     Â(Bu yazıya bir son cümle bulamadık. Eminiz gazete döndükten sonra aklımıza gelecek...)
      Bugün Sivas katliamının 5'inci yıldönümü... 37 aydının diri diri yakıldığı olayın bir tesadüf olmadığı 5 yıl öncesine dönüp sorumluların sorumsuz demeçlerine baktığımızda da anlaşılıyor. Bakınız ne demişler olay olurken veya ertesi gün:
      "...Sıvas Valisi ve İçişleri Bakanı ile görüştüm. Gerekli önlem alındı. Fevkalede hassas bir konu. Devlet güçleriyle halk karşı karşıya getirilmemelidir. Ona gayret ediliyor."
     ÂSüleyman Demirel
      Cumhurbaşkanı
      (Madımak Oteli kuşatma altındayken)
      ***
      "...Sıvas'ta üzücü bazı olaylar olmuştur. Devlet oradadır. Sayın İçişleri Bakanı oradadır. Bütün güvenlik güçlerimiz oradadır. (...) Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir biçimde zarar gelmemiştir. Onlardan ölen ve yaralanan da yoktur. Dolayısıyla olay, bir otelin yakılması ve içinde olan vatandaşlarımızın ölmesi ile ortaya çıkmıştır. Tahrike kapılacak bir durum yoktur. Ancak, dediğim gibi, bir otelin yanması meselesi olmuştur. Sıvas olayının neden ve nasıl olduğu tahkik edilmektedir. Sayın Aziz Nesin'in oradaki konuşmasından sonra gazetelere yansıyan haberlerden, halkın tahrik içerisinde olduğu anlaşılmaktadır."
      Prof.Dr. Tansu Çiller
      Başbakan
      ***
      "...Bu olayda devletin valisinin hatası olup olmadığı araştırılmalıdır. Devletin valisi, yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye'de, halkımızın dini duygularını rencide eden, dini değerlerle alay eden bir konuşmacıya karşı tepkisiz kalmışsa, milletin o valiye güvenmesini bekleyemezsiniz. Şiddetin her türüne her koşulda karşıyız. Fikir özgürlüğüne bizden daha saygılı bir zümre görmüyorum. Ama fikir özgürlüğünün, halkımızın mukaddes değerleri için kullanılmasına hiçbir şekilde kayıtsız kalmayız."
     ÂMesut Yılmaz (3 Temmuz 1993)
      ***
      "...Buraya belirli kişiler gönderilmiş, milletin inancını, dinini tezyif eden sözler sarf edilmiştir. Bunlar suç işlemiştir, ama devletin valisi bunlara ev sahipliği yapmış, teşvik edici konuşmalarda bulunmuştur. Sivas halkı, dini tezyif olayı karşısında çok doğal olarak reaksiyon göstermiştir. Bu tepki medeni ölçüler içinde olmuştur. Konuşmayı yapan kişi sonra çıkmış, 5 - 6 saat halkın içinde dolaşmış, kitap imzalamış, bir şey olmamıştır. Ama olay, çok sonra, birtakım provokatörler tarafından şiddete dönüştürülmüştür."
     ÂNecmettin Erbakan
Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr