Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Farklı tarihlerde hazırlanmış imla kılavuzları arasındaki "içerik" farklılıkları zaman zaman bizi de sıkıntıya sokar. Örnek vermek gerekirse... 1996 tarihli Türk Dil Kurumu (TDK) İmla Kılavuzu'nda "günü birlik" şeklinde ayrı yazılmış olan sözcük, eski Türk Dil Kurumu'nun (Ömer Asım Aksoy döneminde) hazırladığı Ana Yazım Kılavuzu'nda "günübirlik" diye bitişik yazılmıştır... Ve yine mesela... 1996 tarihli kılavuz, "uluslar arası" derken, eski TDK kılavuzu aynı sözcüğün bitişik ("uluslararası") yazılması gerektiğini söyler.
       Eski kılavuz "sözgelimi" der, 1996 versiyonu bunu "söz gelimi" biçimine dönüştürür...
       Sadece kalem erbabına özgü bir dert de değildir bu. Öğrencilerin de kafasını karıştırır. Okulda yeni TDK kurallarına uygun yazması salık verilen öğrenci, ÖYS ve ÖSS sınavlarında eski TDK Ana Yazım Kılavuzu'na göre değerlendirilir. Ona uygun yanıtlar doğru kabul edilir. Dil konusundaki duyarlılığıyla tanıdığımız yazar Günel Altıntaş bu noktadan hareketle "karşılaştırmalı" bir kılavuz hazırlamış. Sıkça kafa karıştıran yürürlükteki yazım kurallarının tümünü birden bilgiye sunup "dilde tek doğru olmadığına" dikkat çekmeye çalışıyor... Bu arada.. ilginç birşey daha yapmış Altıntaş: "Yanlış" ve "doğru" yazım biçimlerini altalta koymuş ve "yanlış" olanların üzerini çizmiş ki, aranan sözcüğü bulma kolaylığı olsun... Mesela... "Grafon kağıdı" tanımlamasının üzerini çizmiş, altına da "krepon kağıdı" diyerek doğrusunu koymuş. Böylece tanımlamayı yıllardır "grafon" bellemiş olup bunun yanlış olduğunu öğrenen kişi, "doğrusunu" (krepon) bulmak için birkaç yıl daha (!) kılavuz karıştırmaktan kurtuluyor...

       Amerika'nın Afganistan'a yaptığı füze saldırısı:
     Â- Washington kendi yarattığı devi vurdu, ÅŸeklinde yorumlanıyor.
     ÂOsama Bin Laden ve benzeri unsurları ABD yıllarca silah ve parayla beslemiÅŸ, Sovyetler'e karşı kullanmıştı. 1989'dan sonra bozuÅŸtular. ABD ÅŸimdi kendi yarattığı sorunla uÄŸraşıyor... Tabii uÄŸraÅŸan yalnız ABD deÄŸil, bütün bölge...
       ***
       Geçelim bir başka sahneye... CİA'nın yan kuruluşu Rand Corporation ve onun Graham Fuller gibi uzmanları son birkaç yıldır Türkiye'ye belli doğrultuda tavsiyeler yapıyor:
     Â- Siz Atatürkçülüğü aşın artık, diyorlar, geleceÄŸi ılımlı Ä°slam'da arayın...
       Kendine marksist ve solcu süsü veren, genellikle numaracı cumhuriyetçi diye anılan birtakım gruplar bu düşüncelerin peşinde dolaşıyor. Mevcut yapıyı yıkmak için bir Kürtçü - Şeriatçı dayanışmasını Cumhuriyete karşı kışkırtıyorlar. Bir ABD senaryosundan söz edildiğinde savunmaları hazır:
     Â- ABD Türkiye'nin neden kötülüğünü istesin, diyorlar, ABD'nin Türkiye için istediÄŸi elbet Türkiye için de iyidir...
       ***
     Â
Afganistan deneyimi neyin ne olduğunu çok açık ortaya koyuyor. Amerika için önemli olan o günkü stratejik çıkarlardır. ABD için dün dündür, bugün bugün... Yarını da ABD'nin çıkarları belirler. Ayrıca şu dönemde Türkiye dahil tüm müslüman toplumlar ABD için birer laboratuardır. İnsanlar birer deney tüpü... ABD, tahminleri tutmadı diye hiçbir ülkeye "pardon" demez, tazminat ödemez. Laboratuarda bir deney tutmazsa ikincisine geçilir.
       Deney sırasında yananlar da yandıklarıyla kalır. Numaracılar dahil.

       SSK emeklisi ayın 23'ünde banka kartıyla banka otomatından aylığını çekecekti. Kartı yuvasına soktu. Şifreyi yazdı. Ancak para gelmedi. Dün aynı işlemi yeniden denedi. Yine parasını alamadı. Bu hep böyle oluyor. Eğer para çekme günü tatil gününe rastlarsa emekli parasını alamıyor. Daha ilginci... Bir gün sonra da alamıyor. Neden? Çünkü o emekli... İstismara müsait kişi.

       Yer Susurluk Komisyonu... Tarih 4 Şubat 1996... O günün İstihbarat Daire Başkan Vekili Hanefi Avcı Komisyon üyelerinin sorularını yanıtlıyor:
     ÂFikri SaÄŸlar: Peki, Çakıcı kimin adamı?
     ÂHanefi Avcı: Çakıcı MÄ°T'in adamı; ama her iki tarafla da görüşüyor, ÅŸu anda herkes üçlü oynuyor ama, en çok, en sıkı adamı Yavuz Ataç'tır.
     ÂMahmut YılbaÅŸ: MÄ°T Daire BaÅŸkanı idi deÄŸil mi?
     ÂHanefi Avcı: Yardımcısı, öyle biliyorum.
     ÂBaÅŸkan: Peki bu Mehmet Eymür'ün grubundan şöyle belli baÅŸlı tanıdığın isimler?
     ÂHanefi Avcı: Orada en meÅŸhur... YeÅŸil var..
     ÂYaÅŸar Topçu: Bu Sedat Peker hala devam ediyor, sanıyorum deÄŸil mi?
     ÂHanefi Avcı: Devam ediyor; daha doÄŸrusu vazgeçen kimse yok, hepsi devam ediyor.
       ***
       Görüldüğü gibi... Bugün karşımıza çıkan tablo bundan 30 ay önce Susurluk Komisyonu'nda bütün çıplaklığıyla konuşulmuş. Haber ertesi gün gazetelere manşet olmuş. Daha sonraki günlerde daha çarpıcı haberlerin arasında kaynamış. Mehmet Eymür ve Yavuz Ataç dış görevlere atanarak gözlerden uzaklaştırılmış. Hanefi Avcı MİT'in sırlarını açığa çıkartmaktan mahkemeye sevkedilmiş. MİT'in bağlı olduğu Başbakanlar uyumuş. Mesele küllenmiş. Yarın yine küllenirse kimse şaşırmasın.
       Şuraya bir de okur sorusu ekleyelim izin verilirse...
       Okurumuz diyor ki:
     Â- Haberlerde sürekli olarak MÄ°T'in Çatlı'yı, YeÅŸil'i, Çakıcı'yı vs. kullandığı söyleniyor. Ceplerindeki yeÅŸilli kırmızılı pasaportlara, cüzdanlarındaki paralara, ellerini kollarını sallayarak dolaÅŸma özgürlüklerine bakılırsa... Esas bu ÅŸahıslar MÄ°T'i kullanmış olmuyorlar mı? Belki de her iki taraf, üçüncü bir taraf (gerçek patron) tarafından kullanılıyor. Ne dersiniz?




Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr